sinema tarihinin bana gore en iyi filmi, gunde 6 kere izleyerek bokunu cıkarttıgım, toplamda ise en az 400 kere izleyere daha da bi bokunu cıkarttıgım film.
filmindeki en vurucu soz:
self-improvement is masturbation...self-destruction might be the answer.
kitabının ise benim icin en etkileyici paragrafı;
“bütün hayatını bir baba ve bir tanrı aramakla geçirirsin.”
“unutmaman gereken şu ki,” diyor, “tanrı seni sevmiyor olabilir. bu da bir olasılıktır. belki de tanrı bizden nefret ediyordur. hayatta olabilecek en kötü şey değil bu.”
kötü şeyler yaparak tanrının ilgisini çekmek, hiç ilgi görmemekten daha iyiydi. belki de tanrının nefreti tanrının kayıtsızlığından daha iyidir.
ya tanrının can düşmanı, ya da hiçbir şey olacak olsan, hangisini seçerdin?
biz tanrının ortanca çocuklarıyız. tarihte özel bir yeri olmayan, özel ilgi görmeyen kimseleriz.
tanrının ilgisini çekemediğimiz sürece ne lanetlenme umudumuz olabilir, ne de kurtuluş umudumuz.
hangisi daha kötü, cehennem mi, hiçlik mi?
ancak yakalanır ve cezalandırılırsak kurtulabiliriz.
“louvreu yakacaksın,” ve mona lisayla kıçını sileceksin. böylece en azından tanrı isimlerimizi bilecektir.”
ne kadar derine yuvarlanırsan, o kadar yükseğe uçarsın. ne kadar uzağa kaçarsan, tanrı seni o kadar yanında ister. kaybedecek hiç bişeyin kalmadan,dibe vurmadan ozgur olamazsın...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?