ilkokul 2. sinifta yazdigim bir kompozisyon sinif ortasinda okudugum
zaman,ögretmen ve arkadaslarim tarafindan pek tutulmamis bir
kompozisyon… yazim hatalari düzeltilmemis, parantez içindeki notlar
simdiki ben tarafindan eklenmistir.
konu: çevremizde neler görüyoruz? ben çevremde çok sey görürüm. yasasin
çevremiz. çevremiz olmasaydi hiçbirsey göremezdik bence. o zaman ufuk’u
da göremezdik. ufuk benim en iyi arkadasim. ufuk neler yazdi defterine
bakiyorum. ögretmenimiz hep arkadasinizin defterine bakmayin der, ama su
anda bakmam lazim çünkü benim çevremde ufugun defteri var. ufuk benim
arkadasimdir. ufuk salak degildir.
çünkü arkadasimiza salak demek ayiptir. ayip olmasa ufuk’a salak
diyebilirdik. ama diyemedik. bunun ayip oldugunu ögretmenimiz
ögrettiydi.
ögretmenimiz bize hep ögretir. ne güzel seyler ögretir. böyle bir
ögretmenimiz olmasaydi biz ne yapardik? okula gelmezdik. tabi o zaman
hemen sevinmezdik hemen çok üzülürdük. (’çok’ sözcügü araya sonradan
sikistirilmistir) ögretmenimiz bize “arkadaslariniza salak demek
ayiptır” demisti. bende “o zaman aptal demek ayip degildir” dedim.
ögretmenimiz hepsi ayni dedi. ben de “bu bilgi hayatta ne isimize
yarayacak”
diye
sordum. ögretmenimiz “bu konu burada kapanmistir”
dedi. ama kapanmamisti
tabi. ufuk defterine sunlari yazmis: ben çevremde neler görüyorum:
agaçlar, evler, yollar, insanlar, kadinlar, kuslar, taslar, topraklar,
kediler, köpekler, böcekler, bulutlar, annem. gerçekten de ufugun
annesi hep cevresinde dolasir. sabah okula getirir, aksam eve götürür,
derslerde de pencerenin önünde ziplayarak oglunu görmeye çalisir.
bence çok komik. kafasi bir görünür, bir kaybolur.
yazin pencere açikken silgiyle kafasini vurmaya çalisiriz. ama havada
durmayip hemen düstügü için vurmak çok zordur. yani bunlarin disinda
ufugun gördügü ilginç bir sey yok. çevremiz çok sikici degil.
ben sanki görnüyorum
agaçlari,
evleri. salak! sana demedim, bu sayilmaz, agaçlara dedim ben çevremde
hep degisik seyler görürüm. mesela geçen gün çevremde bir tane tavukadam
gördüm. tabi hemen arkadas olduk. çok ilginçti.
ufuga anlattim ama ufuk
inanmadi çünkü o benim anlattiklarimi hiç inanmaz, bunu nereden
biliyorum çünkü uzaylilara da inanmamisti. “bir kere, dedi, tavuktan
adam olsa o zaman horoz adam olurdu” çünkü tavuktan adam olmazmis
horozdan olurmus. ben de ona hayatinda kaç tane tavukadam gördügünü
sordum. hiç görmemis tabi, ne konusuyorsun o zaman?
(bu cümlenin sonundaki salak silinmis, ama iyice bastirilarak yazilmis
olsa gerek ki izi kalmis) tavukadam gerçekten var, iste söyle bir sey:
!(burada tavuk adamin temsili bir resmi var) tavukadamla geçen hafta,
banka sinemasinda tanistik. (hala var mi bilmiyorum, bizim
çocuklugumuzda bankalar, sinemalarda çocuklar için çizgi filmler falan
gösterirlerdi) içerisi karanlik oldugu için diger çocuklar onu
göremediler tabi (yalan!) tavukadam harika birinsan. diger büyükler
gibi insanin canini sikmiyor. benim en iyi arkadasim.
ufuk için salak dedi. ayip
da olmamis oldu, çünkü o ufugun arkadasi degil.
tavukadam
çok güçlü, herkesi dövebilir. bu herkese, çevremde gördügüm herkes
dahil, bilmem anlatabildim mi? bana dedi ki, “eger sana sinirlenen bir
ögretmenin falan varsa, gelip onun kafasini kirayim, bacaklarini da
koparmam elbette mümkün”dedi. ben de ona “tesekkür ederim, ama bana
sinirlenen bir ögretmenim yok, ögretmenim beni çok sever bence, ben de
onu severim.onun bacaklarini ikiye ayirip kafasini gaganla ezmene hiç
gerek yok!”
böylece is tatliya baglanmis oldu, ama tavukadam “sen gene de bir sey
olursa haber ver, aninda gelirim.” dedi. ben de haber verecegime söz
verdim. simdi bir sey olursa ve ben haber vermezsem tavukadama karsi
çok ayip olur. çevremizi tavukadamla birlikte gördüm. ona marstan gelen
taslarimi gösterdim, o da bana çokoprens agaçlarini gösterdi. o kadar
çok ki. hepsinin ortasini açip çukulatasini yaliyorsunuz, bisküvisini
hiç yemiyorsunuz. ufuk bunlara da inanmiyor. bana dedi ki “sen simdi
tavukadamin uçtugunu da iddia edersin” dedi. ben de tabi hemen,
tavuklar uçar mi be, biz burada güvercinadamdan bahsetmiyoruz herhalde
dedim. böyle bir laf ettgi için ona salak demedim çünkü o benim
arkadasim ufuk, o zaman niye getirmiyorsun okula, bizi de tanistir
dedi. yok ki gelsin dedi.
ama tavukadam hergün lunaparka gittigi için okula gelecek vakti yok.
ayrica kendisinden yok diye bahsedildigini duyarsa ufuga çok sinirlenir.
bu ona inanmayan baskalari içinde geçerli olur. o zaman yumurtasini
getir dedi.
sanki tavukadam bütün gün aptal aptal ortalikta dolasip yumurtluyor.
tavuklarla tavukadamlari birbirine
karistirmamaliyiz. cunku hangisini
kesemeyiz. (birbirine karistirirsak hangisini kesecegimizi bilemeyiz
demek istiyor) çevremizde neler gördük? ufuk gibi biz de çevremizde kus
gördük, ama biz gittik konustuk. göç eden kuslar artik havalar isinmaya
basladigi için geri dönüyorlar. onlara keske dönmesaydiniz, çünkü
havalar gene soguyacak dedim. onlar da bana belki bu yil sogumaz bir
umut dediler. yaz bitmezse gerçekten çok iyi olur. çünkü yaz bitince
okullar açilir. ama yaz tatilindeyken çevremde okulu görmüyorum. tabi
hemen okulumu özlüyorum. en çok da ögretmenimi özlüyorum.
yararlandigimiz kaynaklar: çevremiz,
büyüklerimiz, ögretmenimiz, tavukadam.
(son
olarak bir ekleme yapmak istiyorum: ufuk bir
salaktir!!!)
selçuk erdem
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?