güneş batmaya yüz tuttu lanet rutinlikte
avuntularım başka bir yerde doğması üzerine
delice koşup , doğuşunu izlemek isteği içimde
imkansız!!!
feryatlar diğer yandan …
kaç kadeh daha kalkar bu gece ?
daha kaç sigara dumanı sinecek üzerime
sikilecek kaç hayat var ?
milyon soru …
hepsi cevapsız …
acınası haldeyim ,acınası haldeyiz
bu medeniyetler savaşı arasında
çürümüş insanlık…
ruhlar kerpetenle sökülmüş içimizden
prangalar ile bağlanmış kör bataklıklara …
sancaktaki bayrak , ne bir millete ait
nede barış sembolü beyaz güvercine
korsanların sanki dünya…
karanlık her şey,
herkesin bir kolu kanca , bir bacağı tahtaymış gibi …
espriler sadece papağanlardan gelmekte…
bayraklar üzerinde kurukafalar , üzerine kemiklerle atılmış çarpılar…
kötülüğün esir aldığı iyilik , benliğini unutmuş
kendini kötülerden zannetmekte…
bir adam olsam diyorum bazı bazı içimden
çıkıp haykırsam gerçeği…
sahteliği ayıklasam tek tek
pirinçten taş ayıklar misali…
sonra bir zaza basıp da ruhumu
‘’saçmalama salak çocuk , senin aklın ermez dünya işlerine’’
deyince …
ulan diyorum sahi ya …
ben öleli çok olmuş,etim toprakta gübre olmuş…
dön evine dön…
herkesin yaşarken kandırıldığı , her şeyin en güzeli diye anlatıldığı
aslında var olmayan
mekan-ı cennetine.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?