nazim hikmet, orhan selim takma adıyla akşam gazetesinde yazdığı dönemlerde bab - ı ali nin en şiddetli polemiklerinden biri peyami safa ile arasında geçmiştir. başlıktaki şiir nazım ın peyami safa ya verdiği ayardır. karşılığında ise cingoz recai den nazim hikmet e isimli bir şiir yayınlamıştır.
işte " bir provokatör üstüne hiciv denemeleri "
"sen ölmedin, seni öldürdüler zavallı kadın." 
t.f. 
sen çıkmadın 
çıkardılar karşıma seni! 
kıllı, kara elleriyle tutup enseni 
gövdeni yerden bir karış kaldırdılar, 
sonra birdenbire 
bırakıp yere 
seni pantolonumun paçasına saldırdılar. 
bir düşün oğlum, 
bir düşün ey yetimi safa 
bir düşün ki, son defa 
anlıyabilesin : 
sen bu kavgada 
bir nokta bile değil, 
bir küçük, eğri virgül, 
bir zavallı vesilesin!.. 
ben, kızabilir miyim sana? 
sen de bilirsin ki, benim âdetim değildir 
bir posta tatarına 
bir emir kuluna sövmek, 
efendisine kızıp 
uşağını dövmek!. 
sen de bilirsin ki, jurnal esnafı, senin gibiler 
tutulup kulaklarından birer birer 
teşhir edilirler.. 
ben, sadece söküp 
bir fitnenin otuz iki dişini, 
ve babıâli kaldırımlarına döküp 
geleceğini, geçmişini 
aldım omuzuma işte bu teşhir işini.... 
bir düşün oğlum, 
bir düşün ve inkâr etme ki; 
keteon matbaasında ut çalıp 
ayak şarkıcılarına beste talim eylemek, 
ve o biçare larusun ırzına geçip 
zatını âlim eylemek, 
sana pek 
zor geldi ki, demek; 
aranızda dolaşır görünce 
benim "orhan selim" adlı dilsiz 
ve kolu bağlı gölgemi, 
hemen azıya alıp gemi 
faşisto-demokrato-liberal 
bir jurnal 
yazıp 
delikanlıyı yere çalmak 
ve bir miktarı minasip elden almak 
istedin!.. 
elden alıp almamana 
karışmam ama, 
biz, 
gölgemizi bile çiğnetmeyiz adama! 
bir düşün oğlum, 
bir düşün, ey, göbekli patron veletlerinin 
"doğru yol" göstericisi, 
bir düşün ey yetimi safa, 
bir düşün ve hatırla ki, son defa : 
o, takma aslan yeleli namık kemal üstadın senin; 
abanoz ellerinden 
zenci kölesinin 
som altın taslarla şarap içerek 
ve "didarı hürriyet"in dizinde 
kendi kendinden geçerek : 
"yüksel ki yerin 
bu yer değildir, 
dünyaya geliş 
hüner değildir!" demiş... 
sen de yükseldin uyup 
onun sesine 
"la dam o kamelya"nın fesli figüranlığından 
ahmet haşimin "degüstasyon"daki iskemlesine.. 
bir düşün oğlum! 
bir düşün ve mezarların hududunu aşma! 
kendine güven üstat 
babana değil, 
bir ölüyü koluna takıp dolaşma! 
öyle zart zurt eşilmez toprağı gidenlerin! 
rahat bırak oğlum 
rahat bırak uyusun 
o muhterem "şehidi hürriyet" bey pederin! 
hem böyle daha iyi. 
çünkü bak ortada 
ne yeni bir ingiliz-boer 
harbi var, 
ne de tebrik isteyen bir ingiliz elçiliği... 
ölüleri rahat bırak oğlum. 
rahat bırak uyusun benim de gidenlerim! 
sen de bilirsin ki ben 
ne dedemden 
miras bekledim, 
ne babamdan şeref, şan! 
hasep, nesep, kan, soy sop işinde yoğum. 
çünkü ne soyu sicilli bir buldoğum 
ne de tecrübelik bir tavşan. 
ben sadece ölen babamdan ileri, 
doğacak çocuğumdan geriyim, 
ve bir kavganın adsız neferiyim.. 
ey ihtisas mahkemeleri kaçağı 
ve despinis kokonun aftosu, 
ey marka malı kör 
provokatör, 
ve ey zavallı yetim... 
yoktur şimşiri kahrını inkâra niyyetim... 
kokla, çek ve iç, 
üzülme hiç... 
billahi cihan bilir ki, sen 
kahraman, ulusal muhaliflerimizdensin! 
kokla, çek ve iç 
üzülme hiç. 
yalnız, ara sıra 
bakıp aynalara 
bir deve derisinden beli değnekli hacivat düşün. 
bir düşün oğlum : 
müdahin, çelebi hazreti hacivatın 
giyerek harp ilahı göbekli marsın üniformasını 
kahramanane bir dalkavuklukla hesap sormasını. 
bir düşün oğlum, 
bir düşün ey sayın provokatör... 
her dövüşen sersemdir senin için 
her anlayıp inanan kör. 
ve sen ki, bir fikre bağlanışın 
azılı düşmanısın; 
anlat bana nasıl oldu da şu, 
anlat bana nasıl oldu da sen, 
yanarak boynu müsellesli bir mason imanıyla 
boyamak istedin süleymanın çift sütununu 
o biçare "hürriyeti efkâr"ın kanıyla? 
hem ne derin bir inanışmış ki, bu, 
ne müthiş bir ateşle yanışmış ki, bu, 
göze aldırmış sana 
fenafil-maşrıkı âzam olmayı, 
mason localarına üç defa bavurup 
mason localarından üç defa kovulmayı. 
bir düşün oğlum, 
bir düşün ve inkâr etme ki; 
gizli gece yolculuklarından kalmadır senin alın terin. 
sen her gece 
el ayak çekilince 
"nuvel literer"in 
bir arşınlık duvarından aşarak 
ve parmaklarının ucuna basıp dolaşarak 
yapraklarında onun, 
apartırsın satırlarını birer birer 
cingözle beraber. 
fakat her duvar 
bir karış değildir. 
her duvardan atlamayı kesmez senin gözün 
ve her fikrin açılmaz kapıları 
maymuncuğuyla cingözün.. 
okuman lazım evlat. 
evirip çevirmeyi, göze girmeyi, falan filan 
bırakıp 
okuman.... 
bir düşün oğlum, 
bir düşün ey yetimi safa, 
bir düşün ve benden öğren ki son defa : 
fikir dediğin 
şeyin 
karabet ustanın uduna benzemez suratı. 
o, ne şapırtılarla çiğnenen bir sakız, 
ne "vatan-silistre"de abdullah çavuşun tiradı, 
ne de "bir akşamdı"da müteverrim bir bayan ilacıdır. 
o, şahlanmış bir savaş kılıcıdır. 
bu ata atlıyacak yürek 
ve bu kabzaya bilek 
gerek....
                    bir provokator üstüne hiciv denemeleri
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

