öncelikle "silent hilli oynadım ama hiç korkmadım" diyen insan evlatlarının, "anne çorbamda böcek var" diye haykırarak masayı sandalyeyi deviren bünyeler olduklarını tahmin edebiliyorum. abartmanın alemi yok. silent hill oynayan her insan az yada çok korkar.(yada insanlıktan çıkmıştır o)
öyle cam açık, bahar havası odada ahenkle dansederken, gündüz gözüyle hele birde kulaklık olmadan oynarsanız, daha az korkarsınız. (hiç oynamayın daha iyi)
gecenin ortasında, karanlıkta, kulaklıklarla, kışın kasvetini ve bunaltıcılığını son hücrenize kadar hissettiğiniz zamanlarda oynarsanız, sesi biraz açmışsanız, odanın kapısı arkada kalıyorsa ve her şeyden habersiz annaneniz -gene odanın ışığını açmadan- arkanızdan size yaklaşarak "iyi geceler" dilemek niyetindeyse; işte o zaman, işte o zaman yeri göğü inletirsiniz. kafanızdaki korkmak kelimesi, aklını kaçırmakla yer değiştirir.
ara not: sakinleşmek için 2 bira çakmak gerekebilir.(recep ivedik abimize selamlar)
silent hill, yapı itibariyle her tırstığınızda dağa taşa 3-5 şarjör boşaltıp rahatladığınız oyunlardan değildir. bi kere her yer sistir. hele bazı girilen mekanlar o kadar karanlıktır ki; oynadığınız karakterin omzunda asılı bulunan bisiklet lambası tadındaki salak ışık kaynağına mahkum olursunuz. hele birde yaratıklar yaklaştığında cızırdayan o bozuk radyo vardır ki; geceleri küçük el radyolarından bile çekinir hale gelirsiniz.
kişisel not: ben ilk silent hill oynadığım yıllarda panik atak tedavisi görüyordum. sağlam bünyeyi ters düz eden bu oyunu oynamak için kötü zaman seçimi. (cidden salaklık yani)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?