çorba ve bulutlar
bu da fransizcasi..
ma petite folle bien-aimée me donnait à dîner, et par la fenêtre ouverte de la salle à manger je contemplais les mouvantes architectures que dieu fait avec les vapeurs, les merveilleuses constructions de limpalpable. et je me disais, à travers ma contemplation: "- toutes ces fantasmagories sont presque aussi belles que les yeux de ma belle bien-aimée, la petite folle monstrueuse aux yeux verts."
et tout à coup je reçus un violent coup de poing dans le dos, et jentendis une voix rauque et charmante, une voix hystérique et comme enrouée par leau-de-vie, la voix de ma chère petite bien-aimée, qui disait: "- allez-vous bientôt manger votre soupe, s...b... de marchand de nuages?"
ma petite folle bien-aimée me donnait à dîner, et par la fenêtre ouverte de la salle à manger je contemplais les mouvantes architectures que dieu fait avec les vapeurs, les merveilleuses constructions de limpalpable. et je me disais, à travers ma contemplation: "- toutes ces fantasmagories sont presque aussi belles que les yeux de ma belle bien-aimée, la petite folle monstrueuse aux yeux verts."
et tout à coup je reçus un violent coup de poing dans le dos, et jentendis une voix rauque et charmante, une voix hystérique et comme enrouée par leau-de-vie, la voix de ma chère petite bien-aimée, qui disait: "- allez-vous bientôt manger votre soupe, s...b... de marchand de nuages?"
orjinal adı "la soupe et les nuages" olan bir charles baudelaire şiiri.
türkçesi şöyle:
sevgili çılgınım akşam yemeğimi veriyordu, ben de yemek
odasının açık penceresinden tanrının buharlardan yarattığı
oynak mimarilerine, dokunulmazın eşsiz yapılarına bakıyordum.
bir yandan bakıyor, bir yandan da söyleniyordum içimden:
"bütün bu düşsel nesneler neredeyse güzel sevgilimin gözleri
kadar yeşil gözlü, canavarımsı çılgınımın gözleri kadar güzel!"
birdenbire zorlu bir yumruk yedim sırtıma, boğuk, tatlı bir
ses, isterik, içkiden kısılmış gibi bir ses duydum, canım
sevgilimin sesini duydum : - "çorbanı içecek misin, bulut
tüccarı enayi dümbeleği?" diyordu.
türkçesi şöyle:
sevgili çılgınım akşam yemeğimi veriyordu, ben de yemek
odasının açık penceresinden tanrının buharlardan yarattığı
oynak mimarilerine, dokunulmazın eşsiz yapılarına bakıyordum.
bir yandan bakıyor, bir yandan da söyleniyordum içimden:
"bütün bu düşsel nesneler neredeyse güzel sevgilimin gözleri
kadar yeşil gözlü, canavarımsı çılgınımın gözleri kadar güzel!"
birdenbire zorlu bir yumruk yedim sırtıma, boğuk, tatlı bir
ses, isterik, içkiden kısılmış gibi bir ses duydum, canım
sevgilimin sesini duydum : - "çorbanı içecek misin, bulut
tüccarı enayi dümbeleği?" diyordu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?