can dündarin bugünki yazisinda ayri bir acidan (vatikan ve iran) bakarak irdeledigi yazisi asagidadir:
cumhurbaşkanı cevdet sunay 1969da iranı ziyaret etti.
tahrana 13.00te indi. akşam şah pehleviyle yemek yiyecekti. ancak şah, beklenmedik bir jestle sunayı öğle yemeğine de davet etti.
gittiler.
pehlevi, yemek öncesi türkleri öven cümleler söyledikten sonra birden konuyu laikliğe getirdi ve dedi ki:
"laiklik belki türkiyenin kuruluş yılları için gerekliydi, ama artık bu ilkeyi aynı tonda devam ettirmenizin gerekliliğine inanmıyoruz. hatta laikliğin tüm islam âlemine zarar verdiğini gözlüyoruz. biz iranda din adamlarını paraya boğarak bu işi hallettik. sizin de laikliği bir anayasa kuralı olarak kullanmaktan vazgeçmenizi rica ediyorum."
sofradaki diplomatlar şaşkına döndüler. gözler sunaya çevrildi. cumhurbaşkanı şu cevabı verdi:
"türkiyedeki laiklik ne islam âlemine ne türklere zarar verir. laiklik din karşıtı bir ilke değildir. türkiyenin laiklik ilkesini terk etmesi düşünülemez. ama samimiyetinize güvenerek ben de size bir tavsiyede bulunacağım: iran ordusu görebildiğim kadarıyla size bağlıdır. yarın allah göstermesin size bir şey olursa bu ordu ertesi gün dağılır. size içten tavsiyem, bu orduyu bir an önce milletin ordusu haline dönüştürmenizdir."
bu konuşmaların sofrada estirdiği soğuk hava gezi boyunca sürdü.
10 yıl sonra şah iranı terk etmek zorunda kaldı. ardından sunayın tahmin ettiği gibi ordusu dağıldı. "paraya boğduğu" din adamları iktidara el koydu.
***
bu anıyı, dönemin dışişleri ortadoğu dairesi genel müdürü fahir alaçam aktarıyor ("dış politikamızın perde arkası", ed: turhan fırat, ümit, 2005).
ilginçtir, geçen hafta papa da romadan istanbula uçağına bindiğinde 37 yıl önce şahın söylediklerine benzer şeyler söyledi:
"atatürk, türkiyenin inşasında fransız anayasasını model almıştı. kamusal hayatı, geleneksel değerlerden tamamen ayıran laisizm çıkmaz sokaktır. dinsel ve kamusal alanların farkını ve özerkliğini, bu alanların aynı zamanda birlikte var olmasını ve birbirlerine karşı sorumluluğunu belirleyen bir tarzda laikliği yeniden tanımlamalıyız."
***
geçen hafta "din devleti" vatikandan gelen konuğuyla görüşen başbakan erdoğan dün bir başka "din devleti"ne, komşu irana gitti.
biri vatikan, diğeri iran...
biri hıristiyan, diğeri müslüman...
ikisi de türkiyenin laikliğini sorguluyor.
türkiye ise "yürümez" denilen bir ilkeyi 80 senedir sancılarla yürüterek, sadece bölgesine değil, dünyaya da örnek bir model sunuyor;
amerikadan iraka "iki cihan"da din fanatizminin yükseldiği bir dönemde, o fanatizme benzin döken papayı ilk kez bir camide ağırlayarak farkını ortaya koyuyor.
sorunları olsa da türkiye laikliği, yabana atılacak bir model değildir.
avrupa ne kadar dışlasa da, türkiye bu modeli demokratikleştirip "geleneksel değerler"iyle barıştırarak geliştirecek, sürdürecektir.
ve eminim ki yarın medeniyetler çatıştığında, dünya bu modele eskisinden daha çok ihtiyaç duyacaktır.
vatikandan irana kadar...
http://www.milliyet.com.tr/2006/12/04/yazar/dundar.html
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?