türkiye nin ve dünyanın en organiza olan taraftar gruplarından birinin kendi kendi kendisi yok etmesi hadisesidir. baktılar ki bu başkan, bu yönetici grubu kendi kendilerini fesh edemiyor bari biz kendimizi fesh edelim demişlerdir. belki de dememişlerdir böyle bir şey, olay tamamı ile farklıdır da ben öyle bir yakıştırma yapmışımdır. bilemiyorum.
çarşınin kendini feshetmesi
sanılmasın ki çarşı denilen taraftar grubu artık maçlara gitmeyecek.herzaman var olan beşiktaş aşkı bitmeyecektir.açıklamada da olduğu gibi beşiktaşın menfaatleri için alınmış karardır.denildiği gibi çarşı ruhtur,şereftir,aşktır.
bugun itibarı ile artik varligini devam ettirmeyen,besiktas kulubunun onune gectigi gerekcesi ile kendi kendini fesheden, yillardir tribünlerde besiktasin ruhu olan fakat kendi kanimca yine kulup tarafindan kendini feshetmeye zorlanan asi taraftar grubu. yazik oldu demek geliyor tabiki icimizden! emeklere, ozveriye, besiktasi besiktas yapan olguya, her seye... yazik oldu...
(bkz: carsi kendine de karsi)
(bkz: carsi kendine de karsi)
bugüne kadar ülkemizde görülmüş en organize taraftar grubu olan çarşının kendine son vermesi kadar saçma bir şey olamaz diye düşündüren hadise...
bir fenerbahçeli olarak fazlasıyla uzulmeme sebep olmus durum. umarım sadece geçici bir tepki olup yeni sezonda inönüde bu örnek topluluğu yeniden görürüz.
çarşıyı kapatmaya çarşının bile gücü yetmez umarım diye umut ettiğim gereksiz iş.
asla soz konusu olamayacak bir eylem. zira carsi grubu kendini fesheder ama onu destekleyenler carsinin asla yok olmasina izin vermezler ve vermeyecegiz de.
onca takımın içinde, en baglı en fanatik en sadık taraftar be$ikta$ın çar$ısıydı. benim futbol bilgim çok zayıftır, ben bu haldeyken bile onlara a$ina ve bir o kadar da baglılıklarına hayransam artık digerlerini siz dü$ünün.
çar$ının kedini feshetmesi bir kimlik kaybıdır.
çar$ının kedini feshetmesi bir kimlik kaybıdır.
aha bu da açıklamaları :
çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.
aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...
gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.
lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; beşiktaş camiasını o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.
amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.
kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.
beşiktaşı yaşamak, çarşıyı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.
dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?
hiç düşündünüz mü?
devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...
hiç düşündünüz mü?
bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?
ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?
düşünün bakalım.
tam 1,5 saatiniz var.
mahallenin hep kötü çocuğuyduk.
hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.
ama yalnızca çalıştık.
zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.
zamanın tümünü beşiktaşla geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.
iyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.
her şeyi beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.
hala da basarız.
lakin bunları yaparken,
galiba
sanırım
zannediyorum
ve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.
şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz beşiktaşsız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.
herşey beşiktaş için değil miydi?
aslında herşey geçen sene "satılmış çarşı" diye bağırıldığında başladı.
yazık kere yazıktı. tam bırakıyorduk ki...
24 saat beşiktaşı yaşarken beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?
ve biz nereye gidiyorduk?
dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.
ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...
sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.
bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:
"çarşı beşiktaşın üstüne geçti"
işte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...
beşiktaş neresiydi, çarşı kimdi? bu ne yaman çelişkiydi ki...
şanlı beşiktaş olmasa çarşı olurmuydu ki?
neyse...
inşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.
hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.
biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.
çarşi
adına alen markaryan
çeşitli badirelerin, sayısız hüzünlerin ve nice sevinçlerin dışa vurumudur bu film.
aslında bu film, bir hayatın yollara nasıl aktığının bir belgeselidir de...
gönül isterdi ki şampiyonlukla kucaklaşılmış bir senede bacak bacak üstüne ataraktan "inanın çocuklar başardık" şarkılarını söyleyerekten ve de şöyle 32 dişimizle gülerekten bir fotoğraf karesinde olalım.
lakin, çok sakin bir şekilde söyleyelim ki; beşiktaş camiasını o fotoğraf karesinde buluşturmak istemeyen güçler var.
amatör ruh, profesyonel düşünce içinde hazırlanmış bu filmde belki birşeyler hissedeceksiniz.
kıpır kıpır olan yanınıza kulak verin. çünkü o yanınız size mutlu bir fotoğraf karesinin adresini söyleyecektir.
beşiktaşı yaşamak, çarşıyı hissetmek, tutkunlarına bir peri masalı gibidir.
dinleyenlerine bir zamk gibi yapışan bu aşk yaşayanlarına neler eylemektedir?
hiç düşündünüz mü?
devamlı sırtında kamburla dolaşan, ama negatif ama pozitif mutlaka eleştirilen, her daim içine çomak sokulan, dudak dudağa bile hayalken, göz göze sevişmelerine bile ferman çıkartılan bu coğrafyayı...
hiç düşündünüz mü?
bağırıyorken de, bağırmıyorken de her şekilde her dönemde para alıyorlar düye suçlanan, seviyesiz muhabbetlerin odak noktası bu haritanın ızdıraplarını hiç düşündünüz mü?
ve siz "karşı" olmak ne demektir bilir misiniz?
düşünün bakalım.
tam 1,5 saatiniz var.
mahallenin hep kötü çocuğuyduk.
hep içimizden, gönlümüzden birşeyler katmaya çalıştık.
ama yalnızca çalıştık.
zaman denilen amansız girdapla hep dalga geçtik.
zamanın tümünü beşiktaşla geçiren bu kitlenin ne yaptığını "zaman" bile anlayamazdı eminiz.
iyi, kötü, güzel, çirkin, farklı, ayrıcalıklı, hit ve hep bir numara birçok imzamız oldu.
her şeyi beşiktaş için yaptığımıza kalıbımızı basardık.
hala da basarız.
lakin bunları yaparken,
galiba
sanırım
zannediyorum
ve hissediyorum ki zarar veriyormuşuz.
şanlı, şerefli camiamızı rahatsız etmeye başladığımızı hissettik sanki. biz fazlaysak, biz birilerinin adamıysak, biz beşiktaşsız bir hayat yaşamaya başlamışsak ve biz zarar veriyorsak hemen gidebilirdik.
herşey beşiktaş için değil miydi?
aslında herşey geçen sene "satılmış çarşı" diye bağırıldığında başladı.
yazık kere yazıktı. tam bırakıyorduk ki...
24 saat beşiktaşı yaşarken beşiktaşsızlık nasıl bir duyguydu ki?
ve biz nereye gidiyorduk?
dedik ki zamansız ayrılıkları sevmiyoruz, uygun zamanını bulalım öyle terkedelim diyarı.
ama baktık ki; hakaret almış başını gidiyor ve dayanılmaz bir ızdırap var içimizde ve biz kimin hakaret ettiğini bile göremiyoruz, masket takmış bir sürü insan atıp tutuyor...
sessizce ve kimsesizce ayrılmak geçti içimizden, hem bu limandan, hem bu can evimizden.
bu kararı verirken kaburgamızın tam ortasına saplanan bir hain hançeri sizle paylaşmak istiyorum:
"çarşı beşiktaşın üstüne geçti"
işte bu halüsülasyon ve sınırı belli olmayan dedikodulardan dolayı...
beşiktaş neresiydi, çarşı kimdi? bu ne yaman çelişkiydi ki...
şanlı beşiktaş olmasa çarşı olurmuydu ki?
neyse...
inşallah geriye bayrağı göklerde, şerefi yedi düvelde bir tribün bırakıyoruz. dinlenmek ve yapılacakları görmek bizim de hakkımız sanırım.
hakkımız geçtiyse size hakkınızı helal edin.
biz bizimkileri sizlere helal ediyoruz.
çarşi
adına alen markaryan
asi ruh filminin galasında alen makaryan ın yaptığı açıklamadır. fason haber değil gerçektir. anlayacağınız çarşı artık yoktur.
çarşı kapalının ortasında oturan bir grup değil bir ruhtur denilirdi... new york ta bir metroda duvara yazılan siyah beyaz grafiti çarşı yazısıdır denilirdi... peki hangisine sorulup alındı bu karar? duvarları çarşı yazılamasıyla dolduranlara mı, takımı için kan verenlere mi, yoksa new yorkda o yazıyı yazana mı soruldu...
uzun zamandır futbol için bu kadar duygulanmamıştım, yazık oldu onca besteye onca desibel rekoruna, kendisine çarşılıyım diyen başka takım taraftarlarına bile yazık oldu.
beşiktaş artık asla beşiktaş olmayacak.!
çarşı kapalının ortasında oturan bir grup değil bir ruhtur denilirdi... new york ta bir metroda duvara yazılan siyah beyaz grafiti çarşı yazısıdır denilirdi... peki hangisine sorulup alındı bu karar? duvarları çarşı yazılamasıyla dolduranlara mı, takımı için kan verenlere mi, yoksa new yorkda o yazıyı yazana mı soruldu...
uzun zamandır futbol için bu kadar duygulanmamıştım, yazık oldu onca besteye onca desibel rekoruna, kendisine çarşılıyım diyen başka takım taraftarlarına bile yazık oldu.
beşiktaş artık asla beşiktaş olmayacak.!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?