tranvayda çapa ve haseki duraklarının arasında bulunan güzel semtim.
her türlü alternatif boldur. bar da yakındır birahane de...
yenilir yutulur.
(bkz: instrument)
hani bazıları melek gibi uyur ya, uyandırmak istemezsin...
keşke zamanı durdurabilsek, 15 ay uyutabilsek insanları bilinçli olarak....
keşke zamanı durdurabilsek, 15 ay uyutabilsek insanları bilinçli olarak....
çanağını çömleğini şeyettiğimin bilgici... seviyorum lan bu herifi!
yaramazlık yaparsa tabiri caiz ise ağzına sıçacağım bilgiçtir ki askerde de olsam iki elim yakasındadır.
taksim meydanında beni siken yok mu diye bağırmaktan farksız olaydır...
askerlik tarihi belli olmuş yazardır.
22 mayısta gidiyormuş, acemi birliiği ise samsundaymış...
22 mayısta gidiyormuş, acemi birliiği ise samsundaymış...
etme cahille sohbet küstürürsün, kiremitle silme kıçını kestirirsin demiş atalarımız.
her güzel şey gibi kısa süren şey.
keşke daha uzun sürse. daha uzun süreceğini bilsem hergün dinlerim.
ama insanın hevesini kursağında bırakıyor bu şarkı çabuk bitmesiyle...
keşke daha uzun sürse. daha uzun süreceğini bilsem hergün dinlerim.
ama insanın hevesini kursağında bırakıyor bu şarkı çabuk bitmesiyle...
ayıp bişey.
babalar ölmez evet ama yaşamaz da...
nasıl ki bir baba varlığını anne kadar hissettiremez her zaman.
anne kadar çok seni seviyorum demez oğluna, kızına.
o yüzden yaşayamadan ölmez belki de.
belki hiç seni seviyorum diyemeden ölmemiştir ama bir daha seni seviyorum diyemeyecektir.
babalar ölmez evet soğuk bir mezarın başında babalar gününü geçirtmek istemez çocuğuna. içinde yaşar onun.
babalar ölmez evet gözyaşları babaya bırakılmaz hiç bir zaman.
babalar ölmez, ölmediği için ağlar insan.
babaya bıraktığı gözyaşları dudağına geldikçe yine ağlayasın gelir çünkü.
baban kokar gözyaşların.
babanın kokusunu yerlere dökmek istemezsin ama dökülür nafile.
yere aşık olur insan babası kokar diye...
nasıl ki bir baba varlığını anne kadar hissettiremez her zaman.
anne kadar çok seni seviyorum demez oğluna, kızına.
o yüzden yaşayamadan ölmez belki de.
belki hiç seni seviyorum diyemeden ölmemiştir ama bir daha seni seviyorum diyemeyecektir.
babalar ölmez evet soğuk bir mezarın başında babalar gününü geçirtmek istemez çocuğuna. içinde yaşar onun.
babalar ölmez evet gözyaşları babaya bırakılmaz hiç bir zaman.
babalar ölmez, ölmediği için ağlar insan.
babaya bıraktığı gözyaşları dudağına geldikçe yine ağlayasın gelir çünkü.
baban kokar gözyaşların.
babanın kokusunu yerlere dökmek istemezsin ama dökülür nafile.
yere aşık olur insan babası kokar diye...
cami lerden "beni seç beni seç" sesi yükselirse korkmayın ey insanlar, cumhurbaşkanı seçiyoruz.
evim.
şöyle ki 23 nisanda evimize bayrak asardık, 29 ekimde de...
bugün sözlüğe girdim cumhuriyet mitingi dolayısıyla sözlüğe de bayrak asmışız çok sevindim.
home sweet home.
şöyle ki 23 nisanda evimize bayrak asardık, 29 ekimde de...
bugün sözlüğe girdim cumhuriyet mitingi dolayısıyla sözlüğe de bayrak asmışız çok sevindim.
home sweet home.
mitolojide erkekleri zehirleyip avalon a götüren feminist tanrı.
kolundan zehirleyip kendi yaşadığı vatana (bkz: avalon) götürür ve orada tutsak eder.
kolundan zehirleyip kendi yaşadığı vatana (bkz: avalon) götürür ve orada tutsak eder.
bir kolu savunma diğer kolu saldırı amaçlı kullanan spor dalı.
hayallerin vardı değil mi senin düne kadar.
portakal bahçeleri mi kuracaktın?
hayır artık portakal bahçelerin olmayacak.
-hayallerim vardı portakal ağaçlarına salıncak kuracaktım.
dünlerin mi vardı bu güne kadar gün diye saydığın
"gün" dediğin dünler bugün gün olmayacak.
"peki yarın" dedi morgana uzaklardan...
-yarın ne yapacaksın?
-parmağında neşter varken kendinden başkasına dokunamazsın!
-dokunamam değil mi
-...........
evet dokunamazdı.
avalon dan dışarı çıkamazdı, hiç çıkamamıştı zaten.
önünde engeller vardı büyük engeller.
"sevginin en dikenli yollarından geldim sana ben" diyecekti ama diyemedi.
diyecek kimsesi yoktu avalon da haykırsa nereye kadar sussa kim duyar.
koştu...
sonsuzluğa koşulur her hikayede, o başlangıca koşacaktı.
avalon diken doluydu, heryeri kanıyordu hem sonra gözlerinden kan geliyordu ağlamaktan...
yolun yarısıydı, başlangıcın yarısındaydı.
düşündü...
tekrar düşündü...
ağladı biraz
parmaklarına bağladı neşterleri
kalbine dokundu.
portakal bahçeleri mi kuracaktın?
hayır artık portakal bahçelerin olmayacak.
-hayallerim vardı portakal ağaçlarına salıncak kuracaktım.
dünlerin mi vardı bu güne kadar gün diye saydığın
"gün" dediğin dünler bugün gün olmayacak.
"peki yarın" dedi morgana uzaklardan...
-yarın ne yapacaksın?
-parmağında neşter varken kendinden başkasına dokunamazsın!
-dokunamam değil mi
-...........
evet dokunamazdı.
avalon dan dışarı çıkamazdı, hiç çıkamamıştı zaten.
önünde engeller vardı büyük engeller.
"sevginin en dikenli yollarından geldim sana ben" diyecekti ama diyemedi.
diyecek kimsesi yoktu avalon da haykırsa nereye kadar sussa kim duyar.
koştu...
sonsuzluğa koşulur her hikayede, o başlangıca koşacaktı.
avalon diken doluydu, heryeri kanıyordu hem sonra gözlerinden kan geliyordu ağlamaktan...
yolun yarısıydı, başlangıcın yarısındaydı.
düşündü...
tekrar düşündü...
ağladı biraz
parmaklarına bağladı neşterleri
kalbine dokundu.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?