gilles de rais,1404 yılında ingiltere’de ki machecoul şatosunda doğdu. ailesi, köklü ve soylu bir aileydi.9 yaşında babasını kaybeden gilles, dedesi jean de crao’nun yanına gönderildi. gilles kadınlardan uzak sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. genç yaşta kuzeni roger de brigueville ile eşcinsel bir ilişkiye girdi. sonraki yaşamına egemen olacak sapkınlık ve sadizm yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.16 yaşında ingiltere’nin en zengin mirasçısı olan kuzeni catherine de thouars ile evlendi. fransa kralının oğlu ingiltere kralı 5.henry’e savaş açmıştı. büyükbabasının isteği üzerine 1426’da rais yedi arkadaşıyla prensin ordusuna katıldı. iki yıl savaşın en şiddetli safhalarında savaşan gilles yiğit bir asker ve yetenekli bir komutan olarak çevresine nam saldı.savaş raisin sadist yanını da gün ışığına çıkarttı. cesetleri görmek ve kan kokusunu içine çekmek onu mutlu ediyordu.
1432’de büyükbabası ölmüş ve mirasını ona bırakmıştı. gilles mal varlığının başına geçmek için doğduğu kente geri dönmüştü. savaştan yorulmuş, zayıf kralından sıkılmıştı.28 yaşında hayattan soğuyan gilles, çözümü zevki sefaya dalmakta bulmuştu.gilles sonu gelmeyen eğlenceler ve ters ilişkilerin yaşandığı âlemler düzenliyordu. şatoları onun doğal olmayan isteklerini karşılayan gençlerle dolup taşıyordu.aşırı harcamalar yüzünden baron mali sıkıntının içine düştü. aşırılıklarına devam edebilmek için şatolarını ipotek yaptırdı, topraklarının bazılarını sattı.çaresizlik içinde kalan gilles, kara büyüye geri döndü. ajanları tüm avrupa da taşı altına çeviren sözde filazof taşını bulmaya yardımcı olabilecek büyücüleri aradılar. sonunda 1435 yılında ölülerin vasıtasıyla ruhlarla temas eden büyücü prelati ve üç asistanı gilles’in şatosuna geldi. büyücü şeytanı dünyaya çağıracağına ve filazof taşının sırrını ondan öğreneceğine dair teminat verdi. geceler boyunca prelati bildiği tüm yolları simgeleri ve duaları denedi. ama hiçbir işe yaramadı. yenilgiyi sindiremeyen gilles kendini kütüphanesine kilitledi. günlerce hiç ara vermeden büyü ile ilgili kitapları inceledi.
sonunda harap düşmüş beyni bir karar verdi. şeytana onun kayıtsız şartsız kölesi olabileceğini ispat etmeliydi ve bunu yapmanın tek bir yolu vardı, insan kurban etmek.5 yıl boyunca batı fransa da tanımlamayan bir terör kol gezdi. dışarıda görülmeyen, duyulmayan doğaüstü bir tehlike vardı. geçtiği yerde çocuklar kayboluyordu.bazen küçük bir kızın kaybolduğu duyuluyordu. ama genellikle kaybolanlar küçük oğlanlardı. küçük çobanlar, koruda oynayan oğlanlar, evde tek başına bırakılmış çocuklar kayıplara karışıyordu. hiç kimse onlara ne olduğunu bilmiyordu. ne şeytan gilles’in çağrılarına cevap verdi. nede gilles taşı altına çevirmenin sırrını bulabildi.buna rağmen gençler ortadan kaybolmaya devam etti.gilles bir türlü doymak bilmiyordu. sadistçe işkenceler etmek ve küçük çocukların acı çeke çeke ölmesini seyretmekten başka hiçbir şey onu cinsel tatmine ve mutluluğa ulaştırmıyordu. yavaş yavaş ölmesini istediği kurbanın ensesini keserdi.bu onu daha da heyecanlandırırdı. kan kaybından ölmek üzere olan çocukla o ölene kadar ilişkiye girerdi. kendini tatmin ettikten sonra çocuğun boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırırdı. işkence edip öldürdüğü çocukların kafasını dizip güzellik yarışması düzenlerdi.çocuğu kaybolmuş ailelerin şikâyetleri gilles de raisin şeytani ününün uzak diyarlarda dahi duyulmasına neden olmuştu, ama şikâyetlere rağmen bir soruşturma başlatmamışlardı. baron de rais birkaç köylü çocuğun kaçırılması ile rahatsız edilemeyecek kadar güçlü biriydi, buna rağmen birçok soylu raisin servetine göz dikmişti.
dük jean gilles’in ipotek ettirdiği birkaç şatoyu satın aldı.1438’de dük jean chantoce şatosunu aldı. bu toplu cinayetler işleyen katili endişeye düşürdü. yoğun bir çaba sonucunda, rais dük jean şatoya varmadan tüm delilleri ortadan kaldırmayı başardı. zindanlara sinmiş çürümüş ceset kokusundan korunmak için maske takan uşakları,140 tan fazla cesedi sandıklara yükleyip loire nehrinden machecoul şatosuna taşıdılar. şatoda tüm sandıklar dev bir ateşle yakıldı.1440’da ingiltere’nin mali işler sorumlusu geoffaoi de feron, gilles’in ipotek ettirdiği st etienne le malemort şatosunu satın aldı ve kardeşi jean’ı mülkiyeti devralmak için şatoya gönderdi.
gilles şatoyu vermeyi reddetti. çıkan tartışma sonucunda gilles, jean le ferronu yakalatıp hapsettirdi. jean bir papaz olmasaydı, olay bu kadar büyümezdi. papazı hapsetmekle kutsal değerlere saygısızlık edip kiliseye karşı gelmişti.
gilles’i tutuklamak için gelen okçular. şatoyu araştırıp ocaktaki insan kemiklerini yatak odasındaki kanlı çocuk elbiselerini buldu.
gilles 47 farklı suçtan tutuklandı. gilles iki farklı mahkemeye çıkarıldı.110 şahit dinlendi. artık mahkemenin elinde gilles’i hapse atmaya yetecek kadar kanıt vardı.
ama gilles her şeyi reddetmeye devam ediyordu. bunun üzerine mahkeme onu işkence ile konuşturmaya karar verdi. işkence odasına alınan gilles işkence aletlerini; ustura kayışı, beden gerici, parmak sıkıcı ve ezme makinesini görünce dizlerinin üzerine çöküp yalvarmaya başladı.kutsal isa adına. bana düşünmem için biraz zaman verin.iki saatlik bir sürenin sonunda gilles her şeyi itiraf etti.
27 ekim 1440da nantesda gilles de rais ve iki yardımcısı büyük bir kalabalığın önünde asıldı.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?