-dahiliye nâzırı damat perit paşa sürekli olarak millî birliği bozmakla, temsilcimiz olan harbiye nâzırı cemal paşa da hükûmetin yaptıklarını savunmakla meşgul-
nutuktan...
efendiler, cemal paşanın özel olarak sivasa gönderildiği 10 kasım 1919 tarihli ve kendi el yazısıyla olan bir mektubunu da 18 gün sonra -yani 28 kasım 1919 tarihinde- almıştım. cemal paşa bu mektubunda, yapılan yazışmalarda söz konusu olan sorunları madde madde özetliyor ve her biri hakkında açıklamalar yapıyordu.
hele, meclis-i mebusanın istanbuldan başka bir yerde toplanmasından söz ederken «bu konuda padişahın rıza göstermeyeceği iyice anlaşılmıştır.
işgal kuvvetlerinin meclis-i mebusana saldırmalarının, belki osmanlı devleti için iyi sonuçlar verebileceğini, amerikalılar hissettirdiler ve hattâ açıkça da belirttiler» diyordu.
cemal paşa, «kuva-yı milliye ruhu taşımayan memurların kodamanları, işgal ordularına âdeta sırtlarını dayamış durumdadırlar» şeklinde, sanki bilinmeyen bir bilgi verdikten ve bu bilgiyi, «eski kabine üyelerinin çoğu sırtını dayamıştır» bilgisi ile tamamladıktan sonra, «söz gelişi, polis müdürünün değiştirilmesinde bu durum bütün açıklığı ile ortaya çıktı» diye bir de örnek veriyor.
cemal paşa, kabine birçok işler yapmayı düşünmüş ise de «köklü bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine hâlâ inanamadı» cümlesi ile bizi suçladıktan sonra, kanaatını şöyle dile getiriyordu: «dahiliye nâzırı bu kuvvete -yani kuva-yı milliyeye- ihtiyaç gösterenlerin başındadır, desem abartılmış olmaz.»
cemal paşanın, mektubuna imza koyduktan sonra, yine kendi imzası ile eklediği bir özette şu cümle yer alıyordu: «muhalifler ve yabancılar meclisin açılmasına engel olmaya karar vermişlerdir. heyet-i temsiliye de bu engellemeye toplanma yeri çekişmesiyle devam ederse işimiz allaha kalıyor demektir» (belge: 193).
efendiler, bu mektupta yazılanlarda ve bundan önce gelen yazılarla bundan sonra devam edecek olan düşüncelerde hâkim olan mantık, yorumlama ve görüş sağlamlığı hakkında söz söylemeyeceğim. yalnız, bu mektuba 28 kasım 1919 tarihinde verdiğimiz etraflı cevabın bir tek cümlesini olduğu gibi aktarmakla yetineceğim. o cümle şudur: «saltanat hükûmetinin köklü bir teşebbüs için dayandığı kuvvetin ciddiyetine güvenemediğini gösteren maddeleri gerçekçi bulmuyoruz.»
efendiler, dahiliye nâzırı damat ferit paşa, durup düşünmeden sürekli olarak millî birliği bozacak, milleti her gün biribiri ardınca yayılmakta olan saldırılar karşısında sessiz ve hareketsiz tutacak tedbirler almaktan geri kalmıyordu. diğer nezaretleri de aynı prensip doğrultusunda harekete teşvik ettiği görülüyordu.
söz gelişi, eskişehirde hamdi efendi adında bir kadı vardı. kuva-yı milliyenin aleyhinde olduğu için orada duramamış, bir daha dönmemek üzere istanbula gitmiş ve bu kadı efendi yeni kabine tarafından tekrar eskişehire gönderilmiş.
durum açıklanarak adı geçen kadının değiştirilmesi gereği, mutasarrıf tarafından adliye nezaretine yazılmış, cevap verilmemiş. mutasarrıf ve eskişehir bölge komutanı, bu durumu heyet-i temsiliyeye bildirmekle birlikte, «eğer nezaret bu yazıyı dikkate almayacak olursa, bu kadının kovulması zaruridir.
zâtıdevletlerinin görüş ve emirleri istirham olunur» deniliyordu. biz de görüşümüzü bekleyenlere şu karşılığı vermek zorunda kaldık: «millî dâvaya bağlı olacağına söz veren ve bu ilke çerçevesinde millî teşkilâtın her türlü yardımını sağlamış olan saltanat hükûmetine, adı geçen kadının değiştirilmesi kabul ettirilemezse, sonunda kovulmasının bir zaruret haline geleceği âşikârdır.» şüphesiz, bu durumda bulunan istanbul memurları az değildi.
harbiye nâzırı cemal paşanın, buna benzer birtakım işlerden sözeden ve kabinenin görüşünü bildiren 24 kasım 1919 tarihli bîr şifresinin ilk cümlesi şuydu:
«devletin iç işleri ve siyasî politikası kesinlikle ortaklık kabul etmez» (belge: 194). bu telgrafa 27 kasım 1919 tarihinde
verdiğimiz ayrıntılı cevapta, biz de şöyle dedik: «devletin iç işleri ve siyasî politikasının kesinlikle ortaklık kabul etmediği bir gerçek olmakla birlikte, benzeri görülmemiş olan bugünkü durum karşısında, vatan ve milletin geleceğini güvence altına alacak olan millî teşkilâtı, bilerek veya bilmeyerek zayıflatacak ve millî birliği bozacak hiçbir muameleye milletin razı olamayacağı da pek meşru ve tabiîdir.» bu telgrafın son cümlesi şöyleydi: «heyetimiz, imzasını taşıyan taahhütlerine tamamıyla bağlıdır... şu kadar ki, taahhütler karşılıklı olmak gerekir.
oysa, hükûmet, salih paşanın imzasını taşıyan taahhütlerin ve notların daha hiçbirini yerine getirmemiş ve eğer varsa, engelleyici sebepler bile bildirilmemiştir (belge: 195).
efendiler, şimdi vereceğim kısa bilgiler ve bu bilgileri doğrulamak üzere göstereceğim belgeler, ali rıza paşa kabinesinin bizi suçlamakta ne kadar haksız ve hükûmet işlerinde, en hafif anlamıyla ne kadar kayıtsız olduğunu yüksek heyetinizin gözleri önüne serecektir zannederim.
efendiler, istanbuldaki gizli dernekler ve bu derneklere öncülük eden ve harbiye nâzırı cemal paşanın mektubunda da itiraf edildiği üzere, sırtlarını yabancılara dayamış olan birtakım şahıslar, bol para ve ali rıza paşa kabinesinin gösterdiği alabildiğine hoşgörme ve uyuşukluk sayesinde, memleketi baştan başa ateşe vermek için olanca güç ve gayretleriyle çalışıyorlardı.
bu konudaki bilgiler ve elde edilen belgeler de, hükûmetin vukuf ve bilgileri dışında bırakılmış değildi. istanbuldaki teşkilâtımız ve aldığımız tedbirler sayesinde elde edilmiş birkısım belgeler, olduğu gibi cemal paşanın ve sadrazam paşanın ellerine teslim edilmişti.
bu belgeler, o tarihte yabancı temsilcilere de verilmiş ve bu yolla itilâf devletleri hükûmetlerinin çoğunca öğrenilmiş ve o tarihlerde özetleri bütün komutanlara ve öteki ilgililere duyurulmuş olduğuna göre, artık olayın tarihe karışmış olduğu bugünde, yüce heyetinizce ve milletçe bilinmesinde bir sakınca görmüyorum.
devamı için:
(bkz: sait molla nasıl çalışıyordu)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?