evdeki herkes teker, teker çıksın ve yere yatsın! adamın ardından yaşlı bir kadın çıktı.."karısı" diye düşündüm. sonra genç sakallı bir adam, daha sonra yine genç sakalsız bir adam... arka arkaya çıkıyorlar ve elleri başlarının üzerinde yere yatıyorlardı. ancak çıkanların ardı arkası kesilmiyordu! hepimiz hayretle bu geçit resmini seyrediyorduk. üç, beş, yedi, on.. tam on iki kişi çıkmıştı dışarı. en son çıkan beş altı yaşlarında bir kız çocuğuydu. ilk çıkanın altmış yaşlarında olduğunu göz önüne alınca, evde kimsenin kalmadığı kararına vardım. büyük bir ihtiyatla girdim içeri. ilk gözüme çarpan, daracık bir sahanlığın ortasında birbirine sokulmuş titreşen iki adet kedi yavrusu oldu. sonra ağır kokuya aldırmadan onca insanın birarada yaşadığı odaya yöneldim. ortada teneke bir soba vardı. içi geçmiş... hiç eşya yoktu. sadece odanın tamamına serilmiş yer yatakları, bir sandık, üzerinde bir tepsi, bir sürahi, birkaç bardak... duvara yanlamasına yaslanmış bir sini ve köşede mışıl mışıl uyuyan küçücük bir bebek... adımla saymaya kalksanız, onbeş adım gelmeyecek bir odada, oniki kişi, bir bebek ve iki kedi! çavuşa baktım. üzgün başını salladı. dışarı çıktım. temiz havayı büyük bir iştahla içime çektim. içimden yükselen acıma duygusunu bastırmaya çalışarak ihtiyarın yanına çöktüm: amca, niye açmadın kapıyı? korktuk komutan!
ümit zileli
vur emri
yeterli bir öykümü yeterli bir insanlık örneğimi onca yoksulluğa rağmen sahip çıkılmış o iki küçük kedi yavrusu acıtıyor yüreğimi ve onlardan daha çaresiz olmak acıtıyor benliğimi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?