dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir 
her sözcük dilimin ucunda küfre dönüyor çünkü 
bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa 
bitse bu sessizlik, bu kirli yapışkanlık bitse 
ama bir tufan az mı gelir yoksa yine de 
yırtılan ve parçalanan birşeyler olmalı mutlaka 
hiç durmadan yırtılan ve parçalanan bir şeyler 
oysa ne kadar sakin bu sokaklar ve bu kent 
ne kadar dingin görünüyor bana şimdi gökyüzü 
gidenler nerde kaldılar, özledim gülüşlerini 
bir kenti güzelleştiren yalnız onlardı sanki 
onlardı çocuklara ve aşka ölesiye bağlanan 
kadınları güzelleştiren herhalde onlardı 
"tükürsem cinayet sayılır" diyordu birisi 
tükürsek cinayet sayılıyor artık 
ama nerde kaldılar, özledim gülüşlerini onların 
uzun uzun bakıyorum kıvrılan sokaklara 
tek yaprak bile kımıldamıyor nedense 
ve tek tek söndürüyor ışıklarını varoşlar 
alnımı kırık bir cama yaslıyorum, kanıyor 
kanımın pıhtılarında güllerin serinliği 
ve fakat bir cellat gibi yetişiyor pusudaki 
dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük 
yaşamak neleri öğretiyor, düşünüyorum 
okuduğum bütün kitaplar paramparça 
çıkıp dolaşıyorum akşamüstleri bir başıma 
bir uçtan bir uca yalnızlıklar oluyor kent 
bulvar kahvelerinin önünden geçiyorum 
sırnaşık aydınlar, arabesk hüzünler 
bir gazete sayfasında sereserpe bir yosma 
sesler gittikçe azalıyor, kuşlar azalıyor 
ve ne zaman yolum düşse vurulduğun yere 
kızgın bir halka oluyor boynumda o sokak 
hüznü yalnız atlarımız duyuyor artık 
biz çoktan unutmuşuz böyle şeyleri 
ama içimde bir sırtlanın dalgın duruşu 
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük 
içimde zaptedilmez bir kırma isteği 
dizginlerini koparan bir at sanki bu 
soluksoluğa kalıyorum her sonbahar 
ve sevgilim ne zaman hoşgörülü olsa 
bir yolculuk düşüyor aklıma, gidiyorum 
bütün gençliğim böylece geçip gitti işte 
ama hala bir şeyler var vazgeçemediğim 
hangi duvar yıkılmaz sorular doğruysa 
birgün gelirsek hangi kent güzelleşmez 
şiirlerim bir dostun vurulduğu yerde yakıldı 
geri almıyorum külleri yangınlar çıksın diye 
devriyeler çıkart şimdi, bütün ışıklarını söndür 
sorduğum hiçbir soruyu geri almıyorum ey sokak 
ve dilimin ucunda küfre dönüyor her sözcük 
dudaklarımı kanatırcasına ısırıyorum günlerdir 
bir gök gürlese bari diyorum bir sağnak patlasa 
bitse bu kirli ve yapışkan sessizlik, hiç gitmesem 
oysa ne kadar sakin sokaklar, kent ve bütün yeryüzü 
ipince bir su gibi sızıyorum gecenin tenha göğüne 
sessizce çekip gidiyorum şimdi, sessiz ve kimliksiz 
belki yine gelirim, sesime ses veren olursa bir gün
ahmet telli
                    
                    
                    neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
