oncelikle yakla$ik 5 senedir bu ba$ligin acilmamasi cok ilginc.ya hicbirimiz tanimiyormu$uz kendisini(8ki ben buyuk bir hayraniyim esasen) ya da kimse sallamami$ boyle bir insani.
kendisini kendi cumlelerimle degil, daha guzel anlatilabilecek bir yerden alinti ile tanimlayayim oncelikle.
"elizabeth rosemond taylor (d. 27 şubat 1932) iki kez oscar kazanmış ingiliz oyuncu"
http://tr.wikipedia.org/wiki/elizabeth_taylor
oeah.ben daha guzel tanimlarmi$im ya neyse.bir ba$ka yerden bir kac alinti daha yapalim madem.
anglo-amerikan sinema oyuncusu. tescilli güzelliği ve dramatik oyunculuk yeteneğiyle hollywood film sektörünün altın yıllarında bir ekol haline gelmiştir. rol aldığı sayısız film, amerikan sinema tarihinde birer klasik haline gelmiş, yaptığı çok sayıda evlilik ve çalkantılı hayatı nedeniyle, aynı zamanda magazin basının da baş aktrislerinden biri olarak uluslararası bir şöhrete ulaşmıştır.
elizabeth rosemond taylor, 27 şubat 1932de, aslen amerikalı olan ve sanat galericiliği yapan francis lenn taylor ile sara viola warmbrodtun ikinci çocuğu olarak, londranın hampstead semtinde dünyaya geldi. sara sothern sahnesinde oyunculuk yapan annesi viola, 1926da evlendikten sonra mesleğini terk ederek, eşine yardımcı olmaya başladı. baba francis taylorun, londrada bir sanat galerisi satın alması üzerine, ailece hampsteade yerleştiler. büyükannesi elizabeth mary rosemondun adının verildiği ünlü aktris, ailesinin kökeni nedeniyle amerikan, aynı zamanda, ingiltere doğumlu olması nedeniyle de ingiliz vatandaşlığına sahipti.
sinema camiasının ona ithaf ettiği ismiyle liz taylor, hayatının ilk yedi yılını, ailesiyle birlikte londrada geçirdi. taylor ailesi, ii.dünya savaşının ilk gerilimleri hissedilmeye ve ingilterede büyük bir huzursuzluk rüzgarı esmeye başladıktan sonra, savaştan uzaklaşmak maksadıyla, baba francisi sanat galerisiyle ilgili son işlerini tamamlaması için geride bırakarak, amerikaya geri döndü. burada kaliforniya eyaletinin los angeles şehrinde yaşamlarına devam etmeye başladılar. francis taylor da, londradaki işlerini sonuçlandırıp, vakit kaybetmeksizin ailesinin yanına geldi.
küçük lizin keşfedilerek, ekranlarla tanışması ise, bir aile dostları sayesinde gerçekleşti. lizin güzelliğinin ve yeteneğinin değerlendirilmesi gerektiği konusuna ailenin dikkatini çeken dostları, küçük taylorın ekran testine katılması için öneride bulundu. bu öneriyi ciddiye alan aile, henüz 9 yaşında olan kızlarını, test için universal stüdyolarına götürdü. sözkonusu olay, lizin gelecekteki hayatını kökten değiştirdi; çünkü küçük kız testi geçerek universalle bir sözleşme imzaladı. lizi beyaz perdeyle buluşturan ilk sinema filmi, 1942de çekilen, "theres one born every minute" oldu. bu ilk ekran deneyiminde taylor, sadece on yaşındaydı. ancak universal tarafından sözleşmesi feshedilince, elizabeth metro-goldwyn-mayer (m-g-m) film şirketine geçerek tek projelik bir anlaşma yaptı. yeni şirketindeki ilk filmi, o dönem oldukça büyük beğeni toplayan "lassie come home" (1943) oldu. yakaladıkları başarının ardından m-g-m, sözleşmelerini bir yıllığına uzattı. bu süreçte küçük oyuncu, "the white cliffs of dover" ve "jane eyre" gibi filmlerde önemsiz rollerde yer aldı.
1944te ise, elizabethin yıldızını parlatan proje geldi. 20th century fox tarafından finanse edilen, clarence brownun filmi "national velvet" filmiyle küçük lisa, m-g-min "küçük yıldız oyuncusu" oldu. mickey rooneyyle birlikte rol aldığı bu çalışmada, velvet brown karakterini başarıyla canlandırdı. filmin, 4 milyon dolarlık hasılat elde ederek rekor kırması üzerine m-g-m, küçük yıldızıyla uzun süreli yeni bir sözleşme imzaladı. aslında velvet brown rolü için ilk olarak gene tierney düşünülmüştü; ama projenin bir süreliğine askıya alınması, tierneyyi foxla sözleşme yapmaya itmişti. bu gelişme de lizin kaderini değiştiren ilginç örneklerden biriydi.
filmin başarısına rağmen, iki yıl ekranlarda görünmeyen lisa, 40lı yıllar boyunca, ardarda başarılı projelerde rol aldı ve oyunculuk anlamında kendini geliştirme fırsatı buldu. 1947de "courage of lassie"yle beyaz perdeye geri döndü. bu filmi takiben, "life with father" da, o dönemin ünlü aktör ve aktrislerinden william powell, irene dunne ve zasu pitts ile birlikte rol alarak, mesleğinde gelişim dönemine girdi. yine aynı yıl, "little women" adlı ünlü uyarlama filmde amy rolüyle takdir topladı.
taylorın, bir genç kız olarak ilk romantik rolü, 1949da robert taylorla birlikte oynadığı "conspirator" ile geldi. sanatçının oyunculuk kariyeri hızla yükselirken, özel hayatı da yavaş yavaş şekillenmeye başlıyordu. 1950de, lise diplomasını eline aldığında, henüz 18 yaşındaydı ve milyoner howard hughesla aşk yaşıyordu. aynı yıl howarddan ayrılan elizabeth, hilton otellerinin varisi conrad nicky hiltonla evlendi. bu evlilik dünya çapında ses getirdi ve sansasyona neden oldu. yılın sonlarına doğru, vincente minnellinin "father of the bride" adlı filminde, spencer tracy karakteriyle unutulmaz rollerinden birini sergiledi. devam filmi olan "fathers little dividend", ertesi yıl gösterime girdi. yine 1951de, george stevens tarafından çekilen "a place in the sun" adlı dramadaki kusursuz performansıyla, oldukça başarılı bir aktris olma yolunda ilerlediğini ispatladı. dünyanın en güzel kadınlarından biri olarak anılan elizabeth taylor, artık haftada 5,000 dolardan fazla kazanan popüler bir oyuncu haline gelmişti. tüm bunlara rağmen, "box office" gibi önemli sinema otoriteleri, sanatçının 50li yıllardaki performansını silik ve zayıf bulmaktaydı.
taylorın nicky hiltonla evliliği uzun soluklu olmadı ve ancak 9 ay sürerek 1951in başında sona erdi. boşanmasının üzerinden bir yıl geçtikten sonra ünlü aktris, 1952de bu defa aktör michael wildingle dünyaevine girdi. taylor, wildingten, michael howard ve christopher edward adında iki erkek çocuk dünyaya getirdi.
1954 yılı, taylor için oldukça yoğun geçti. bu dönem boyunca birçok filmde boy gösterdi: rhapsody, beau brummel, the last time i saw paris ve elephant walk.
1956 yılına gelindiğinde, 22 yaşına basmış ve fiziksel görüntüsü oturmuş olan elizabeth, başrolünü unutulmaz aktör james deanle birlikte paylaştığı, "giant" filmiyle büyük başarı yakaladı. yine george stevens imzası taşıyan film, edna ferberin aynı adlı romanından uyarlanmıştı. ancak, büyük bir talihsizlik sonucu, film gösterime girmeden önce bir trafik kazasında hayatını kaybeden james dean, son beyaz perde eserini göremedi. ertesi yıl, taylor, oscar ödül töreninde kendisine en iyi kadın oyuncu adaylığını getirecek olan "raintree country" adlı filmde, susanna drake karakterini canlandırdı. filmin eksik yönlerine rağmen, elizabethin başarılı performansı adaylığa layık görüldü. ancak ödül, "the three faces of eve"deki performansıyla joanne woodwarde gitti.
1957nin başında, taylor - wilding evliliğinin sona ermesinin ardından, yıldız oyuncunun michael toddla birlikte olduğu haberleri yayıldı. bunları doğrularcasına, taylorun evliliğinin hemen arkasından hayatlarını birleştiren çiftin mutluluğu yine kısa sürdü. çünkü ertesi yıl todd, trajik bir uçak kazasında hayatını kaybederek, lizi, dünyanın en güzel dulu ünvanıyla ve kızları elizabeth francesle başbaşa bıraktı.
sanatsal başarılarının yanı sıra, özel hayatıyla da gündem malzemesi haline gelen aktrisin ünü daha çok artmaya başladı. öyle ki, şarkıcı eddie fisher ve oyuncu eşi debbie reynoldsın aralarının bozulmasına taylorın neden olduğu ve ünlü şarkıcıyı reynoldsun elinden aldığı yönünde patlak veren skandallar, her biri kendi dalında zaten başarılı olan bu üçlünün ününe ün kattı.
sanatçının güzelliğinin yanı sıra, fiziksel özelliklerinin de ön plana çıkarılmaya başlandığı film olan "cat on a hot tin roof", 1958de çevrildi. maggie pollit karakterini canlandıran liz taylor, filmdeki performansıyla bir kez daha en iyi kadın oyuncu oscarına aday gösterildi. ancak bu defa da ödülü, susan haywarda kaptırdı. ertesi yıl tennessee williamsın romanından uyarlanan "suddenly last summer" filmindeki güçlü ve cesur oyunculuğuyla, sinema sektöründe bir çeşit hot meta haline geldi. yine bu başarısıyla da akademi ödüllerinde aday gösterilmesine rağmen, ödülün sahibi simone signoret oldu. 1959da, taylor, bir kez daha "evet" diyerek, eddie fisherla hayatını birleştirdi.
1960da, m-g-mle sözleşmesinin bitmesine az bir süre kalmasına rağmen, "butterfield 8" filminde, eşi eddie fisherla başrol oynamak için şirketle anlaştı. nihayet butterfield 8 ile, lisanın oscar hayali gerçekleşti. film, her ne kadar eleştirmenlerden tam not almasa da, taylorın performansı etkili bulundu ve ünlü aktris, en iyi kadın oyuncu ödülünü almaya hak kazandı. sonradan trafik kazasında hayatını kaybedecek olan evli bir adamla flört eden bir tele-kızı canlandırdığı bu filmle, yeteneğini taçlandıran liz taylor, sözleşme süresinin sona ermesiyle, m-g-mden ayrıldı.
1963te, o zamana göre astronomik sayılabilecek bir ücretle (bir milyon dolar civarında); "cleopatra" filminde, daha sonradan beşinci evliliğini gerçekleştireceği richard burtonla birlikte başrol oynamayı kabul etti. bu başarılı yapıtın ardından, burtonla taylor, yaşadıkları fırtınalı ve tartışmalı aşk skandalıyla gündeme geldi. çiftin yine 1963te birlikte çevirdiği "the v.i.p.s" filmiyle gün yüzüne çıkan ilişki, magazin medyasının o güne dek ele aldığı en tartışmalı skandallardan biriydi. bu ilişkinin skandal olarak değerlendirilmesinin nedeni, olay ortaya çıktığında, her ikisinin de başka kişilerle evli olmasıydı. o zamanın tabloid gazeteleri taylorı, ahlaksız kadın sıfatı yerine kullanılan, "scarlet woman" şeklinde lanse etti ve bir vatikan gazetesi, aktris hakkında "erotik serseri" gibi aşağılayıcı bir ifade kullandı. tüm bu tartışmalara rağmen taylor, 1964te fisherdan boşanarak, burtonla hayatını birleştirdi. elizabethle fisher, bir kız çocuğu evlat edinmek için gereken işlemleri başlatmışlardı. ancak bu olayların üzerine, burton seçtikleri kız çocuğunu maria burton adıyla nüfusuna geçirdi.
1966 yılına kadar birçok filmde daha boy gösteren ünlü aktrisin sergilediği performanslar, yeteneğine oranla zayıf kaldı. ancak, 1966daki "whos afraid of virginia wolf" filmindeki martha rolüyle eski formuna kavuştu. eşi burton ve en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllü sandy dennisle birlikte yer aldığı bu çalışmayla, ikinci oscar ödülünü almaya hak kazandı.
popüler oyuncunun sonraki filmleri, ne yazık ki beklenen başarıları yakalayamadı. 1967de marlon brandoyla başrolünü paylaştığı "reflections in a golden eye"ın ardından, eşi burtonla birlikte "the comedians"ı çevirdi. sonrasında franco zeffirellinin "the taming of the shrew" filminde oynadı. ancak bu yapıtların hiçbiri eleştirmenler tarafından olumlu not alamadı. 1968deki "doctor faustus", "facia" olarak değerlendirildi ve aynı yıl çevirdiği "boom!" filminin hasılatı ise maliyetinin altında kaldı. 1969daki "secret ceremony" ve "the only game in town"dan sonra, bir dönemler film başına milyon dolarlar alan ünlü aktris, yüzdeyle çalışmaya başladı.
elizabeth taylor, sinema çalışmalarının yanı sıra, birçok televizyon projesinde de yer aldı. 1973de eşi richard burtonla birlikte, "divorce his - divorce hers" adlı televizyon filmini yaptı. 1985te ise, dedikodu sütunu yazarı louella parsons rolüyle "malice in wonderland" tv filminde jane alexanderla birlikte oynadı. sonraları, general hospital (1981) ve all my children (1984) gibi pembe dizilerle, north and south (1985) gibi birtakım mini tv dizilerinde yer aldı. 1992de ise, bir televizyon animasyon serisi olan the simpsonsda bir bölüm maggie rolüyle oynadı; bir bölüm de aynı karakteri seslendirdi. aynı yıl taylor, academy of motion picture arts and sciences kuruluşu tarafından, sosyal projelerdeki etkinliği nedeniyle, jean hersholt hayırseverlik ödülüne layık görüldü. ertesi yıl ise, afi hayat boyu başarı ödülünün sahibi oldu.
taylorın son sinema filmi, 1994de çekilen the flintstones oldu. 1997 yılının şubat ayında, beyin tümörü teşhisiyle hastaneye kaldırılan ünlü aktris, başarılı bir ameliyat geçirerek sağlığına yeniden kavuştu. 1999 yılında, ingiltere kraliçesi ii.elizabeth tarafından dbe (kadınlara verilen bir tür şövalyelik nişanı) ile ödüllendirildi. 2001deki these old broads adlı televizyon filminde canlandırdığı berly mason karakterinden sonra herhangi bir çalışmada yer almadı.
yine 2001de ünlü aktris, abd başkanı bill clintonın talebiyle vatandaşlık madalyasının sahibi oldu.
1974 yılında boşanmış olmalarına rağmen, ertesi yıl burtonla yeniden nikah tazeleyen taylor, 1976da bu evliliği tamamen sona erdirdi. sonrasında, senatör john warner ve larry fortensky ile olmak üzere iki evlilik daha gerçekleştiren güzel oyuncu, bu birliktelikleri de sürdüremeyerek boşandı. 2004 yılında, konjestiyonik kalp yetmezliği olduğu açıklamasını yapan ünlü sinema sanatçısı, şu anda tekerlekli sandalye ile yaşamını sürdürüyor. sanatçı önceki zamanlarda, 5 kez kalçasını kırmış, beyin tümörü operasyonu ve cilt kanseri geçirmiş, iki defa da hayati tehlikeye yol açabilecek zatürre nöbeti atlatmıştı. 2006da hakkında çıkan hastalık söylentilerine açıklık getirmek için larry kingin canlı şovuna katılan taylor, alzheimer hastası olduğu iddialarını yalanladı ve sağlığıyla ilgili ciddi bir sorununun olmadığını ifade etti.
elizabeth taylor, sanatsal başarılarının yanı sıra, birçok hümanist projede de yer almaya özen gösterdi. özellikle aidsle savaşma amacını güden birçok yardım kampanyasından desteğini esirgemedi. yakın arkadaşı aktör rock hudsonın ölümünden sonra, amerikan aids araştırma fonu (amfar) nun kurulması için büyük çaba sarfetti. sonraları ise, bu kötü hastalıkla pençeleşen insanlara maddi destek sağlamak ve bilimsel araştırmalara kaynak oluşturmak amacıyla, "elizabeth taylor aids fonu" adıyla kendi kuruluşunu oluşturdu.
elizabeth taylor, kabala inancını hayat felsefesi olarak seçti ve kabala centreın üyesi oldu.
elizabeth taylorın yaşamındaki en büyük tutkusu, dünyanın en değerli taşı olan elmastı. özellikle richard burtonla evliliği döneminde, bu tutkusunu kolleksiyoner olarak devam ettiren taylorun sahibi olduğu iki değerli elmas çok konuşulmuştu: bunlardan ilki, 33.19 karatlık krupp elması ve diğeri de 69.42 karatlık taylor - burton elmasıydı ve her ikisi de burton tarafından taylora hediye edilmişti. yıldız oyuncu, 2002de bu ünlü mücevher kolleksiyonunu ve elmas tutkusunu anlattığı, my love affair with jewelry adlı bir de kitap yazdı. 2005e gelindiğinde ise, jack n monty abramov of mirabelle luxury concepts ile ortaklık kurarak kendine ait bir mücevher dükkanı açtı (house of taylor jewelry) ve yıllardır süren sevdasını ticarete dönüştürdü. elde ettiği ticari başarının sınırlarını genişletmek maksadıyla, aynı yıl, kathy ireland worldwide dizayn ve pazarlama şirketiyle ortaklık kurarak oldukça büyük bir satış hasılatı yakaladı. bunun ardından, "passion", "white diamonds" ve "black pearls" adını verdiği parfümleri piyasaya sürdü.
sanatçı içinde bulunduğumuz 2007 yılında, son on yılın en çok satan on parfümü sıralamasında yer alan white diamondsın 15.yıldönümünü kutlamaya hazırlanıyor. interview magazin dergisi ise, şubat 2007 sayısını, yaşayan hiçbir efsanenin muhatabı olmadığı bir övgüyle, ünlü sanatçının hayatını, başarılı kariyerini ve yaklaşan 75. doğumgününü kutlamaya adamış bulunuyor.
http://www.biyografi.info/kisi/elizabeth-taylor
hah bu daha detayli bir tanim oldu sanirim.sebebini bilmedigim bir sorun sonucunda bugun hastaneye kaldirilmi$ ayrica kendisi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?