kurtlar vadisi

darth sidious


yemin ediyorum, ekranda "son" yazisini gordugum o gun, cebimdeki paranin yettigi irilikte bir koc alip kesecegim; etini de bu diziyi uc sezondur agzi acik vaziyette izleyen yoksul vatandaslara dagitacagim. (siz gorun, kesim âninin fotografini da bu koseye koyuyor muyum, koymuyor muyum?)

"kurtlar vadisi"nin 29 aralik’ta bitecegini gazetelerden okudugum an itibariyla niyetlendim bu hayirli isi yapmaya...

oyle boyle degil, tum zamanlarin bu en fazla sisirilmis televizyon dizisi iki haftaya kadar nihayet tarihe karisiyor. ya rabbim, su kasvetli kis gunlerinde nasil da buyuk bir mutluluk bahsettin bizlere boyle!

2002 yiliydi. daha show tv ekranlarinda "kurtlar vadisi"nin -unlu "omen" filminin urkutucu yazi karakteriyle bezeli- ilk tanitim goruntuleri donmeye basladigi anda olaydan kil kaptim. turkiye’de yasadisi rantin ne boyutlarda oldugunu "ogreten adam ve oglu" modelinde uzun uzadiya anlatan acilis cumleleri, havada ucusan animasyon bir baykus (ya da karga, her neyse!) ve tabiî o unutulmaz "bu bir mafya dizisidir" cumlesi...

ardindan dizi basladi. sirf, "acaba yaniliyor olabilir miyim" dusuncesiyle ilk bolumu pur dikkat izledim. ve o gun itibariyla da olaydan tamamen koptum.

bu topraklarda hicbir zaman bir benzeri gorulmemis ve gorulemeyecek italyan ozentisi mafya rituelleri, sonradan bunlarin uzerine takviye olarak dokulen illuminati sosu, tiyatrodan gelme birkac istisnai aktor ve aktristin cizgi ustu performanslari haricinde insana fenaliklar getiren amator oyunculuk gosterileri (hele de sevgili necati sasmaz kardesimizin kameraya dogru attigi o urkunc bakislar yok mu!), "kizim sana soyluyorum, gelinim sen anla" tarzinda yazilmis destan gibi didaktik monologlar, surekli sicak haber gundeminden beslenen ve hicbir kalicilik kaygisi tasimayan olay orguleri, hababam gizemli birseyler anlatip duran cok bilmis adamlar ve onlari dakikalarca "baslarini sallama detayi"yla dinleyip duran muhataplari, (yine) bu kulturde hicbir gelenegi olmayan acayip konusma tarzlari, acayip iliskiler, acayip davranislar... metaforik bir anlam tasima iddiasindaki "vadi" lafi bile aslinda yerli yerine oturmuyordu dizide. cunku turkiye’yi vadi olarak tanimlamak icin biraz insaf gerek. ama bazi cografî ifadeler aslinda oyku icinde cok da isabetli bir karsiligi olmasa bile sirf afiste sik durdugu icin sinemacilar tarafindan pek bir sevilir ya, sozkonusu kelimenin de o yuzden tercih edilmisligi apacik meydanda...

biliyorum, milyonlarca iflah olmaz "kurtlar vadisi" hayraninin bulundugu bir ulkede, bir tur "harakiri" yazisi oldu bu; ama ne yapayim, sinemayi cok seven bir adam olarak bu mutlu gunun serefine herseyi goze alarak boyle bir yazi yazmaktan kendimi alamadim dogrusu... hele de bir haftadir medyayi alabildigine mesgul eden "andy garcia ve sharon stone son bolumde oynadilar, ustelik bir de sharon necati’yi dudagindan optu" muhabbetinden sonra duygularimi sizlerle paylasmazsam resmen catlardim. onun icin beni bu yazidan sonra, artik ayagima beton dokup denize mi atarsiniz, yoksa bir duvarin icine mi gomersiniz; ne yaparsaniz yapin raziyim. yeter ki "kurtlar vadisi’ni begenmeyen bir vatandas olma" hakkimi suracikta hemen kullanayim.

1995 yilinda, donemin en unlu mafya babalarindan -gectigimiz yillarda bir saldiri sonucu vefat etti, topragi bol olsun- nihat akgun ile yeni safak adina bir soylesi yapmistim. hattâ basligi da "adalet bakani olmayi cok isterdim" gibi egzantrik birseydi. o gorusmenin sonunda akgun’e, "agabey" dedim, "bu âlemin unlu isimlerinden benim icin birer randevu alabilir misiniz, mafyaya iliskin siki bir yazi dizisi yapmak istiyorum! siz ricaci olursaniz beni kirmazlar."

akgun bu istegim uzerine bir kahkaha atti ve "oglum, ben sana randevu alayim almasina da bizim camianin adamlariyla ne konusacaksin? bunlar yalnizca banknottan anlarlar. cogunun iki kelimeyi biraraya getirecek turkcesi bile yoktur. su anda bu âlemin en kulturlu adamiyla konusuyorsun, ama iste benim hâlim de ortada! birak bu sevdayi, su katilmamis kirodur bizimkiler!"

cok hos ve icten bir ozelestiriydi bu. nitekim, sonraki yillarda cesitli vesilelerle konusma firsati buldugum bu tur "agir agabeyler"in hemen hemen tamaminda vahim bir "yontulmamislik" sorunu gozlemleyerek, akgun’un teshisine butun kalbimle hak verecektim. turk-kurt melez mafyasindan bir "don carleone" cikarmak pek kolay is degildi.

o gun bugundur, her ne zaman ekranda "kurtlar vadisi"nin uzun ve sofistike cumlelerle konusup duran karanlik adamlarini, kontlarini, baronlarini, lordlarini gorsem aklima hep rahmetlinin o sozleri gelir.

bolum basina bir servet tahsil ettikten sonra, yillarca ilkellik denizinde yuzmus olan turk sinemaciligi icin teknik anlamda yenilik sayilabilecek birkac patlama efektiyle, bir-iki tane arabayi hurdaya cevirmekle, beyazcamda ya da perdede boyle seyleri bugune kadar hic gormemis bir halkin gozunu boyamak kolaydi elbette... ama hic kimse isin birazcik daha ayrintisina inip soyle sorular sormadi, sormasi da beklenemezdi zaten: "boylesine rahat bir butceyle calisilmasina ragmen, ciyak ciyak bagiran bu cig betacam video goruntuleri nedir boyle? madem ki bir super produksiyondan soz ediyoruz, o hâlde tum dunyada oldugu gibi 35 mm cekilmeli bu dizi. elin oglu en dandik televizyon komedilerini bile en azindan super 16 mm ile cekiyor. bu mudur turkiye’nin gelmis gecmis en muthis dizisinin cekim formati?"

e, serde biraz filmcilik oldugundan, kolayca anliyoruz tabiî yapimci agabeylerimizin kaygilarini... video kamera dedigin cillop gibi bir alet. cekimi ucuz, seri ve kolay, kurgusu da oyle. ustelik, "color correction" programlari sagolsun, her turlu isiklandirma hatasinin kurgu masasinda hemencecik ortulebildigi sihirli bir format bu. hâl boyleyken kim girer 35 mm’nin kahrinin altina!

ha, hic mi guzel giden seyler yoktu bu uc sezonluk oykude... vardi elbette. en basta da muzik. iskocya yaylalarindan bir miktar tini odunc alinmakla birlikte, dizideki muzikler yine de isin ruhuna uygun calismalardi. zafer ergin gibi bazi ustalarin oyunculuklarina da hic sozum yok. ama, isterse baskanligini george lucas’in yaptigi uluslararasi bir juri karsima gecip beni ikna etmeye calissin, bu fakir yine de necati sasmaz’in "iyi oyuncu" olduguna, dahasi "oyuncu" olduguna inanma konusundaki cekincesini sonsuza kadar muhafaza edecek. "keske benim de senarist bir agabeyim olsaydi" diyorum, baska bir sey demiyorum.

dizinin bazi yabanci ulkelere satilmasini, teknik, estetik ya da oyku anlaminda cok basarili oldugunu kanitlayan bir arguman gibi sunmaya calisanlara ise dunyanin her gun her yerinde herkesin birbirine bir takim diziler sattigini soylemekle yetinecegim. meselâ, en cok dizi ve film satan ulkelerden biri de hindistan. hindistan filmlerinin neyi ve nasil anlattigini bilenler, ne demek istedigimi de gayet iyi anlayacaklardir. ayni sekilde dizi fabrikatoru brezilya’nin da...

son olarak, gelelim sharon stone ve andy garcia olayina... bu diziyle ilgili olarak medya uzerinden verilen ara gazlarini dikkatlice takip etmis olanlar hemen hatirlayacaklardir. malumunuz, gecen yaz toplum icinde "al pacino’nin dizide oynayacagi" efsanesi yayilmisti. bunu cep telefonu mesajlariyla bile duyurdu "vadi"nin propaganda ekibi. sonra cevval bir muhabir arkadasimiz usenmeyip pacino’nun basin danismanina ulasti ve olayin gercekligini birinci elden sorguladi. tabiî, adamin verdigi cevap bir hayli acikliydi, "yok kardesim boyle bir sey, bize su ana dek turkiye’den hic kimse basvurmadi. zaten beyefendi asla televizyon dizilerinde oynamaz, asar bu is sizi" deyince balon bir anda sondu. tabiî, yillardir herkesin soz birligi etmiscesine yere goge sigdiramadigi, aleyhinde gorus bildirmenin neredeyse ayip ve yasak sayildigi boyle bir produksiyon icin muthis bir prestij kaybiydi amerika’dan gelen o haber. bunun uzerine hollywood’da klasman olarak al pacino’dan iki gomlek asagida olan andy garcia ve artik ahi gitmis vahi kalmis durumdaki -son bes yildir is bulmakta zorlanan- sharon stone ile alelacele anlasildi. bu hollywood simâlari da isin icine katilarak, pacino olayinda feci sekilde cizilen karizmayi toparlamak uzere gosterisli bir final tasarlandi. ayrica boyle bir hava degisikligi, medyada kopartilan onca firtinaya karsilik, ekrana yansidiginda sapir sapir dokuldugu gorulen "suriye bolumleri"nin yol actigi guven bunalimini dagitmak icin de elzemdi.

isin "yerel kazanim" niteligini, yani turk sinemasinin gelisimine ne gibi bir somut katkida bulundugunu daha iyi anlayabilmek icin, anilan final bolumunun calisma kosullarina bakmak yetip de artiyor bile. amerikali ekibe paralari pesinen odenmis, adamlar bizimkilere "siz soyle kenarda durun hele" demisler, los angeles’te bir villada kendi aralarinda cekimi yapip sonra da kaseti yapimciya uzatmislar. ortaliktaki tek turk gorevli, o sahnede rolu olan necati sasmaz... dizinin yonetmeni serdar akar (ki kendisine "dar alanda kisa paslasmalar" adli harika filminden dolayi muthis saygi duyarim) onca bolumu yonetiyor, ama iki hollywood yildizinin oynadigi son bolumu yonetemiyor. turk sinemasinin bu olaydaki muthis kazanimina bakin hele!

eger bu bir kazanim ya da basariysa, aha yaziyorum buraya, yarin sevgili patronumuz ahmet albayrak’a cikip "agabey, yeni safak’in bir sonraki imaj reklâminda andy garcia’yi oynatalim, sharon stone da finalde ’turkiye’nin birikimi’ diyerek kameraya dogru bizim gazeteyi uzatsin" diyecegim; eger gunundeyse o da mutlaka bu isin butcesini masaya koyacaktir. gorun bakalim, beverly hills’teki hesabina makûl bir ucret yatirildiktan sonra, gelecek reklâmimizda gazeteyi sizlere dogru sharon stone uzatmayacak mi? hollywood ticarî bir yerdir ve orada parasi olan herkes duslerini gerceklestirir. amerikali oyuncular acisindan bu denli siradan bir alisverisi bile buyuk bir memleket meselesi hâline getirdiler.

buna karsilik, ben her ne kadar polat alemdar’in maceralarindan zerrece haz etmeyen sessiz ve sindirilmis azinligin bir mensubu olsam da, kabul edelim ki gunes balcikla sivanmaz. "kurtlar vadisi"yle yatip kalkmak zorunda birakildigimiz uc yilin sonunda bu dizinin yapimcilarini, herseye ragmen yurekten kutluyorum. neden mi? onca oyunculuk, yonetmenlik, isik, kurgu, senaryo ve dramaturji hatasina karsin, bu projeyi gercekten dehsetengiz bir pr calismasiyla turkiye’nin gelmis gecmis en iyi televizyon dizisi olarak topluma kabul ettirdikleri icin... ki bir mali pazarlamanin o mali uretmekten bile daha oncelikli konuma eristigi cagimizda, bence en buyuk basarilari da budur.

ama ne yazik ki benim gibi bir sinema cahili, soz olayin sinematografik boyutuna geldiginde cilgin kalabaliklardan farkli dusunmeye devam edecek. ve eger iki yil sonra hâlâ bu sayfada yaziyor olursam, 2007 sonbaharinda size soyle bir soru soracagim:

"icinizde kurtlar vadisi’ni hatirlayaniniz var mi?"

http://www.yenisafak.com.tr/aguven.html
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol