türkiye denince akla gelen ilk kavramdır. hatta türkiye eşittir sansürdür.
son on yılda gittikçe özgürleştiğimizi iddia edenlerin kafasını kuma gömmelerinden kaynaklı bir karmaşa vardır ve kimse bunu görmemektedir.
efenim şimdi salt youtube idi, myspace idi bu sitelerle alakalı yasaklar ya da kısıtlamalardan bahsetmiyoruz tabii ki. internet güvenliği adı altında, "daha özgür" "daha demokratik" gibi kulağa hoş gelen lakin içi boş sözlerle insanların telefonlarının dinlendiği, kullandığımız operatörlerin birçok şirketle sıkı fıkı olarak reklamlarını zart zurt hastalık-sağlık demeden yapabildikleri bir sistemden söz ediyoruz. yani son derece tehlikeli yollara çıkacak bir düzenden.
sistem bunu emrediyor diye kendimizi kapatacak, konuşmalarımızı ev telefonundan yapacak kadar acizleşecek değiliz elbette. ama sansür, çarkın öteki dişlilerini de tetikleyen bir olgudur. siirtte ya da muğlada çocuk tacizinin allahı olurken sen kalkıp "youtubeta hakaret unsuru" var dersen "seni doğuran ana baba keşke korunsaymış" diye paso beddua alırsın bu halktan.
tamam halk -nerden baktığınıza bağlı- öküz olabilir, yeri gelir yalakalık yapıp "inadına" faşistlere oy verecek kadar şuursuz olabilir. ama sansür belli bir kesim için değildir, hepimizin ortak tehlikesidir. bir gemide beraber hareket ediyorsak koyulacak tepki göreceli olamaz, olmamalıdır. "başbakan doğru yapıyor" demekle, medyayı kendi oyuncağın yapıp altına almakla ne demokrat olabilirsin, ne de baskı sisteminin özgürlükleri kısıtlamasına seçenek yaratabilirsin.
köle olmaya yeminli güruhun, avrupanın sansür konusunda nasıl cesur adımlar attığını görmemek insanın nefsine ve birey olabilme yetisine uygulanan en büyük sansürdür.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?