samanyolu televizyonunda bir program.
dünyanın çeşitli ülkeleri gezilir.
teorik olarak acun firardaya benzesede aslında çok farklıdır.
mesela:acun cıvırın harman olduğu yerlere gider.
ayna ise türk kolejlerinin olduğu yerlere gider.
ayna
sabahları ilk olarak baktığım şey...
müslüman olmayan hiç bir ülkeyi gezip tanıtmayan bir stv yapımı.
(bkz: buyuk ayna)
ayrılanları kendine düşman eden eşya.
ayne
ışık hızıyla giderken baktığımızda kendimizi göremeyeceğimiz araç.
kimi inani$larda ruhlari hapseden bir materyal olarak gorulur. bu sebeple de icerisinde birisi olen evlerdeki aynalarin uzerileri bir sure ortulur ki ruh aynain icerisine hapis olmasin.
karşısında fazlaca vakit geçirilmemesi gereken ama olmazsa da boşlğu hissedilecek eşya.
tiyatroların göz kapağı.
(bkz: gemiler sapasağlam)
(bkz: emine ayna)
yani hafta sonu sabahları ayna izleme zevkim vardı onu da elimden aldın tayyip. okey stv yi kapat ama bari ayna kalsaydı.
arakçı grup.in flames’in cloud connected şarkısının klibinin aynısını aşık oldum anne şarkılarına çekmişlerdir.buyrunuz bakınız:
in flames:http://www.kisaca.net/tuoyp
bakınız bu da ayna:http://www.kisaca.net/jr9tm
in flames:http://www.kisaca.net/tuoyp
bakınız bu da ayna:http://www.kisaca.net/jr9tm
bir grup olarak ayna turkiye icin erken gelmis bir fenomen halidir. bir grup gunes gozlugu ile gecenin korunde araba tamir ediyor ise veya bir grup mapus damlarında ranzanın alt katında los bir ortamda gunes gozlugu ile kitap okuyorsa o grup muzik grubu dahi olsa muzikleri yaptıkları sarkılar dahi dinlenmeden sevilmelidir. zira bu tur bir grup olmus dedirten cinstendir...
derin sularında bu ayna her an
sizden bir parıltı aksettirecek
kah çıplak bir omuz sessiz düşecek
eriyen bir kuğu beyazlığından
bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan
rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek
olgun akşamların ağırlığından
.
ahmet hamdi tanpınar
sizden bir parıltı aksettirecek
kah çıplak bir omuz sessiz düşecek
eriyen bir kuğu beyazlığından
bazen bir tebessüm, tutuşmuş mercan
rüyasıyla sanki bir kızıl çiçek
ve saçlar öyle ümitsiz yüzecek
olgun akşamların ağırlığından
.
ahmet hamdi tanpınar
in flamesin cloud connectedinin klibini bir kliplerinde hatırlamıyorum hangisi aynen araklamış fantastik grup.
(bkz: lunapark aynaları)
(bkz: aynalar)
(bkz: aynalar yolumu kesti) dışında;
sylvia plath şiiri;
i am silver and exact. i have no preconceptions.
whatever i see, i swallow immediately.
just as it is, unmisted by love or dislike
i am not cruel, only truthful –
the eye of a little god, four-cornered.
most of the time i meditate on the opposite wall.
it is pink, with speckles. i have looked at it so long
i think it is a part of my heart. but it flickers.
faces and darkness separate us over and over.
now i am a lake. a woman bends over me.
searching my reaches for what she really is.
then she turns to those liars, the candles or the moon.
i see her back, and reflect it faithfully
she rewards me with tears and an agitation of hands.
i am important to her. she comes and goes.
each morning it is her face that replaces the darkness.
in me she has drowned a young girl, and in me an old woman
rises toward her day after day, like a terrible fish.
bir arkadaşça yapılmış çevirisi;
parlak ve kusursuzum.
önyargısız.
içime alırım gördüğüm her şeyi hemen
olduğu gibi, aşk ya da nefrete bürümeden.
zalim değilim, sadece dürüst-
küçük bir tanrının gözleri, dört köşeli.
gözlerim karşı duvara hapsolur çoğu zaman.
pembe, noktalı. o kadar uzun baktım ki ona
kalbimden bir parça gibi.ama titrek.
yüzler ve karanlık giriyor aramıza tekrar tekrar.
şimdi bir gölüm. bir kadın eğliyor üzerime,
kendini keşfetmek için sınırlarımda geziyor.
sonra dönüyor o yalancılara, mumlara ve aya.
sırtını görüyorum ve sadakatle yansıtıyorum.
gözyaşları ve endişeli dokunuşlarıyla ödüllendiriyor beni.
değerliyim onun için. gelip gidiyor.
her sabah yüzüyle sıyrılıyorum karanlıktan.
bende genç bir kızı boğdu ve bende yaşlı bir kadın
doğuyor ona doğru gün be gün, korkunç bir balık gibi.
(bkz: aynalar yolumu kesti) dışında;
sylvia plath şiiri;
i am silver and exact. i have no preconceptions.
whatever i see, i swallow immediately.
just as it is, unmisted by love or dislike
i am not cruel, only truthful –
the eye of a little god, four-cornered.
most of the time i meditate on the opposite wall.
it is pink, with speckles. i have looked at it so long
i think it is a part of my heart. but it flickers.
faces and darkness separate us over and over.
now i am a lake. a woman bends over me.
searching my reaches for what she really is.
then she turns to those liars, the candles or the moon.
i see her back, and reflect it faithfully
she rewards me with tears and an agitation of hands.
i am important to her. she comes and goes.
each morning it is her face that replaces the darkness.
in me she has drowned a young girl, and in me an old woman
rises toward her day after day, like a terrible fish.
bir arkadaşça yapılmış çevirisi;
parlak ve kusursuzum.
önyargısız.
içime alırım gördüğüm her şeyi hemen
olduğu gibi, aşk ya da nefrete bürümeden.
zalim değilim, sadece dürüst-
küçük bir tanrının gözleri, dört köşeli.
gözlerim karşı duvara hapsolur çoğu zaman.
pembe, noktalı. o kadar uzun baktım ki ona
kalbimden bir parça gibi.ama titrek.
yüzler ve karanlık giriyor aramıza tekrar tekrar.
şimdi bir gölüm. bir kadın eğliyor üzerime,
kendini keşfetmek için sınırlarımda geziyor.
sonra dönüyor o yalancılara, mumlara ve aya.
sırtını görüyorum ve sadakatle yansıtıyorum.
gözyaşları ve endişeli dokunuşlarıyla ödüllendiriyor beni.
değerliyim onun için. gelip gidiyor.
her sabah yüzüyle sıyrılıyorum karanlıktan.
bende genç bir kızı boğdu ve bende yaşlı bir kadın
doğuyor ona doğru gün be gün, korkunç bir balık gibi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?