camus, ilk kez adını ve sanını "yabancı" adlı romanıyla duyurdu dünyaya. yıl 1942. fransa, hitler ordularının toplu tüfekli, tanklı, çizmeli mahmuzlu, hoyrat işgali altındadır. çevresine ve de kendine yabancı düşmüş bir insancığın, sıradan, akıldışı, mantıkdışı bir dünyada, aklın hiçbir yardımı olmaksızın gün gün, dakika dakika yaşayışını dile getirmektedir yabancı l etranger romanı.
bir saçma serüvendir meursaultnun gözlerimiz önüne serilen serüveni. sevip sevmemek, evlenip evlenmemek, tanrıya inanıp inanmamak, bir hiç yüzünden adam öldürüp elini kana bulamak gibi sorunları kendine dert edinmeyen, saçmalıkları içinde saçma bir yaşam düzeyine kendini kaptırmış bir insancığın romanıdır yabancı.
sartreın deyimiyle, saçmalık "insanın dünya ile ilişkilerinden başka bir şey değildir." meursault, bu saçmalığı yaşamaktadır, anasının ölümüne, marienin sevgisine, hatta hatta kendi ölümüne duygusuz kalabilmenin saçmalığına sırtını dayayarak.
yabancıda saçma duygusu ile saçma kavramı arasındaki ayrılık çıkıyor karşımıza. meursault, saçma kavramından habersiz, saçma duygusu içinde yaşayan bir yaratıktır, örneklerini görebileceğimiz binlerce insan arasında.
yine, sartreın yerinde bir tanısına dayanarak diyebiliriz ki, yabancı romanı, saçma üzerine ve saçmaya karşı yazılmış, klasik değerde bir romandır.
vedat günyol
ps: bazen söylemek istediklerinizi veya daha fazlasını başka biri çok daha güzel ve kapsamlı bir şekilde söylemiş, açıklamıştır. bu yüzden kendi yorumum yerine, benimkini de kapsayan, kitabın çevirmeni vedat günyolun, "albert camus ve yabancısı" başlıklı, önsöz niteliğindeki yazısının ilgili kısmını aktardım.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?