kodu mu oturtan bir yazı yazmış, ahmet altan kendisi hakkında.
içi,tarihin bir daha tanık olamayacağı nice ayarlarla dolu bu yazı metni şöyle....(ayar gücünü geliştirmek isteyenlere tavsiye edilir.)
kodu mu oturtur...
zeka, önemli bir şey...
zeka, sorunun ne olduğunu algılar çünkü.
akıl da önemli.
o da, sorunun çözümünü bulur.
eğer zeka yoksa sorunun ne olduğunu anlayamazsın, anlayamadığın bir sorunu çözmen de zaten söz konusu değildir.
zeka eksikliğinden dolayı karşılaştığın sorunun ne olduğunu kavrayamadığın zaman tepkiler ilkelleşir.
zekasızlık bir zincire dönüşür.
soruna kafa atmak, yumruklamak, “bir koyup oturtmak” istersin.
eğer senin gücün buna yetmiyorsa bu sefer daha da zavallılaşır “kodu mu oturtacak” birini aramaya başlarsın.
aklına da hiçbir soru gelmez.
“ya meslenin öbür tarafında benden daha güçlü biri varsa ve o bir kodu mu beni oturtursa ne olacak” demezsin.
osmanlı bu zekasızlığın epey örneklerini vermiş, kendisinden daha güçlü olanları “kodu mu oturtmak” istemiş, son dönemlerini hep dayak yiyerek geçirmişti.
sadece sorunu değil kendi gücünü de objektif olarak değerlendirmeyi becerememişti çünkü.
“moskova’yı alacağız” diye yola çıktığı savaşta rus orduları yeşilköy’e kadar gelmişti.
“bi komuş” sonra da oturmuştu.
oturduğu yerden de uzun zaman kalkamamıştı.
o sıralarda da “kodu mu oturtacak” padişah arayan zavallılar epey fazlaydı.
zaten, zekasız adam bulmak konusunda bu topraklar hiç sıkıntı çekmemiştir.
mebzul miktarda bulunur onlardan.
“kodu mu oturtacak” birini arar dururlar.
hiç akıllarına, “yahu bu adam dışarda kimseyi dövemez de dönüp bizi sopalarsa” diye sormak gelmez.
12 eylül’de “kodu mu oturtacak” bir devlet arayan, “o devlete hizmet ettiğini” sanan birçok insan o devletin pençesine yakalanıp, işkencehanelerde acılar çekmişti.
bunu hatırlamazlar.
sanırlar ki, “kodu mu oturtacak” bir adam geldiğinde küçük bir köpek yavrusu gibi onun bacakları arasında dolaşır, ona yardaklanır, onu över, onun gücünü kendi özel hayatında kullanırsın ama “kodu mu oturtacak” adamlar bacaklarının arsında dolaşan köpek yavrularını da tekmelerler.
bunun da çok örneği vardır.
ayrıca, “kodu mu oturtacak bir adam olsun ben de onun köpeği olayım” talebi dünyanın en haysiyetli, en yiğit, en erkekçe talebi de sayılmaz.
“niye köpek yavrusu olacaksın, adam ol çocuğum” derler insana.
türkiye “kodu mu oturtacak” çok adam gördü.
sorunlarımız çözülmedi.
aksine gittikçe büyüdü.
biz koca bir imparatorluğu “kodum mu oturturum” diyen budalalar yüzünden kaybettik.
sorunlar, çözülmek içindir.
zeka sorunu algılar.
akıl çözümünü bulur.
kafa atmak, aklın bulacağı çözümler arasında değildir pek.
güçlü birini bulup yaltaklanmak isteği de hem zeka hem haysiyet eksikliği gösterir.
sorunları çözmek, insanların acı çekmesini önlemek mi istiyorsunuz, önce düşünüp sorunun ne olduğunu anlayacaksınız, neden yüz yıldır o sorunun çözülemediğini kavrayacaksınız, “bunca kodular” da niye halledemediler diye soracaksınız.
sorunu anladıktan sonra çözümü bulmak için uğraşacaksınız.
sonra da o çözümü uygulayacak kararlılığı ve enerji göstereceksiniz.
uzun iş, değil mi?
kodu mu oturtmak daha iyi.
bu taş gibi kafayı zekayla akılla ne yoracağız, allah kafayı niye vermiş, “ko” gitsin oğlum.
zaten o kafa da pek başka işe yaramaz.
yarasa, zeki bir laf söylemeyi becerirdi.
http://www.gazetem.net/aaltanyazi.asp?yaziid=253
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?