ödp tarafından türkiye sol literatürüne sokulmuş sosyalizm türüdür.reel sosyalizmin yıkılışı sonrasında onun eleştirisi üzerine 1996 yılında kurulan ödp bu kavramla otoriter, totaliter ve devlet kapitalizminin olduğu sosyalist anlayışları reddettiğini, bunun yerine eşitliğin yanında bireyi temel alan özgürlükçü bir sosyalizmi tariflemek istemiştir.9 nisan 2006 tüzük kongresinde programında bu kavramı şu şekilde tariflemiştir.
21. yüzyil için özgürlükçü sosyalizm
sermaye egemenliğine ancak kapitalizmi aşmayı hedefleyen ve kapitalizme karşı alternatifini ortaya koyan adil, demokratik, katılımcı bir anlayışla karşı çıkılabilir. bu yaklaşımda, sınıflı toplumların ortaya çıkışından bu yana insanlığın özlemi olan, işçi ve emekçi sınıfların pratiğinde, eşitlikçi toplumsal muhalefetin vicdanında kendini yeniden üreten sömürüsüz bir dünya arayışı mücadelenin eksenini oluşturur. temel amaç, insanın özgürlüğü; tüm insanların her türlü baskı, sömürü ve dışlanmadan özgürleşmesidir.
özgürleşme, marx’ın tanımladığı biçimde, insanların yaratıcı potansiyellerinin tam olarak ortaya çıkmasıdır. her bir kişinin özgürce gelişmesi, başkalarının da özgürce gelişmelerinin önünü açar. insanın üretim sürecinde yeteneklerini seferber etmesi, kendini geliştirip gerçekleştirebilmesi, özgürlüğün ilk adımıdır. böylelikle ihtiyaçlar dünyasında, gittikçe gelişen ve çeşitlenen ihtiyaçları karşılanabilir. ama asıl özgürlük, zorunluluklar dünyasının bittiği yerde, insanların kendi yeteneklerini geliştiren etkinliklere zaman ayırabildikleri noktada başlar. bu bağlamda bireysel özgürlüğün savunusu neo liberalizme terk edilmemeli, kolektif yapıların yanı sıra bireysellik ihtiyaçlarına da sahip çıkılmalıdır. ancak özgüveni gelişmiş, inisiyatif kullanabilen, farklılıkların eşdeğerliliğine sahip çıkan, bireycileşmemiş bireylerle geleceğin toplumu tahayyül edilebilir.
insanın potansiyelinin tümüyle açığa çıkmasına izin veren bir topluma ancak sermaye mantığından koparak varılabilir. bu ise tepeden inme, kitlelerin öz inisiyatiflerine dayanmayan bir öncünün çabasıyla gerçekleşemez. yalnızca çalışanların kendi kendilerini yönetme kapasitelerinin artışıyla; toplumda demokratik ve katılımcı özyönetim pratiklerinin yaygınlaşmasıyla; insanların başkalarının özgürlüğünü tamamlayıp, zenginleştirdikleri dayanışma ağlarının kurulmasıyla mesafe alınabilir.
ödp, bu yaklaşımını özgürlükçü bir sosyalizm tahayyülüne dayandırır. özgürlükçü sosyalizm derken, eşitlikle özgürlüğün solun iki temel değeri olduğu ve birbirini tamamlayıp güçlendireceğinden hareket eder. toplumun maddi kaynaklarının paylaşımında, istihdam olanaklarına erişimde, parasız ve nitelikli eğitim, sağlık, sosyal güvenlik haklarının kullanımında tam bir eşitlikten yanadır. bölüşüm sorunlarının ve sosyal hak taleplerinin ötesine geçen; özyönetimci, demokratik katılımcı bir planlamayı amaçlayan; bireyin karar alma süreçlerine aktif olarak katıldığı, doğrudan demokrasinin uygulandığı, üretenlerin söz, yetki ve karar sahibi olduğu bir toplum tasarımını savunur.
bu anlamda bireysel hak ve özgürlüklerin, her türlü sömürü, ezilme, ayrımcılık, dışlanmaya tepki olarak yükselen kimlik taleplerinin karşılanmasının eşitlikçi bir toplumun da önünü açacağına inanır. demokratik, çoğulcu, katılımcı bir iktidar olmadan dünyayı değiştirmenin bir hayal olduğu bilincine sahiptir. ama siyasal ve toplumsal anlamda devrimci bir değişimin kendinin hükümet olmasıyla değil, geniş halk kitlelerinin kendini yönetmesi ve denetlemesiyle oluşacak bir iktidarda gerçekleşeceğini bir an bile gözden yitirmez.
bu nedenle; siyasalın toplumsallaşmasından, toplumsalın siyasallaşmasından, siyasetin gündelik yaşamın bir parçası, toplumdaki insanların politik süreçlerin öznesi olmasından yanadır. kendini temsili demokrasi ile sınırlamayan; referandumlar, plebisitler yanında, yaşam ve üretim alanlarında halkın içinde örgütlendiği meclisler aracılığıyla, katılımcı, doğrudan demokrasinin değişik uygulamalarına gerçeklik kazandıran bir anlayışa sahiptir.
dayanışmayı sadece işçiler, emekçiler arasında değil, şehir ve kır yoksullarını, işsizleri, topraksızları, evsizleri, emeklileri de kapsayan bir toplumsal dayanışma şeklinde yorumlar. toplumsal dayanışmanın bir hayırseverlik faaliyeti şeklinde değil, kamu kaynakları seferber edilerek hiç kimsenin aç, açık, temel insani gereksinmelerden muhtaç kalmayacak biçimde, insan onuruna uygun tarzda yaşamasının anlaşılmasını amaçlar.
bu anlamda her bireye, geçmişte ve şu anda üretim sürecine yaptığı katkıya bakılmaksızın kayıtsız şartsız ‘yurttaşlık hakkı’ ödenmesini savunur. böylece kişinin eğitim, sağlık gibi temel sosyal hizmetlerden yararlanması yanında, bir insanlık hakkı kapsamında temel malları alabilecek asgari bir satın alma gücüne sahip olmasıyla toplumda hiç kimsenin sefalete sürüklenmemesi sağlanmış olur. ayrıca bireyleri birbirine adaletli davranmaya, yani dayanışmaya teşvik eden bir anlayışı benimser.
böylece içinde farklı dünyalara yer olan, kamusal çıkar, ortak refah, sosyal hakları da kapsayan evrensel haklar üzerinde yükselen bir dayanışma uygarlığına ulaşmayı amaçlar. bu uygarlıkta, kapitalizmin yarattığı insanın kendi emeğine yabancılaşmasının yanı sıra insanın doğaya ve nihayet insanın insana yabancılaşmasının aşılması da hedeflenir.
ödp’nin özgürlükçü sosyalizm anlayışı enternasyonalisttir; kapitalist küreselleşmeye karşı mücadelenin yerel, ulusal, bölgesel ve küresel ölçekteki mücadele ve direnişlerin birbirini tamamlaması ile gerçekleşeceğini savunur. tüm yerküreye eşit, eşdeğer bu çerçevede ekonomik ve kültürel alışverişte bulunmayı zenginlik sayan bir anlayışla yaklaşır. bu anlamda kapitalist küreselleşmenin işgücünün serbest dolaşımını engelleyen, vize engelleriyle kültürel alışverişlerin önüne kaleler diken tasarımını teşhir etmeyi görev sayar.
özgürlükçü sosyalizm özyönetimcidir; üreten-yöneten toplumsal işbölümünün aşılmasını, sadece üretim sisteminde değil, tüm çalışma ve yaşam alanlarında yaşamı o karardan etkilenenlerin karar süreçlerinde etkin olmasını savunur.
özgürlükçü sosyalizm demokratik planlamacıdır; kişilerin üreten, tüketen kimlikleriyle; meslek kuruluşları, sendikaları, tüketici örgütleri ve taban örgütlenmeleriyle planlama süreçlerine aktif biçimde katılacakları, kaynak tahsisi ve kullanımının çoğunluğun ihtiyaçlarına öncelik verilerek “demokratikleştirilmiş kamusal alanda” kolektif temelde gerçekleştirileceği bir sosyalist planlamadan yanadır.
özgürlükçü sosyalizm ekolojisttir; kapitalizmin toplumsal yararın önüne kar maksimizasyonunu koyan anlayışı, ‘ne kadar tüketebiliyorsan o kadar insansın’ sloganıyla ifadesini bulan tüketim ideolojisi karşısında insan-doğa uyumunu temel alan bir dünyayı amaçlar. çevre sorumluluğu kapsamında yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık veren, yaşamın sürdürülebilirliğini, doğal dengenin korunmasını gözeten, kalıcı sayılabilecek bir doğa tahribatına yol açması nedeniyle nükleer enerji kullanımına kesinkes karşı çıkan bir tavır benimser. yenilenebilir kaynakların kullanımını; yenilenemez kaynakların kullanımının ise alternatif sürdürülebilir kaynakların geliştirilmesine bağlanmasını savunur.
özgürlükçü sosyalizm feministtir; toplumsal cinsiyet çelişkilerinin sınıf çelişkilerine indirgenemeyeceğinin farkında olarak, kadınların “farklılıkların eşitliği” ilkesi temelinde sosyal haklarını ve politik alan dâhil toplumsal yaşamın her kademesinde temsilini, bu anlamda pozitif ayrımcılığı savunur, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına karşı tavır alır. gerek parti zemininde, gerekse yaşamın her alanında pozitif ayrımcılık uygulamalarının gereğini yerine getirir.
özgürlükçü sosyalizm militarizm karşıtıdır; silahlanma yarışının gezegenimiz için büyük bir tehlike olduğunun farkındadır. askeri harcamalar, kaynakların toplumsal gereksinmeler için kullanımını engelleyerek, dünyadaki yoksulluğun ve çevre tahribinin en önemli bir nedenidir. bu nedenle nato’nun dağıtılması, evrensel ölçekte ayrımsız bir nükleer, kimyasal, biyolojik silahsızlanma, mayınların tasfiyesi, silahlanma harcamalarında ciddi bir kısıntı, askeri-sınai kompleksin sivil amaçlar için kullanımına dönüştürülmesi dâhil anti-militarist tüm çabaları destekler.
ödp çoğulculuğa dayanan bir özgürlükçü sosyalizm tasarımıyla, toplumsal hareketleri kolektif iradenin asli bir öznesi kabul eden anlayışıyla, emek eksenli yönelimiyle, yeni enternasyonalizmi türkiye’de temsil eden başlıca partidir. devrimci siyasetin önünün açılabilmesi, sadece fikirlerin doğruluğu ile değil, doğru fikirlerin gerçek hareketle bütünleşmesine; neo liberal politikalardan yaşamı ve çıkarı zarar görenlerin, yani küreselleşme mağdurlarının örgütlenebilmesine ve geniş kitlelerin güvenini kazanıp onların umudu olabilmeye bağlıdır.
yeni program ve tüzüğü içinhttp://www.odp.org.tr/index.php?option=com_content&task=blogcategory&id=27&itemid=50
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?