gazeteci/yazar mehmet ali bulutun canını sıktığını iddia ettiği ve mükemmel bir yazıyla açıkladığı ayetin bulunduğu sure.
yazı:
srail, yine yapacağını yaptı.
kim sayesinde?
basiretsiz, ahmak ‘müslümanlar(?)’ sayesinde�o:p>
meğerse israil bu saldırıyı çok önceden planlamış.
öyle dessas, öyle sinsi ve öyle akıllıca ki türkiye’yi bile ters köşeye yatırdı. mamafih türkiye zaten 80 yıldır islam dünyasını ters köşeye yatırmış ya o ayrı bahis..
adam utanmadan gelip, türkiye ile barış görüşmeleri yapıyor ve aynı saatlerde, ordusu, füzelerinin uçlarını parlatıyor. düşünebiliyor musunuz?
işte ‘siyonist siyaset’ böyle bir şey. suret-i hak’tan görünerek, ihanet! münafıklık kavramını icat eden kavim de onlar olduğuna göre, bu politikaya şaşırmamak gerekir.�
beni asıl kahreden islam dünyasının tutumu!
mısır, iran’ın bölgede siyasi güç elde etmek için hamas’ı kullandığını söylüyor. yani ‘barışı bozduran iran’dır’ demeye getiriyor. hamas’ın ahmakça diklenmesine bakılırsa iddia pek de mesnetsiz değil gibi.
peki iran bunu yapıyor de arap ne yapıyor?
arab’ın pek de umurunda değil. siyah petrolden gelen dolarları, müşeyyed binalarda, sarışın kızların kucağında köpürtmekle meşguller. yoksa çoktan bu iş halledilirdi. hiç birisi israil ile alışverişlerini bile kesmediler. paralarını amerika’daki yahudi bankalarında tutmaya devam ettiler ve ediyorlar. dubai’nin ana patronları da yahudiler�
televizyonlara bakarsanız en çok şamatayı da araplar yapıyor.
ama boş.
ya biz türkler, çok mu farklıyız? laikliğimiz vicdanımızı bile selbetmiş! orada acı içinde ölenler müslümanlar olduğuna göre laik tc’yi ne ilgilendirsin ki! biz zannediyoruz ki sessiz kalırsak, sıra bize gelmez!
filistinliler de feryatlarının muhatapsız olduğunu biliyorlar ama ne yapsınlar. ezilen, horlanan, yıkılan kendileri ve vatanları�ne yazık ki nefsi müdafaa yapmasını bile bilmiyorlar�yahut başlarına getirdiklerinin çoğu, aynı zamanda karşı tarafın hizmetkarları!
televizyonda o kanlı sahneleri, israil’in pervasızlığını, filistin’den yanaymış gibi görünen bir takım boş boğazların laf kalabalıklarını, islam yurtlarının en hatırı sayılır devleti türkiye’nin ve başbakanı’nın düşürüldüğü onur kırıcı hali görünce, içim yandı.
öteden beri okudukça ürperdiğim, canımı sıkan o ayet aklıma geldi:
‘asa rabbukum en yarhamekum!’ (buna rağmen belki de rab size acır!)
bunda canını sıkacak ne var diyeceksiniz. anlatayım.
bu ayet, isra suresinin 8. ayeti. hani şu, hz. peygamber’in, mescid-i haram’dan, mescid-i aksa’ya getirilip oradan mirac’a yükseltildiğini açıklayan ayetle başlayan sure.
dileyen açıp baksın.
surenin ilk ayeti, belirttiğim gibi hz. muhammed(asv)in kudüs’e yaptığı gece yolculuğunu anlatır. fakat, tuhaftır, normalde insan zihni, hadisenin sonrasının anlatılmasını beklerken, birden bire konu değişir ve adeta, cenab-ı hak, ‘mescid-i aksa demişken, gelin size onun etrafında kopacak hadiseleri de haber vereyim’ der gibi, “biz musa’ya kitap verdik ve dedik ki (amerika dahil) benden başkasını vekil edinmeyin”
insan yine kendi kendine, bekliyor ki kur’an israil oğullarının macerasını anlatacak.
ama yine olmuyor. zihin hz. musa’nın kıssasının anlatılmasını beklerken, bu kere de kur’an, hiç akla gelmeyecek bir yöntemle nuh’un zürriyeti’nden gelenlere sesleniyor ve “siz nankörlük etmeyin” diyor!
sonra kur’an yeniden konuya dönüyor ve israil oğullarının bütüncül macerasını aktarmaya başlıyor. bugünkü tarihinden sonra olacakları da tabii�işte canımı sıkan o mübarek ayet, bu sürecin sonunda zikrediliyor!
kısaca diyor ki, “biz israiloğllarına verdiğimiz kitapta, kendilerine yeryüzünde iki kere iktidar vereceğimizi, onların da bu iktidarı bir zorbalık ve bozgunculuğa dönüştüreceklerini yazdık.”
* * *
malum, ilk israil iktidarı davut peygamberle başlar. talut liderliğinde calut’a (golyat’a) karşı girişilen savaşta israiloğulları bölgenin zorba kavmi olan filistinlileri yenerek (o gün taş ve sapan kullanan taraf israiloğullarıydı, teknolojik üstünlük golyattaydı. ama davut, golyat’ı sapan taşıyla öldürdü. ne ilginç değil mi?. tarih tersinden tekerrür ediyor sanki) o topraklara yerleştiler.
süleyman mabedi’ni (bugünkü ağlama duvarı o mabede ait) inşa ettiler. büyüdüler, geliştiler ve muazzam teknolojilerle büyük ordular oluşturdular. seba melikesi belkıs’ın tahtinin getirilmesi olaylarını hatırlayın.
bir süre sonra azgınlıkları dört bir yana sirayet etti. sataşacak kimse kalmayınca birbirlerine düştüler. devlet kuzey ve güney israil diye ikiyle ayrıldı.
tabii bozgunculuk yapmakta boş durmadılar. amalikalılarla savaşıp dururken, dönemin amerikası olan babil (güney irak) kralı nebukadnezar, ordusuyla gelip kuzey israil’i tar umar etti ve süleyman mabedini yıktı. halkını zincire vurup babil’e götürdü.
ardından ninova (kuzey irak) hükümdarı güney israil’e saldırdı ve o da onu haritadan sildi. halkını da köleler edinip getirdi ve kuzey irak’a yerleştirdi. tevrat’ın ester bahsi, onların macerasını anlatır.
böylece ilk iktidarları feci ve kanlı bir şekilde sona erdi.
* * *
şimdi tekrar isra suresine dönelim ve kur’an’ın bu hadiseleri nasıl aktardığını görelim:
“kitapta israiloğullarına şu hükmü verdik: "muhakkak siz yer(yüzün) de iki defa (iktidar olup) bozgunculuk çıkaracaksınız ve muhakkak büyük bir kibirleniş-yükselişle kibirlenecek-yükseleceksiniz. ve nitekim o iki vaadden ilkinin zamanı geldiğinde, son derece zorlu ve güçlü kullarımızı (yani babillileri ve ninovalıları = yani iraklıları) üzerinize gönderdik de (sizi) evlerin aralarına kadar girip araştırdılar. bu, yerine getirilmesi gereken bir sözdü ve gerçekleşti” ‘isra, 4-5)
* * *
şimdi gelelim körfez savaşına ve irak’ın işgal edilmesine!
bu da mı kur’an’da var diyeceksiniz biliyorum ama, var.
şimdi, 2 bin 600 yıl önce israil’i yıkanların iraklılar olduğu (ninova-babil) gerçeğini göz önüne alarak şu ayeti okuyun:
“sonra onlara (devletinizi yıkanlara) karşı size rövanş (kerre) hakkı verdik. sizi servet, mal ve (yeryüzüne dağılmış) çocuklarınızla (siyonist diyaspora, masonlar, roteryenler, lionslar, bnaberinler, ticari örgütlenmeler, sayısız gizli stklar, neoconlar, tapınak şövalyeleri vesaire vesaire� destekledik. sizi sayıca da çoğalttık”
(bu ayet, isra suresi’nin 5. ayeti. kur’an, ‘sizi sayıca çoğalttık’ diye tercüme ettiğim kelimeyi ‘nefîra’ diye kullanır. evet ‘nefira’ kelimesi hem ‘neferler, fertler’ demektir, hem de ‘aşırı nefret’ demektir. bu demek oluyor ki,”ey israiloğlları siz çoğalıp fesat ve vahşetinizi çoğalttıkça ben de size nefreti çoğaltacağım. herkesin sizden nefret etmesine sebep olacak işler yapacaksınız!”)
* * *
hiç unutmuyorum, saddam, iran’la yaptığı 8 yıllık savaş’ın ardından böbürlenip ‘bizim köklerimiz babil’e dayanır. biz 2 bin 500 yıllık bir medeniyetin kalıntılarıyız” cinsinden sözler sarf etmişti.
ben o sözleri duyunca “eyvah” demiştim, “demek ki intikam zamanı yaklaştı!”. 2 sene sürmedi. amerik’a, saddam’ı bahane edip iraklılar’ın tepesine bindi.
(şah da 79’larda ‘biz perslere dayanıyoruz’ demişti. bizimkilerin de kökleri ta hititlere kadar çıkmıştı ya bir ara. tek, müslüman olmasınlar da ne olursa olsunlar!)
nebukadnezar işgaliyle kudüs’ün mabetleri yıkıldığı, kütüphaneleri yakıldığı, evlerinin içine girildiği, kadınlarının ırzına geçildiği, insanlar hunharca telef edildiği gibi iraklıların mabetleri yıkıldı, kütüphaneleri yakıldı, kadınları aşağılandı ve halkı insan değilmiş gibi telef edildi�/span>
tarih ve diplomasinin dilini okumayı bilmeyenler bunun bir petrol savaşı olduğunu sandılar. bir hatırlayın bakalım bu savaş niçin başlatılmıştı. hani uzun menzilli silahlar vardı saddam irak’ında. hani, toplu imha silahları vardı. hani nükleer başlıklı füzeler vardı�#160;
hiç biri çıkmadı. zaten olmadığını onlar da biliyorlardı. ama mukadderat böyle tecelli edecekti. ve iş gelip israil oğullarına dayanacaktı. nitekim herkes biliyor ki ortadoğu’da huzur yoksa bunun baş müsebbibi israil’dir. çünkü bütün bu vahşetlerin mimarı siyonist israil’dir ki bu zulüm ve işkencelerle bir yandan gücünü gösteriyor fakat aynı zamanda akıbetini hazırlıyor.
altıncı ayet, israil oğullarını açık bir şekilde ‘barış’a çağırıyor. ve diyor ki: “(bütün bu taşkınlık ve bozgunculuğunuza rağmen) eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz ve eğer kötülük ederseniz o da (kendi) aleyhinizedir”
eğer benim çevresini mübarek kıldığım kudüs’ün etrafında, barışı tehdit etmeye devam eder ve huzuru bozarsanız. ikinci ve son vadimi gerçekleştiririm. son vaad (ahiret) geldiği zaman, (yine babil ve ninovalılar gibi öyle güçlü kullar göndeririz ki) yüzlerinizi daha da kötü duruma soksunlar, birincisinde ona girdikleri gibi mescid (kudüs)e girsinler ve ele geçirdiklerini darmadağın edip mahvetsinler.
işte kur’an’ın ifadesiyle israil’i bekleyen akibet!
ama canımı sıkan ayet, bu akibetin olmayabileceğini hatırlatıyor!
bir hadis’te, yahudiler zulüm ve bozgunculukta o kadar pervasız ve o kadar insafsız hale gelecekler ki sonunda allahın vadi gelecek. o zaman geldiğinde, taşlar bile arkasında saklanan yahudiyi ele verecek, deniliyor.
kabbalacılar da bunu kabul ediyor ve ona son savaş anlamına armageddon diyorlar. sonun başlangıcı için de en geç 2012 tarihini veriyorlar. kur’andaki ‘güçlü kullarımızı yeniden üzerinize göndeririz’ ifadesinde adı geçen ‘güçlü kulların’ da hz. ‘nuh’un çocukları’ diye bilinen türkler olduğunu da biliyorlar.
önünde sonunda türkiye’nin israil’e müdahale edeceğini bildikleri için de sürekli türkiye’yi, ‘koltuk altında’ tutmaya çalışıyorlar. amerika’nın ve avrupa’nın marifetiyle tabii�(bakın tevratın şifresi kitabı)
kabalacı siyonistler o savaşta tar u mar olacaklarını biliyorlar. israil’de taş üstünde taş kalmayacağını da biliyorlar. ama elde ettikleri teknoloji ile o savaşın öncesindeki sebeplere müdahale ederek neticeyi değiştirmeye çalışıyorlar. peki ön sebepleri değiştirerek sonucu değiştirmek mümkün mü?
evet mümkün.
işte korkuyorum ki, bunu başaracaklar ve zulümleri yanlarına kar kalacak.
islam dünyası’nın bu vurdumduymazlığı, bu izzetsizliği, bu müptezel çaresizliği, kader-i ilahiye ‘bu müslümanlar her şeye müstahak’ dedirtecek fetvayı verdirecek diye korkuyorum.
zira mukadderat, özellikle de insan iradesine taalluk eden mukadderat, her daim söylendiği gibi çıkmaz. o mukadderatın ön koşullarının gerçekleşmesi de lazımdır ki tahakkuk etsin.
islam ümmeti, fani ve aşağılık bir geçici ömrün telaşına düşmüş. rahatını bozmak istemiyor. kimse acıyı kendi acısı bilmiyor.
‘vehen’ yüreklerimize çöreklenmiş. o yüzden de hepsi birlikte hareket etse, tükürükle boğacakları 6 milyonluk bir israil önünde per perişanlar!
işte şu izzetsizlik korkuyorum ki cenab-ı izzet’in izzetine dokunacak da daha önce israiloğullarında olduğu gibi “duribet aleyhimuzzilletu vel meskenetu ve bâu bigadabin minellah” itabına çarpılacağız, “hadi öyleyse kahrolun gidin. şu zilletinizle ne haliniz varsa görün!” diyecek diye korkuyorum.
çünkü bakın, bütün o zulüm ve vahşetleri işleyeceklerini hatırlattığı ayetlerin sonunda cenab-ı hak, israil oğullarına şöyle sesleniyor:
“kimbilir belki de rab yine de size merhamet eder!” (isra 8)
hadi bakalım sizin canınız sıkılmasın!
mehmet ali bulut
[email protected]
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?