ben bu içimin yankısı, ben bu içimin koruyla
bu narı daha fazla taşıyamam.
düşecek ellerimden, dağılıp dökülecek odaları,
dayanamam.
benden sana mevsimlerden anne, uykularımdan tüller,
ömrümden ağrılar sızmıştır.
bu aşk bende bir imkansızlık tasarımı gibi kaldı,
kaldıramam.
adı şubat olan bu şiirde kalbim
uzun bir nehir gibi ağrıyor. inat yumağım çözüldü.
sol omzundan siyah atımı, sana düştüğüm o eski şubattan
çukurumu alıyorum.
benden kalan boşluğa kırmızı bir araf düşüncesini koy.
nasıl hatırlanırsa bir yaprakta bir orman
bu kez o olsun beni sana hatırlatan.
bir gün olur senin de düşerse elinden nar
aşk bir gün seni de alır bir yerden bir yere koyar
ne zaman ki kaplar gönül mülkünü kar
çağır o zaman, anlatırım sana,
bir ömürden nasıl döne döne geçer turnalar.
sanma ki inadımda sarı bir safra
dilimde uçuşan rüzgarlı bir sayfa
sözlerimde silinmiş şifre vardır.
sökmedin beni çölden, yolum araftır.
(bkz: birhan keskin)
(bkz: ba)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?