gone with the wind

urban f
margeret mitchell, amerikan kuzey-güney savaşında güneyliler’in kaybetmesiyle "batmakta olan kayığını", yani tara çiftliği’ni kurtarmayı başarmış, ancak "kayıktan attığı" manevi değerleri tekrar kazanamayan güneyli kızı scarlett o’hara’yı anlattığı kitabıdır. aynı adla sinema filmi çekilmiştir.bu aslında tarihsel bir fon önünde sahnelenen bir pembe dizi, ancak hiç bir pembe dizide, scarlett gibi bir karakter olmamıştır. zaten kitabın ve filmin başarısının sebebi de bu benzersiz karakter.

scarlett çok inatçi, azimli, zeki, güzel, sağlıklı bir genç kadın. ve çooook bencil. tuttugunu koparıyor ve zekasını kullanıyor. ama hep kendi hayallerini (saplantılarını) gerçeklestirmeyi düşünüyor. bu uğurda bazen istemeden de olsa çevresindekileri takmadığı, incittigi oluyor. bazen amacina ulaşabilmek uğruna o kadar çok kendi duygularina ve bu amaca eğiliyor ki, aslında elde etmek istediği insani bile anlayamıyor, gözleri kapanıyor.

hayalci, savaş öncesinde yaşayan, başarısız ashley’i sevdiğini sanıyor, oysa bu sadece bir saplantıdır ve o aslında kendisine çok benzeyen rhett butler’ı sevmektedir. bu saplantı, başka bir sevgisini de görememesine yol açar: zorla atlanta yangınından kurtardığı, ancak hep nefret ettiğini düşündüğü ashley’in iyilik meleği karısı melly. rhett de başlangıçta onu delicesine sevmiş olmasına rağmen aralarında geçen bu "gurur saklambaçı" sonucu genç kadının ashley’i sevmesinden ve bencilliginden sıkılır. scarlett rhett’i sevdigini itiraf edebildiğindeyse çok geç olmuştur ve çok şey kaybetmiştir...

fr:autant en emporte le vent
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol