sabah uyandım. aslında uyumadım pek. içimde bi stres bi telaş... össdeki sıçtığım boku temizlemek için yds son şansımdı. ya olacak ya olacaktı. giyinme, son hazırlıklar, kahvaltı, otelden ayrılış, sigarayı unutuş, geri dönüp alış, falan filan derken taksiye atlayıp okula gittim. girdiğim son yabancı dil sınavı olmasını umarak bildiğim bütün duaları okumaya başladım.
daha önce de aynı okulda ydsye girmiştim. rahattım o yönden biraz. hiç çalışmamış olmanın getirisi mi bilmiyorum ama yine de içimde feci bi huzursuzluk vardı. son bi sigara daha içip binaya girdim. sınıfa doğru yürüdüm. bir de ne göreyim? kırmızı başlıklı kız ve yedi cüceler!
yok yok şaka yaptım. bi baktım sıralar nerdeyse boyum kadar. (sınavdan sonra farkettim ki okuldaki ankesörlü telefonlar da olması gerekenden epey yüksekte duruyordu.) ben bile (1.83 mavi gözlü yakışıklı ben) uzanarak doldurdum cevap kağıdındaki isim soyisim zımbırtılarını.
soru kitapçıkları da dağıtıldı. stres, sıkıntı had safhada. "kitapçıkları açabilirsiniz", sayfa kontrol etmeler zartlar zurtlar...
ilk soruya baktığım anda bana bi hal geldi. böyle bikaç saniye havada durdum şahitleri var.
yanlış sınava girdiğimi zannettim. ortaokul düzeyinde sorular. o kadar kazık össden sonra böyle kolay bi yds hiç beklemiyordum açıkçası. dalga geçiyorlar gibime geldi. hatta "bu kadar kolay olamaz, olmamalı" deyip her soruda bi kelime oyunu, bi cinlik aradım ama bulamadım. her sorunun bir cevabı var. iki şık arasında kalamadım bile.
ya ulan entryi okudum da amma yazmışım. aslında "hayatımda girdiğim en kolay yabancı dil sınavıydı" diyebilirdim kısaca ama demedim. yazdıkça alıyor bu kutu duramıyorum ki.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?