kis ile yaz arasi mevsim(ler)...
(bkz: ilkbahar)
(bkz: sonbahar)
bahar
kedilerin gelisini mujdeledigi ve kanimizda bazi hormonlarin artmasiyla kendimizi abuk subuk sebeplerle cok mutlu hissetmeye basladigimiz donem.
bir kadin adi.
ilk ve son olarak ikiye ayrilirlar.
asmali konakta oynayan (bkz: nurgul yesilcay)in dizideki adi.
(bkz: 14 bahar)
kardes turkulerin son albumunun adi.
(bkz: yalanci bahar)
bahar, yalvarırım çek git işine!..
salma üstüme çiçeklerini,
...aklımı çelme!..
her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
yapma bunu bana bahar,
böyle üstüme gelme...!
* * *
zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
kalbimin buzları erimiş.
göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
bir de sen çıldırtma beni...
krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
bulutların üşüşmesin başıma...
girme kanıma benim...
...yoldan çıkarma...!
* * *
sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
sevdanın suç ortağısın.
kıyma bana...!
biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
o iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz...
hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.
* * *
iyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
iş açma başıma...
git işine!
yoldan çıkarma beni!..
salma üstüme çiçeklerini,
...aklımı çelme!..
her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde; sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor.
ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
kavaklar kıpır kıpır, ıslık ıslığa meltem...
kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtü böcek...
yapma bunu bana bahar,
böyle üstüme gelme...!
* * *
zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
kalbimin buzları erimiş.
göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir...
bir de sen çıldırtma beni...
krizdeyim ben... tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
meltemlerine söyle, deli gibi ıslık çalıp sokağa çağırmasınlar beni...
bulutların üşüşmesin başıma...
girme kanıma benim...
...yoldan çıkarma...!
* * *
sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
afrodizyakların en etkilisi,
sevdanın suç ortağısın.
kıyma bana...!
biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka; gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını, beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
o iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
ne o delişmen sabahlar kalacak, ne günaha çağıran çapkın eteklerin
uçuştuğu günbatımları...
tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
yeşerttiğin çiçekler, yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz...
hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
ebedi bahar, bir başka bahara kalacak.
* * *
iyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
iş açma başıma...
git işine!
yoldan çıkarma beni!..
(bkz: adin bahardi)
bu günlerde herkes gitmek istiyor. küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
hayatından memnun olan yok ki. kiminle konuşsam aynı şey...
her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği...
öyle yanına almak istediği üç şey falan yok. bir kendisi... bu yeter zaten.
her şeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan... ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim. öteki de olmuyor,
ani, her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor...
böyle gidiyor işte.
bir yanımız kalk gidelim, öbür yanımız otur diyor.
otur diyen kazanıyor. o yan kalabalık zira.
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. kalıyoruz.
kuş olup gitmek isterken, ağaç olup kök salıyoruz. evlenmeler... bir çocuk daha doğurmalar... borçlara girmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabilir.
misal, ben... kapıdaki rexi bırakıp gidemiyorum.
değil bu şehirden gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. alıp götürsem gelmez ki...
bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. herkes onu, o herkesi seviyor. hangi birimizle gitsin?..
sırtında yumurta küfesi olmak diye bir deyim vardır; evet sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin...
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat tutunmak lazım. inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek. var tabi yapanlar. ama az. sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek... bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela. küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün.
sabah 09.00, akşam 18.00. sonra başka mecburiyetler. sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı bir ömür yani. ne saçma.
bahar mıdır bizi bu hale getiren? galiba.
ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç. ama olsun...
istemek de güzel.
can yücel
hayatından memnun olan yok ki. kiminle konuşsam aynı şey...
her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği...
öyle yanına almak istediği üç şey falan yok. bir kendisi... bu yeter zaten.
her şeyi, herkesi götürdün demektir.
keşke kendini bırakıp gidebilse insan... ama olmuyor.
hadi kendimize razıyız diyelim. öteki de olmuyor,
ani, her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor...
böyle gidiyor işte.
bir yanımız kalk gidelim, öbür yanımız otur diyor.
otur diyen kazanıyor. o yan kalabalık zira.
iş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu...
en kötüsü alışkanlık.
alışkanlığın verdiği rahatlık, monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. kalıyoruz.
kuş olup gitmek isterken, ağaç olup kök salıyoruz. evlenmeler... bir çocuk daha doğurmalar... borçlara girmeler...
bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabilir.
misal, ben... kapıdaki rexi bırakıp gidemiyorum.
değil bu şehirden gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. alıp götürsem gelmez ki...
bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. herkes onu, o herkesi seviyor. hangi birimizle gitsin?..
sırtında yumurta küfesi olmak diye bir deyim vardır; evet sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin...
kendi imalatımız küfeler.
ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. ölüm var zira. ölüme inat tutunmak lazım. inadına kök salmak lazım.
bari ufak kaçışlar yapabilsek. var tabi yapanlar. ama az. sadece kaymak tabakası.
hepimiz kaçabilsek... bütçe, zaman, keyif... denk olsa.
gün içinde mesela. küçücük gitmeler yapabilsek. ne mümkün.
sabah 09.00, akşam 18.00. sonra başka mecburiyetler. sıkışıp kaldık.
sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
bir ömür karşılığı bir ömür yani. ne saçma.
bahar mıdır bizi bu hale getiren? galiba.
ben her bahar aşık olmam ama her bahar gitmek isterim.
gittiğim olmadı hiç. ama olsun...
istemek de güzel.
can yücel
(bkz: orhan velinin )güzel havalar şiirini hatırlamama neden olan hadisedir kendisi. beni bu güzel havalar mahvetti,
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.. evet öyledir ben böyle havada aşık olurum bu havalar mahveder beni:)
böyle havada istifa ettim
evkaftaki memuriyetimden.
tütüne böyle havada alıştım,
böyle havada âşık oldum;
eve ekmekle tuz götürmeyi
böyle havalarda unuttum;
şiir yazma hastalığım
hep böyle havalarda nüksetti;
beni bu güzel havalar mahvetti.. evet öyledir ben böyle havada aşık olurum bu havalar mahveder beni:)
avaz albümünden replikas eseridir. şöyle ki;
sabah vakti..
taşlar yanıyor
gözler kör , buzlar eriyor.
çevremde cinler gibi güneş
besbelli bahar geliyor
kavuşmak masal gibi güne
dokunsam masmavi tenine
sarıldım o hain boynuna
gel kör et beni bile bile
bulutlar taş,kanlar yağıyor
kimler yok? kimler kaliyor?
bilmezdim son nereden bakar
gitmezdim sen gelmesen bahar.
sabah vakti..
taşlar yanıyor
gözler kör , buzlar eriyor.
çevremde cinler gibi güneş
besbelli bahar geliyor
kavuşmak masal gibi güne
dokunsam masmavi tenine
sarıldım o hain boynuna
gel kör et beni bile bile
bulutlar taş,kanlar yağıyor
kimler yok? kimler kaliyor?
bilmezdim son nereden bakar
gitmezdim sen gelmesen bahar.
sözlüğe yeni gelmiş bir bilgiç adayı...hoşgelir inşallah
osm, agiz kokusu.
bir çok şiire konu olmuş ilk de olsa son da olsa ayrı bir özelliği, güzelliği olan mevsim.
ankara’da, konur sokak’ta bir bar.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?