çalıştığım ofiste hemen herkes kurtlar vadisi tutkunudur. özellikle akşam vardiyasındaysam ve günlerden perşembeyse bilirim ki o gün kurtlar vadisi izlenecektir. herkes işini ona göre ayarlar ve dizi vakti gelincede tv nin karşısına kurulurlar. bende ortamdan ve muhabbetten uzak kalmamak için onlarla birlikte diziyi izlerim. ama evde olduğumda oturupta şöyle bi kurtlar vadisi izleyeyim dediğimde olmaz pek. kişisel kanaatim bu dizinin en iyi bölümlerinin ilk sezonunda olduğuna dairdir. şimdiki bölümler biraz temcit pilavı tadı vermiyor değil.
o yüzden az çok aşina olduğum bir alemdir kurtlar vadisi. elbette sinema filmleri daha farklı bir konsept. hatta diyebilirim ki diziye paralel başka bir dünya da geçiyorlar sanki (yani biz hem mafyaları çökertiriz, hemde gerektiğinde tüm dünyaya haddini bildiririz gibi bi durum var ortada). ben neyle karşılaşacağımı bildiğim için beklentilerim de o seviyedeydi. bir er ryanı kurtarmak, bir full metal jacketle karşılaşmıyacağımı biliyordum. zaten bu filmlerde de mesele filmin teknik ya da sinemasal değeri değil, değindiği konular oluyor (hepte öyle olmuyor mu zaten. bkz; new yorkta beş minare).
filme gelirsek, iraktan hallice. o filmdeki amerikalıların yerine israillileri koyun, alın size kurtlar vadisi:filistin. bu tarz filmlerde tahmin edebileceğiniz her türlü karakter ve durumla karşılaşıyorsunuz. burda da baş kötünün, düşmanın gücüne saygı duyan, duyarlı yardımcısı var. irak filminde esas adamın (polat) sevimli yardımcısı işlevini erhan yerine getiriyordu. burda filmin neşeli anlarını memati-abdülhey atışması oluşturuyor. burda da kurtarılması gereken iyi bir kız var. hatta bir dini lider, bir zikir sahnesi dahi eksik edilmemiş. zaten zikir sahnesini görünce "bende bişey eksikti ama ne diyordum, şimdi tam oldu." dedim içimden.
senaryo sıfır düzeyinde. diyaloglar fragmanda duyduklarınızdan fazlası değil. paso çatışma sahnesi var. çatışma izlemeye doyuyorsunuz diyebilirim. yine polat ve adamları asla vurulmuyor, düşmanlar ise bi kurşunda yere seriliyorlar. kaç kişi öldüğünü sayamadım, zaten saymakta imkansız. ama rahatlıkla bi rambo filmine rakip olabilecek kadar insan ölüyor diyebilirim.
filmin tek kayda değer tarafı filistindeki dramı bir nebze olsun gözler önüne seriyor olması... birde filmin başlangıcında gazzeye yardım götüren gemilere yapılan baskının gösterildiği sahneler...
yalnız finali çok kötü buldum. pardon, olmayan bişeyi nasıl kötü bulabilirim. en tırt hollywood aksiyonlarında bile bütün aksiyon bittikten sonra 1-2 final sahnesi çekilir. ne biliim, kahramanın eve dönüşü olur, iki sevgilinin kucaklaşması olur, bişey olur mutlaka. burda öyle değil. kötü adam ölür ve film biter diye bir sinema kuralı varda ben mi bilmiyorum.
işte, durum bundan ibaret. eğer polat ve ekürisinin iflah olmaz bir hayranı iseniz en yakın sinemanın yolunu tutabilirsiniz. gerisine pek birşey vaadedemiycem.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?