ne kadar yorsa da, yıpratsa da, trafigine küfretsen de, vapurda istanbulu izlerken binalarin üstünde gökyüzünün bir kısmının kahverengimsi oldugunu görsen de, pis havasını soluyup pis suyunu içsen de, her gün ev-iş/okul yolunda ölmemenin tesadüf oldugunu bir kez daha anlasan da, her türlü pisligin bu şehirde oldugunu bilsen de, öyle ya da böyle ne olursa olsun istanbula aşık olacaksın. burada yaşamaya başladıysan, agır bagımlılık riskini göze almışsındır demektir. istanbuldan başka yerde yaşamak çok zor olacak artık. eger ki bundan böyle bir kaç ay uzak kalırsan bu şehre, geri dönünce ilk gidecegin yer taksim/kadiköydür. söylemedi deme...
herşeye ragmen, bogaza dogru oturup rüzgarı yüzünde hissettiginde, kulaklarında denizin sesini duydugunda huzur bulacaksın. ve dünya üzerinde hangi şehre gidersen git istanbulun verdigi huzuru orada bulamayacaksın.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?