adamcağız, yirmiyılı aşkın bir süre almanya’da çalışmış ve sonunda emekli olmuş. dönmüş gelmiş ülkesine. geldiğinin haftasına da ölüvermiş. gitmiş öbür tarafa, çıkarmışlar çıkacağı yere, açılmış büyük defter ve bakmışlar ki “cehennemlik...”
- uzunca yıllar almanya’da çalıştığınız için sizin iki hakkınız var! isterseniz alman cehennemine ya da isterseniz türk cehennemine gidebilirsiniz.
adamcağız son alışkanlıklarını tercih ederek önce “alman cehennemi” ne gitmek istemiş. hemen alıp götürmüşler. gördüğü manzara gerçekten çok şaşırtıcı. bu cehennemin daha önce bildiği işittiği ile hiç alakası yok. son derece güzel ve düzenli bir yer. sormuş:
- buranın nesi cehennem?
demişler ki:
- burada saat tam beşte bir fincan bok gelir ve sen onu yemek mecburiyetindesin !
bu durum adamcağızın pek içine sinmemiş ve
- peni bir de türk cehennemine götürün ?...
melek eskortunda derhal götürüvermişler “türk cehennemine”. durum burda da aynı.
sormuş:
- ya buranı nesi cehennem?
- burada saat beş cıvarında bir kova bok gelir ve sen de bunu yemek zorundasın.
adamcağız kararsız kıvranıp duruyor. melekler beklemekten sabırsız:
- işimiz var hadi çabuk ol !
adam kesin kararını vermiş:
- ben türk cehenneminde kaliyorum..
bu sefer şaşırma sırası meleklerde, sormuşlar:
- sen deli misin? neden burda kalıyorsun?”
adamcağız cevap vermiş:
- bak kardeşim, alman cehennemi dediğinde saat beşte mutlaka bu boku yersin. ha bizimkinde ya saati geçirler, ya kovayı bulamazlar ya poku yetiştiremezler, geçinip gidersin...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?