bu biraz uzunca olacak şahsım için yazmaya değer bir anı niteliğinde aklımda kaldığı kadarını yazayım;
işyerimde sakin bir akşamüstü, bir kaç teyze içeri giriverdi. bi kaç müzik cd si sordular. iş değişikliği yapsamda hala bu tür istekler olağandı. kalıntılardan buluşturuverdim istediklerini verdim. daha sonra teyzem ’’üstüme para almamışım yarın eşim fahrettin alsın bunu ayır da kuzum’’ dedi. ’’yurtdışında yaşayan fahrettin amca mı teyze’’ dedim. ’’evet aşık fahrettin’’ dedi. aşıklığını bilmezdim ama adamı bildim. şeker gibi adamdır ’’sen alıver teyze, amcam da yarın bir uğrasın sohbetini özledik, kahvemizi içsin’’ diye de davetiye göndermiş bulunduk.
ertesi gün oldu, fahrettin amca uğradı her zaman olduğu gibi yanımdaki koltuğa geçiverdi. her yaz gelirdi yurtdışından ve hatırlamadığım bir olay sebebiyle takdirini kazanmıştım sohbetimiz öyle başlamıştı. resmen hayat okulunu okumuş birisiydi. sonra konuya geldim tabi ki;
- fahrettin amca dün teyzemden öğrendim aşıklıkta varmış sende?
+ vardır biraz. ama aşık olmadan aşık olunmaz dedi.
- (sustum ve dinledim)
72 yaşındayım şu an, bundan 46 sene evvel oluyor. sivas cezaevine nakledilmiştim. orada sosyal faaliyetlerimiz vardı, her çeşit. işe yarayalım diye türlü türlü işler verilirdi. öyle ki tel örgü laf olsun diye herkes işine bakar isteyen çıkar giderdi ama nereye kaçabilirsin? bir gün arkadaşım bana’’ fahrettin tel örgünün önünden güzel güzel kızlar geçiyor sen neden bakmıyorsun’’ dedi. mahkumsun tabi yaş 26 kan dikine akar. bi kaç kez tel örgüye yaklaştım. bir kız gördüm karşı lisede öğretmenmiş. ilk görüşte aşk, vuruldum ki ne biçim. çok geçmeden bir şiir yazıverdim.
- amca o nasıl bir şiir yazmışın bu derece mi aşk olur bir görme ile?
olmuşuz ki yazmışız birşeyler. bu şiiri arkadaşım onun bir arkadaşına verdi. kitabının arasına koymuş o da. zaten altına ismimi cismimi mahkum olduğumu cezamın ne zaman biteceğini yazmıştım. aradan fazla zaman geçmedi mektup aldım özetle; ’’ sayın beyefendi, bu güzel sözler şahsımı çok mutlu etti lakin ben bir öğretmenim siz bir mahkumsunuz, cesaretinizi takdir ediyorum ama bu iş olmaz’’ bu şekildeydi. ardından şiirim okulda elden ele dolaşmış, herkes ona beni sormuş. zamanla tabi ki bişeylerin değiştiğini düşündüm. zaman zaman gözrüyorduk birbirimizi çok da soğuk tavırlar sergilemiyordu. bir gün artık dayanamadık ve konuştuk. ben içimi döktüm, o yine olmaz dedi. ardından gözümden yaşlar akarak bir dörtlük daha söyleyiverdim. aşk işte söyletiyor adama. sonra gitme demesine rağmen çekip gittim. bir daha görünce bile yolumu değiştirdim. ama hiç unutmadım.
amcam o gün resmen o şiirleri ile o anlattıkları ile beni benden aldı. sonra kısaca yorum yapmıştı özetle;
şimdi nerededir, öldü mü kaldı mı onu bile bilmem, ama kavuşsak bu şekilde bişey kalmazdı şu an içimde, o herzaman gözümde kusursuz haliyle kalan gülten.ve hep kalacak gibi. mecnun, leyla’ya kavuşsa aşkları destan olur muydu?
bu kanımca bir tanım entrysidir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?