evdeki kızkardeş kedilerimden biri, kısırlaştırma ameliyatına dayanamadı ve öldü.
geçen hafta sokakta tahmini 3 gün önce araba çarpmış ve terk edilmiş olarak bulunan orta boy dişi bir sokak köpeğinin ileri derecede yaralı ayağını ampute ettirdik. şu anda bir evin bahçesindeki odunlukta bakılmakta ama ona kalıcı bir yer arıyoruz.
geçtiğimiz hafta sonu evde kapalı ama bakacak birilerine emanet ederek bıraktığım tülü kuyruklu sarı beyaz erkek kedim 4 gündür can çekişerek ettiğim tüm müdahalelere rağmen, şehirdeki kedi ve köpekten anlayan tek veterinerin de olmamasından mütevellit; dün 17.45 itibariyle akşam ezanı okunurken can çekişti ve öldü.
sonra akşam eve gittiğimde "saw" filmi serisinin ilk filminin sonu gibi evdeki arap kedimin de kustuğunu görerek ve ölen sarı kedinin semptomlarının ilk kusma ile başladığını hatırlayarak; şaka mı lan bu narası attım evde. kediyi sabah şehre gelmiş bulunan veterinere teslim ettim. dedim "ya ölür, gömeriz, ya onur severiz."
yoruldum, üzüldüm, ağladım. çocuğuma bir şey olmadığı için şükrettim. dün bu sevme hissini benden alsın diye tanrıya dua ettim. gökten melek falan inmedi. maalesef ben sevmeye, onlar yaralanmaya ve bakıma muhtaç kalmaya devam.
pilavdan dönenin kaşığı kırılsın.
(bkz: yar bana bir eğlence medet)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?