-ilk bozkır olayı ve izmit mutasarrıfının karşı koyması-
nutuktan...
efendiler, istanbul hükûmeti tarafından kolordu komutanı olarak konyaya gönderilen sait paşayı 30 eylülde istanbula geri gönderdik. konya valisi kaçak cemal beyin kaçışından önce tertiplediği ilk bozkır olayının önüne geçmek için, 20nci kolordu ve niğdede 11inci tümen vasıtasıyla ve bunların yardımlarıyla gerekli tedbirler alınarak, istanbulun, çıkmasını beklediği olayları önledik. ereğli, bolu, adapazarı, izmit dolaylarında kurulmasına çalışılan kuva-yı milliye teşkilâtı, eylül ayının son günlerinde büyük bir hassasiyet göstermeye başladı. o çevrelerdeki kuva-yı milliye liderleri, kabinenin direnmesi halinde istanbula harekete hazır bulunduklarını bildiriyorlardı. bu hususu, 28 eylülde, bütün memlekete ve tabiî olarak istanbula da bir genelgeyle bildirdik. ancak, izmit şehrinde, 2 ekim günü olumsuz denebilecek yeni bir durum karşısında kaldık. o tarihte, izmit mutasarrıfı, suat bey adında bir zattı. kendisini telgraf başına çağırdık. son günlerde yapılan tebliğlerin hepsinin alınıp, gereklerinin yerine getirilip getirilmediğini sordum. mutasarrıf bey, yaptığı açıklamada diyordu ki: «yapılan tebliğleri aldım. anlaşmazlık ve karışıklık olmaması için halkı serbest bırakarak dinlemeyi en doğru hareket saydım. olumsuz söylentiler vardır. heyet-i temsiliyeden açıklama istemek ve özellikle maksadın ittihat hükûmetini önceki şekliyle yeniden diriltmek olup olmadığını kesin olarak anlamak kararındadırlar. bendeniz en tarafsız bir kimse olarak huzur ve güvenliği koruma görevini yüklenmiş bulunuyorum. her kim ve her ne için olursa olsun, sonucu bilinmeyen bir maceraya başkalarını sürüklemeyi doğru bulmam. tedbirli ve ihtiyatlı hareket etme yanlısı olduğumu bütün tecrübelerime dayanarak arz ederim» (belge: 120).
verdiğim cevap aynen şu idi:
sivas, 2.10.1919
suat beye
c — izmitte en küçük bir anlaşmazlık ve karışıklığa meydan vermemek asıl görevimiz olduğu gibi, tarafımızdan da özellikle rica edilmiş bir husustur. millî teşkilât ve mücadelemizin meşru maksadını ve niteliğini gerek zâtıâlînize gerek izmitteki birçok kimseye ve bütün dünyaya karşı yazmış ve yazmakta bulunduğumuz bildiri ve açıklamalarla, en kinci düşmanlarımıza bile anlatmış olduğumuza şüphemiz kalmamıştır. artık, ayak takımının dedikodusundan öteye bir değeri olmayan söylentilerin, karar verme konusunda etkili olabileceğine imkân vermiyoruz. bundan başka, eğer halkın açıklanmasını istediği noktalar var idiyse, bunlar neden derhal bize sorulup, çözüme kavuşturulmamış bulunuyor. siz, tarafsız olarak kalmayı tercih buyuruyorsunuz. oysa, tuttuğunuz yol kesinlikle tarafsızlık yolu olamaz. çünkü, siz milletin meşru mücadelesine karşı tarafsızlık iddiasında bulunduğunuz halde, haince davranışları ile kanun dışı ve aslında yok hükmünde olan ferit paşa kabinesinin memurluğunu yapmakla meşgulsünüz. ittihatçılığın diriltilmesi ile uğraşacak kısır görüşlülerden olmadığımı siz pek güzel anlayabilirsiniz. size en temiz duygularla ve fakat bütün kesinliği ile şunu arz ederim ki, siz artık ferit paşa kabinesine güven duymuyor iseniz, bunu dahiliye nezaretine resmen bildirmelisiniz. eğer milletin hüküm ve isteklerine aykırı olarak ferit paşa kabinesine güveniniz varsa, izmitin sayın halkını meşru olan milli mücadelesinde serbest bırakmak üzere derhal yerinizi terk ile istanbula hareket ediniz. bu iki noktadan herhangi birine uymamanız halinde, yüksek şahsınızın karşılaşabileceği durumun sebep ve sorumlusunun yine siz olmuş bulunacağını pek samimî olarak bildirmeyi vicdanî bir görev sayarım.
heyet-i temsiliye adına
mustafa kemal
mutasarrıf beyin, «kulunuzu sükûnetle dinleyiniz efendim, bendeniz iyi ifade edemedim. maksadınızın yüceliğinden ve meşruluğundan zaten söz edilemez» cümleleriyle başlayan cevabında yazılan satırlar, «bizi yarınki cuma namazına kadar kendi halimize bırakınız. ferit paşaya kimbilir kaç defa kalemle hücum eden bendenizi ne kadar kötü gözle görüyorsunuz efendim» cümleleriyle son buluyordu (belge: 121).
bunun üzerine, ertesi günkü cuma namazına kadar bekleyeceğimizi bildirmek üzere yazdırdığım telgrafa şu iki cümleyi ekledim: «sizi kötü gözle gördüğüm şeklindeki zan doğru değildir. çünkü, vicdanımız sızlamadan verebileceğimiz hükümler, ancak fiilî sonuçlara bağlıdır, efendim» (belge: 122).
o tarihte, izmitte, albay asım bey adında bir zat tümen komutanı olarak bulunuyordu. asım beye de, bir iki günden beri, telgraf başında tebligatta bulunulmuştu. ancak, hiçbir cevap alınamıyordu. onu da 2 ekim günü makine başına çağırdım ve konuştum. kendisine: «kabinenin düşeceği ve belki de düşmüş olması kesindir. bu bakımdan milletin azim ve iradesi her türlü kararsızlığın üstünde bir güce sahiptir» dedikten sonra, kesin düşünce kararını beklemekte olduğumu söyledim (belge: 123). tümen komutanı asım beyin uzun özür dilemeler ve görüş bildirmelerle dolu cevabından çıkan elle tutulur anlam, şimdiye kadar cevap vermeyişinin sebebinin istanbuldaki kolordu komutanından sorduğu sorulara cevap alamamış olmasından ileri geldiği (belge: 124) ve yarınki cuma namazında karar alınacağı cümleleri ile özetlenebilir (belge: 125) bazı nasihat ve teşvikleri içine alan cevabımızda başlıca şunları söyledim: «ferit paşanın yarına kadar çekilmesi pek muhtemeldir. bu takdirde, yarınki toplantınız sonunda zâtışâhâneye ve kesinleştiği takdirde yeni hükûmet başkanına, kabinenin millî gayeyi tam olarak benimsemiş tarafsız kimselerden kurulmasının istirham edilmesini ve bunun beklendiğinin arzedilmesini sağlayınız. bir de, vatanımızı ve millî bağımsızlığımızı kurtarmak için, kurulacak yeni kabine ile işbirliği hâlinde daha pek çok çalışmaya ihtiyacımız olduğundan, tam bir sükûnet içinde, heyet-i temsiliye kararıyla arzettiğim hususları göz önünde bulundurarak teşkilâtlanmaya devam buyurulmasını rica ederim» (belge: 126).
devamı için:
(bkz: ferit paşa nın istifası)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?