13 eylül perşembe
sürekli olarak, televizyonu ‘standby’da tutmak yerine kapatmaktan, plastik torbaları yeniden dönüştürmekten, daha az sıcak su kullanmaktan söz ediyoruz, ama bu küçük ve kolay adımlar üzerinde yoğunlaşırken, büyük resimden uzaklaşıyoruz.
neden herkes, küçük eylemlerin iklim değişikliğini önleyebileceğine inanmakta bu kadar hevesli davranıyor? bu konuda kampanyalar düzenleyenler ve hükümet bize “iklimi kurtaracak” basit ipuçları veriyorlar. bilirsiniz işte –plastik torbaları geri gönüştür, elektronik aletleri standby’da tutma, işine kendi fincanını götür gibi… iklim değişikliğiyle ilgili son vahşi haberlere her zaman eklenecek birkaç öneri vardır: haberler her zaman kötü değil, bu basit adımları bugün atın ve gerçekten de “faklılık yaratın” diye çağrıda bulunurlar.
ama öyle mi? örneğin, plastik topbaları ele alalım. diyelim ki, onları tekrar tekrar kullandık ya da onların yerine tasarımcıların ürünü bez torbalardan aldık. insanlar bu konu üzerinde çok fazla duruyorlar. büyük britanya başbakanlık konutunun sitesinde vergilendirilmelerini ya da yasaklanmalarını isteyen sekiz öneri var, irlanda özel bir plastik torba vergisi koydu, devon’da bir kasaba tümüyle yasakladı.
evet, çirkinler, ziyan ediliyorlar ve kaplumbağalar için ölümcüller. ama iklim değişikliğine yaptıkları katkı çok küçük. ortalama bir ingiliz, yılda 134 plastik torba kullanıyor ve bu da yılda atmosfere saldığı 11 ton karbondioksitin sadece iki kilosu demektir.
bir de elektronik aletlerin standby’da bırakılması meselesi var. bu yaygın tüketim kültürünün çarpıcı bir örneği ve bugün bir rapor yayımlayan muhafazakâr, hayat kalitesi grubu (quality of life group) buna şiddetle karşı çıkıyor. televizyonu yıl boyunca stand by’da tutmak atmosfere 25 kilogram karbondioksit salımınına yol açıyor. plastik torbalardan daha fazla ama yine de az: britanya’da kişi başına düşen emisyonun sadece yüzde 0.2’si.
işte daha kıymetli görünen bir öneri: su ısıtıcınıza ihtiyacınız olduğu kadar su doldurun. hükümet 1999’daki “üzerinize düşen küçük görevi yapıyor musunuz” (are you doing your bit?) kampanyasında bunu temel mesaj haline getirdi. gerçekten de, söylendiği gibi, küçük bir görev. hükümetin kendi rakamlarına göre, her seferinde su ısıtıcınızı tam olarak doldurursanız, yılda 100 kilo karbon dioksit salarsınız. bu da kişi başına düşen emisyonun yüzde 1’i eder.
lütfen beni yanlış anlamayın. daha yeşil bir yaşam tarzı için, bu eylemlerin hepsi değerli. ve ben de hepsini yapıyorum –hatta dişlerimi fırçalarken musluğu kapatıyor, banyolarımı paylaşıyor ve televizyonu karanlıkta seyrediyor, gerektiğinde boğazlı kazağımı giyiyorum. ancak bunları yeşil yaşamın top 10 listesi gibi göstermek ciddi bir çarpıtmadır ve bu yaşam tercihi ile,–uçmaktan vaz geçmek, iş yerine yakın oturmak ve iyi yalıtılmış bir evde yaşamak gibi- emisyonu gerçekten kısan ciddi kararlar arasında bir bağlantı yok.
son mori araştırması verileri, insanların çarpıtılmış önceliklere çoktan sahip olduğunu gösteriyor. halkın yüzde 45’i, emisyona çok az katkıda bulunan çöplerin ayrıştırılması konusunun iklim değişikliğinden korunmak için en önemli konu olduğuna inanıyor. sadece yüzde 10’u, toplu taşıma ya da yabancı ülkelerde tatil yapma gibi çok daha önemli hedeflerden söz ediyor.
bu basit tüyolar, aynı zamanda iklim değişikliğinin ciddiyetindeki derin mesajı da hafifletiyor. public policy research enstitüsü’nün (ippr) raporu warm words’da bu basit eylemlerin, küçük, rutin, sıkıcı, kolay anlaşılabilir ve vaz geçilebilir olduğu belirtiliyor. ippr, “gezegeni yok olmaktan kurtarmak için yapılacak 20 şey” gibi başlıklara da eleştiriyle yaklaşıyor ve şunu söylüyor: alarm veren uyarıların yanına önemsiz önlemler koymak, insanları iklim değişimi nosyonundan uzaklaştırır, dalga geçmelerine yol açar.
hırçın olduğumu düşünmeden önce, olaya başka bir açıdan bakın. birinin sigaraya karşı parlak bir kampanya fikriyle geldiğini düşünün. size akciğer kanserinden ölen insanların resimlerini gösteriyor ve sonra da şöyle diyor: “daha sağlıklı olmak kolay –ayda bir sigara az için.”
hiç kuşkusuz, bu kampanyanın başarısız olacağını biliyoruz.hedef komik ve fotoğraflarla mesaj arasındaki farlılık o kadar büyük ki, birçok tiryaki buna gülecektir.
o zaman neden, okullar, konseyler, yeşiller ve hadi yüzleşelim, sekiz saatlik live earth festivali bu etkisiz eylemleri desteklemekte ısrar ediyor?
mantıkları şöyle: basit eylemler insanların dikkatini çeker ve hareket için giriş seviyesidir. bugünün insanı, göz korkutucu çözümlere sırt çeviriyor. onlara basit bir şey verin, doğru yönde harekete geçirin, ikinci aşamaya geçiş için onları hazırlayın.
teori bu, ama -bir dolu sosyal araştırmanın da gösterdiği gibi- işlemiyor. tek bir nedenle, çözümü kolay gibi göstermek, herkesin onun peşinden gideceğini garantilemiyor. hükümet “üzerinize düşen küçük görevi yapın” kampanyasına 22 milyon pound (yaklaşık 55 milyon 550 bin ytl) harcadı ve sonuçta, kişisel davranışlarda ölçülebilir bir değişiklik olmadığını kabul etti.
ve basit çözümlere uyum sağlayan insanların, hayat tarzlarında daha önemli değişiklik yapmayı reddetmeleri gibi bir tehlike de var. mori, geri dönüşümün bir “totem davranış” haline geldiği sonucuna ulaşıyor ve “bireyler geri dönüşümü, yaşam tarzlarında daha büyük değişiklikler yapma sorumluluğunu üzerlerinden atmak için bahane olarak kullanıyorlar” diyor. başka bir deyişle, insanlar en basit çözümleri, -gerçek yaşam davranışlarını değiştirmeden- reddetme stratejileri olarak kullanıyorlar.
hükümetler ve iş dünyası, göstermelik ödünlere bireylerden daha meyilli. küçük gönüllü eylemleri teşvik etmek, kısıtlayıcı yasalar çıkarmaktan ya da tüm iş modelinizi gözden geçirmekten daha iyi ve güvenli.
bu nedenle, ihtiyacımız olan karşılaştırma duygusudur. iklim değişikliğinin en önemli avantajı, diğer baskı unsuru meselelerin üstünde olması ve iklim değişikliğine yol açan gazların son damlasına kadar ölçülebilmesidir. örneğin, avustralya’ya bir uçuş, küresel ısınmada 730 bin plastik torbaya ve 176 bin dolu dolu su ısıtıcısına eşit. insanlar bu konuda bilgilendirici kararlar alabilirler.
aynı zamanda, iklim değişikliği konusunda konuşma tarzımızı da yeniden düşünmeliyiz. yarım litrelik seçeneklerle insanların harekete geçeceğini kabul etmek, çok aşağılayıcı bir durum. zeki, sağlıklı ve doğru bir 21. yüzyıl için, tüm yaşam tarzını değiştirmeliyiz. üstelik kabul edelim ki, gönüllü eylemler asla yeterli olmayacak. radikal bir siyasi, ekonomik ve sosyal değişime ihtiyacımız var. gelin, şu sefil cümleden vaz geçerek işe başlayalım: “gezegeni kurtarabilirsiniz!”
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?