tutkunu olunacak bir şairdir kendisi.
güzel demişti baudelaire;
‘ama gerçek yolcular gitmek için giderler;
yürekleri balonlar gibidir, hafifçecik’
devam da etmişti;
‘ve, niçin olduğunu bilmeden, <gitsek! > derler,
yazgıları önünde boyunları hep eğik.
bulut biçimindedir onların istekleri,
ve düşlerler, düşleyen bir er gibi topunu,
bilinmedik, değişken ve sınırsız zevkleri,
ki insan ruhu bilmez bile varolduğunu!’
ne için olduğunu bilmez de gitmek ister. ki kalırsa boğulacaktır. gidince nefes alamayacak olsa da, bir gitme ihtimali daha vardır. hep giderek yaşamak, giderek nefes alabilmek; ahasuerus misali, dolaşmaya mahkum edilmek, bilfiil kendi kendine hem de. kim bilir belki de yalnızlığın yazıp yönettiği bir yazgıda gider yol boyunca, yola doğru. film hiç bir zaman mutlu sonla bitmez ve hiç bir zaman boynunu ufka kaldırıp umutla bakamaz önüne. sıkı sıkıya sarılamaz hiç bir şeye, delicesine istemekten de korkar bazen, kazanmak kaybetmekten çok daha tehlikelidir belki de. baktıkça, hayal ettikçe mutlu olduğu istekleri vardır, kimi zaman elleriyle mahveder ama sonuna kadar düşler. gözünü kapattığında yaşadığı dünyada elde eder onu ve öylesine bir mutluluk hazların en doruğundadır çoğu zaman. şuursuzca bağlandığı sır gibi saklı amansız dilekleriyle vardır o, onlarla ve sadece yola çıkmak için vardır aslında. vardır ama bilinmez. kaybolur gider yolların telaşlı karanlığında.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?