ne kadar acik fikirli olsamda yakistiramadigim durumdur. erkek tekelindedir zaten,kadinlara bakip onlari dusunup ilham alir siirler yazariz. kadinlarin ilham icin yeterince malzemesi yok herhalde ondan pek yazmazlar. yazarsin,boyle cikolata ile kokulu kagitta kalp resimleriyle verirsin eline iki saat ugrastiktan sonra,ay cok guzel olmus deyip oper seni belki,kagitda siirde bir yere terkedilir,bir daha bakilmaz yuzune,cunku sanat ego icindir. sanat tatmin icindir. tatmin olduktan sonra tuketim toplumu ferdi olma geregi terkedilir bir koseye ici sanat dolu kokulu kagit parcasi.
bir kadının şiir yazması
son derece olağan durumdur..
mümkündür. kadınların bakış açısı her zaman farklıdır. yazdılar mı, ilginç yazıyorlar.
duygusal yogunluk yorumunun, kagida yansimasidir siir...
sayfalarca yazi yazmakla anlatilamayacak durumlarin ifadesidir, siir...
bazen birkac kitayla,bazen bir kac misrayla...
cinsel kimligin aranmadigi yerdir siir...
sadece ruhani evrensel dilin kullanildigi
ozel bir alandir siir...
sayfalarca yazi yazmakla anlatilamayacak durumlarin ifadesidir, siir...
bazen birkac kitayla,bazen bir kac misrayla...
cinsel kimligin aranmadigi yerdir siir...
sadece ruhani evrensel dilin kullanildigi
ozel bir alandir siir...
(bkz: o hikayedeki mal benim)
şiirin en güzel anlamlandırıldığı andır zannımca...
(bkz: #236361)
(bkz: #236361)
(bkz: bir kadının şiir yazması)
(bkz: bir kadının otobüse binmesi )
(bkz: bir kadının nefes alması)
bir kadının ...
yapıyor kadınlar bunları engel olamıyoruz...
(bkz: bir kadının otobüse binmesi )
(bkz: bir kadının nefes alması)
bir kadının ...
yapıyor kadınlar bunları engel olamıyoruz...
bir kadın.
göğüs, bel, kalça.
sabahları seda sayan, öğleleri serap ezgü,
akşamları yemek sofrası,
geceleri yatak örtüsü.
kadın.
alışveriş ve dedikodu.
türk kahvesi, dantel örneği, yıldız falı.
ocakta pişen yemek, pusette ağlayan bebek.
..hepsi hepsi bu.
fazlası eksiği yok. ne anlar. kadın işte.
kadın ya, öyle değil mi. kadın.
şiir yazmak onun neyine..
göğüs, bel, kalça.
sabahları seda sayan, öğleleri serap ezgü,
akşamları yemek sofrası,
geceleri yatak örtüsü.
kadın.
alışveriş ve dedikodu.
türk kahvesi, dantel örneği, yıldız falı.
ocakta pişen yemek, pusette ağlayan bebek.
..hepsi hepsi bu.
fazlası eksiği yok. ne anlar. kadın işte.
kadın ya, öyle değil mi. kadın.
şiir yazmak onun neyine..
kadın dediğin şiir yazmaz. şiir dediğin duygu işi. kadın öyle mi ya. duygusuz varlık kadın. yakışmaz bi kere. ne o ööle bi erkek üzerine hissettiklerini yazıcak. şair dediğin adam olur. bi tek adamlar anlar aşktan, duyguların kalpten dökülüşünden, eline kalem aldı mı kendini tutamayışlardan.
adam şiir yazarken kadın arkadan omuzlarını falan ovmalıdır ancak böyle bir katkısı olabilir edebiyata.
..gözlerimi kulaklarımı herbişeyimi kapıyor ve bu yorumları duymamış farzediyorum kendimi.
(bkz: vay anasını sayın seyirciler)
adam şiir yazarken kadın arkadan omuzlarını falan ovmalıdır ancak böyle bir katkısı olabilir edebiyata.
..gözlerimi kulaklarımı herbişeyimi kapıyor ve bu yorumları duymamış farzediyorum kendimi.
(bkz: vay anasını sayın seyirciler)
dünyanın en doğal hadisesidir...yüreğini erkekliğin verdiği sakallarının,o güçlü gövdesinin arkasına saklamayı bilmeyen bu duygu boğumu dişiler yazar... hem de kalemine ne akarsa...ne haddine değil mi?o okusun sadece,sustursun harflerini..her zaman yaşanan ve yaşanacak olan bir cinsiyet ayrımının başrolündedir kadın...her zaman nerde bir aşk yaşansa taa içindedir kadın...yüreğinin sesini aptal bir hırsla dinleyen tek varlık olan kadın sevdanın da şiirinde atar damarıdır!...
bir kadin,
evlendirilmis henuz onbesinde,
cocuklugu yarim kalmis...
o daha onsekizinde, biri kucaginda,
biri pesinde, bir bebesi de
karninda...
dunyanin butun cilesi uzerinde,
kor sabahtan alaca aksamlara,
o hep tarlada cubukta...
gece olunca bebeler uyuyunca,
o hep yazar birseyler,
gozlerinde yaslar, elinde,
yazdigi kahirli maniler,
yorgun dusmus basi yastiga,
erkek kahveden gelmis,
el ayak da cekilmis,
simdi ondadir sira...
bebelerden belli,
bir de koca varmis orada...
(gercek bir hayat oykusunden uyarlanmistir. bu kisi genc yasta olmustur.yazdigi maniler ve siirler olumunden yillar sonra oglu tarafindan bir dergide yayinlanmistir.)
evlendirilmis henuz onbesinde,
cocuklugu yarim kalmis...
o daha onsekizinde, biri kucaginda,
biri pesinde, bir bebesi de
karninda...
dunyanin butun cilesi uzerinde,
kor sabahtan alaca aksamlara,
o hep tarlada cubukta...
gece olunca bebeler uyuyunca,
o hep yazar birseyler,
gozlerinde yaslar, elinde,
yazdigi kahirli maniler,
yorgun dusmus basi yastiga,
erkek kahveden gelmis,
el ayak da cekilmis,
simdi ondadir sira...
bebelerden belli,
bir de koca varmis orada...
(gercek bir hayat oykusunden uyarlanmistir. bu kisi genc yasta olmustur.yazdigi maniler ve siirler olumunden yillar sonra oglu tarafindan bir dergide yayinlanmistir.)
(bkz: emily dickinson)
neden kadin şair yok?
bu soruyu, yıldızlı bir gece yarısı, semaya doğru birbirinden güzel mısralar haykıran dostlara soruverdim apansız...
saatlerdir birbiri ardınca okunan harikulade şiirlerin biri bile kadın şair elinden çıkma değildi.
"bana 3 kadın şair sayın" dedim; zorlandılar.
sonra antolojilere baktım:
memet fuatın "çağdaş türk şiiri"nde (adam, 1996) 84 şair arasındaki tek kadın gülten akındı:
"ah kimselerin vakti yok / durup ince şeyleri anlamaya / kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar / evler, çocuklar, mezarlar çizerek dünyaya".
ilhami soysalın "20. yüzyıl türk şiiri"ndeki (bilgi, 1973) 60 şair arasına, gülten akın dışında bir de türkan ildeniz girebilmişti:
"beni senden zorla kopardılar yiğidim / bir kınamadır tutturdu gözleri / cümlesi bir olup kanıma tükürdüler / zincirlediler ellerimi / seviyorum diye başlayacaktı savunmam / söz hakkı vermediler".
* * *
kadın şair azlığının nedenini tartışırken kadının erkek toplum içinde ezilişinden, ev işlerine mahkûm edilişinden dem vuruldu. bunlar doğruydu da, soruyu yanıtlamaya yetmiyordu:
neden kadın romancı ya da öykücü deyince bir çırpıda 10 isim sayabiliyorduk da şair gelmiyordu aklımıza?
şiiri bu denli erkeksi kılan neydi?
şiirin bir zaafı mı, erkeğin bir vasfı mı?
en maço tabiriyle, "kadın yazmıyor, yazdırıyor" muydu?
* * *
yanıtı doç. dr. nazan bekiroğlunun (www.nazanbekiroglu.net) "osmanlıda kadın şairler" makalesinde buldum:
bekiroğlu, "osmanlının geleneksel döneminde kadın şair yok denecek kadar az. çünkü kadınların şiir biçiminde bile duygularını ifade etmesi, hatta vuslat, aşk, muhabbet, sevda, yâr gibi sözcükleri kullanması ayıp sayılmaktadır" diyor.
bu durum, kadın ruhunda bir sakınım içgüdüsü yaratıyor. kadın, "maddi cazibe"den, yani başını açmaktan kaçındığı kadar, "manevi cazibe"den yani yüreğini açmaktan da kaçınıyor.
"ya susacak ya toplumsal baskıyı göze alacaktır. ikisini de yapamayan, klişeleri erkeklerce belirlenmiş bir söylemi taklit eder. bu, baştan yenilgidir".
"bugün hâlâ yahya kemal ya da necip fazıl ölçüsünde bir kadın şairimiz yoksa ama yakup kadri ya da kemal tahir ölçeğinde romancılar olarak halide edip ya da adalet ağaoğludan bahsedebiliyorsak bu, gelenek yokluğundadır" diyor bekiroğlu...
kadın şair, tanzimatta şiir koşusuna katıldığında erkek meslektaşı 6 asırdır yazıyordu. oysa romanda öyle değil. roman, tanzimatla başladı. ilk türk romanı intibah (1876) ile fatma aliyenin muhazaratı (1892) arasında sadece 16 yıl var. o yüzden erkeklerle aşık atabiliyor kadın romancılar...
* * *
ancak günümüzde işler değişiyor. kadın, hayatla birlikte şiire de sızıyor.
müjdan cunbur ile neriman saryalın derlediği "türk kadınının şiiri" (1997) kitabında lale müldürden, perihan mağdene, gülsüm akyüzden melisa gürpınara dek 100ü aşkın kadın şair adı var.
yılmaz odabaşının "son çeyrek yüzyıl şiir antolojisi" (alfa, 2003), yeni kuşaktaki kadın şair patlamasının belgesi...
sombahar dergisinin "kadın şairler özel sayısı"nda (ocak-nisan 1994) günseli inal "bir toplumda kadın şairin varlığı, o toplumun ilerleme ve uygarlık düzeyi göstergesidir" diyor.
erken yitirdiğimiz nilgün marmaranın bir çığlığıyla bitirelim:
"ey, iki adımlık yerküre / senin bütün arka bahçelerini gördüm ben..."
can dündar
bu soruyu, yıldızlı bir gece yarısı, semaya doğru birbirinden güzel mısralar haykıran dostlara soruverdim apansız...
saatlerdir birbiri ardınca okunan harikulade şiirlerin biri bile kadın şair elinden çıkma değildi.
"bana 3 kadın şair sayın" dedim; zorlandılar.
sonra antolojilere baktım:
memet fuatın "çağdaş türk şiiri"nde (adam, 1996) 84 şair arasındaki tek kadın gülten akındı:
"ah kimselerin vakti yok / durup ince şeyleri anlamaya / kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar / evler, çocuklar, mezarlar çizerek dünyaya".
ilhami soysalın "20. yüzyıl türk şiiri"ndeki (bilgi, 1973) 60 şair arasına, gülten akın dışında bir de türkan ildeniz girebilmişti:
"beni senden zorla kopardılar yiğidim / bir kınamadır tutturdu gözleri / cümlesi bir olup kanıma tükürdüler / zincirlediler ellerimi / seviyorum diye başlayacaktı savunmam / söz hakkı vermediler".
* * *
kadın şair azlığının nedenini tartışırken kadının erkek toplum içinde ezilişinden, ev işlerine mahkûm edilişinden dem vuruldu. bunlar doğruydu da, soruyu yanıtlamaya yetmiyordu:
neden kadın romancı ya da öykücü deyince bir çırpıda 10 isim sayabiliyorduk da şair gelmiyordu aklımıza?
şiiri bu denli erkeksi kılan neydi?
şiirin bir zaafı mı, erkeğin bir vasfı mı?
en maço tabiriyle, "kadın yazmıyor, yazdırıyor" muydu?
* * *
yanıtı doç. dr. nazan bekiroğlunun (www.nazanbekiroglu.net) "osmanlıda kadın şairler" makalesinde buldum:
bekiroğlu, "osmanlının geleneksel döneminde kadın şair yok denecek kadar az. çünkü kadınların şiir biçiminde bile duygularını ifade etmesi, hatta vuslat, aşk, muhabbet, sevda, yâr gibi sözcükleri kullanması ayıp sayılmaktadır" diyor.
bu durum, kadın ruhunda bir sakınım içgüdüsü yaratıyor. kadın, "maddi cazibe"den, yani başını açmaktan kaçındığı kadar, "manevi cazibe"den yani yüreğini açmaktan da kaçınıyor.
"ya susacak ya toplumsal baskıyı göze alacaktır. ikisini de yapamayan, klişeleri erkeklerce belirlenmiş bir söylemi taklit eder. bu, baştan yenilgidir".
"bugün hâlâ yahya kemal ya da necip fazıl ölçüsünde bir kadın şairimiz yoksa ama yakup kadri ya da kemal tahir ölçeğinde romancılar olarak halide edip ya da adalet ağaoğludan bahsedebiliyorsak bu, gelenek yokluğundadır" diyor bekiroğlu...
kadın şair, tanzimatta şiir koşusuna katıldığında erkek meslektaşı 6 asırdır yazıyordu. oysa romanda öyle değil. roman, tanzimatla başladı. ilk türk romanı intibah (1876) ile fatma aliyenin muhazaratı (1892) arasında sadece 16 yıl var. o yüzden erkeklerle aşık atabiliyor kadın romancılar...
* * *
ancak günümüzde işler değişiyor. kadın, hayatla birlikte şiire de sızıyor.
müjdan cunbur ile neriman saryalın derlediği "türk kadınının şiiri" (1997) kitabında lale müldürden, perihan mağdene, gülsüm akyüzden melisa gürpınara dek 100ü aşkın kadın şair adı var.
yılmaz odabaşının "son çeyrek yüzyıl şiir antolojisi" (alfa, 2003), yeni kuşaktaki kadın şair patlamasının belgesi...
sombahar dergisinin "kadın şairler özel sayısı"nda (ocak-nisan 1994) günseli inal "bir toplumda kadın şairin varlığı, o toplumun ilerleme ve uygarlık düzeyi göstergesidir" diyor.
erken yitirdiğimiz nilgün marmaranın bir çığlığıyla bitirelim:
"ey, iki adımlık yerküre / senin bütün arka bahçelerini gördüm ben..."
can dündar
kadınların yapı itibari ile daha duygusal olmalarından dolayı her genç kızın ergenlik döneminde şairlik tutkusu kabarır.ama asıl şairlik insanın içinde olan bişeydir ve bunun kadın erkek diye sınıflandırılmaması gerektiğini düşünüyorum. bu sanatsal duyuların baskın olmasıyla ortaya çıkar.
yazar oyle de bir yazar ki ama benim tanidiklarim ve sevdiklerim nedense hep kendi icinde yazar birisine gosterme cabasi icinde degildir.
(bkz: git ilk once erkek ol oyle siir yaz)
(bkz: git ilk once erkek ol oyle siir yaz)
son nokta;
hem kadinizdir, hemi de siir neyin yaziyoruzdur.
hem kadinizdir, hemi de siir neyin yaziyoruzdur.
isviçreli bilim adamları için araştıralıs bir konu.
kadının şiir yazışını garipseyen erkekler, birisinin size yazdığı şiiri okurken hissettiğiniz o sıcak, tatlı duyguyu hiçbir zaman hissedemeyecekler.. çünkü hiçbir kadın onlara şiir yazmayacak.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?