doğum ile ölüm arasında geçirilmek üzere verilen süre. ya da sagopa kajmer’in dediği gibi "hepimiz tanrının çizdiği bir geçici dövmeyiz" ve geçmeyi bekliyoruz, ne kadar geçici olduğumuzun farkına bile varamadan. hayat, genellikle bir zaman karmaşası.. bir zaman ölçü birimi, saat gibi, dakika gibi, yıl gibi, ta ki ölüm isimli zaman sonlandırıcı gelene kadar, tüm yaşanmışlıkların toplamı olan hayatın sonuna beklenen ’nokta’yı koyana kadar.
istenmeden alınan bir hediye hayat. kabul etmeme şansı verilmeyen ve aldıktan sonra bu hediye ile ne yapacağına karar vermek zorunda olduğun..
üzerine fazla da kafa yormadan içerisinde var olduğun, içerisinde var olamayacağını hissedene kadar umursamadığın ama biteceğini anladığında "biraz daha tanrım" dediğin, "her ölüm erken ölümdür" diyen gibi, hep daha fazlasını istediğin bir mecburiyet.
hayat, karşına çıkan zorluklar ve yaşanan acılara artık şaşıramadığın durumda "hayat da böyle bir şey işte" diyerek kendini kandırdığın bir avuntu.
eşitsizliğin ta kendisi hayat, ilk adımında belli olan.
inandığın ve inandırıldıklarınla, sevdiklerin ve sevmediklerin, istediklerin ve alabildiklerinle, içerisine sığdırılmaya çalışılan hayaller ve kaçamadığın gerçekler ile yaşanandır.
hayat herkese verilen ama kuralları kişiye göre değişen bir oyun. kurallarını değiştirebileceğini sanma yanılgısına kapıldığın ama oyunun ilk ve tek kuralını yani ölümü hiç değiştiremediğin bir oyun. bu dünya üzerinde oynamak zorunda olduğun, kefene cep de diktirsen oyunda kazandıklarını yanında götüremediğin ve en sonunda herkes gibi ölüme çıplak gittiğin için aslında sadece "kazanmak hayali" ile yaşadığını anladığın bir oyun.
saati-vakti fark etmeksizin, yaşarken eşitlenemeyenlerin sonunda eşitlendiği, aslında kimsenin kazanmadığı bir oyun..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?