celal sengor un uak üyelerine mektubu

totik
celal şengör’ün üak üyelerine mektubu

yüksek öğretim kurulu’nun (yök) boş bulunan üyeliklerinden birine yer bilimci prof. dr. celal şengör aday gösterildi. şengör de kendisini aday gösteren üniversitelerarası kurul’un 219 üyesine birden şok bir mektup gönderdi.
şengör’ün akıllara durgunluk verecek ifadeler kullandığı mektubu radikal yazarı ismet berkan köşesine taşıdı. berkan, yök üyeliğini atanmak için cumhurbaşkanı abdullah gül’ün onayını bekleyen şengör’ün mektubunu ’bu mektuba ne diyeceğimi gerçekten ben de bilemiyorum. nutkum tutuldu desem yeridir’ sözleriyle yorumladı. işte o mektup:
’temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükafat olduğunu arzetmiştim.
bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptınız. bu saldırıların en son örneği adalet ve kalkınma partisi ile milliyetçi hareket partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır. bunu yakından izlemekteyim. bizim açımızdan, üniversitelere dini bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çıkartıldığı kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. baştan kabul edilen aksiyomlara bağlıdır. bu açıdan hukukun rölativist bir temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracı yapabilir. bunun en meşhur misalleri katolik engizisyon mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, sovyetler birliğinden nazi almanyasına, çin halk cumhuriyetinden amerika birleşik devlelerine kadar değişen çok geniş bir yelpazede görülmüş, pek çok insanın en feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefalet ve felaketine neden olmuştur.
halbuki üniversitede dinin ’şakırdatılması’, bizzat üniversite kavramıyla çelişir. dünyada katolik, protestan veya islami üniversitelerin olması veya üniversitelerin orta çağ’da dinsel kurumlardan türemiş olması bu gerçeği değiştiremez. din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. bilim, bitmeyen bir deneme-yanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne nuh tufanına, ne de havva ile adem masalına inanmak mümkündür. ´üniversitede yasak olmaz’ diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez.
karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız? akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız? böyle kişilere, öğrettiğimiz bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya diploma vereceğiz? günün birinde öğrendiklerini, aklı ve bilimi ve dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için kullanmayacaklarına nasıl güvenebileceğiz?
bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini işlevine temel yapmayı reddeder. onları bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur. kimse bize bu açıdan ´bilimperestlik yapıyorsunuz’ diye bir eleştiri yöneltemez, zira, büyük felsefeci lord bertrand russell’ın dediği gibi, insanlığın gerçekten bildiği fakat bilimin bulmuş olmadığı hiçbir şey yoktur. bir başka deyişle, bilim dışında insanlığın hiçbir bilgi kaynağı yoktur.
türban yasağının kaldırılmasını temelde yalnızca bu nedenle kabul etmemiz mümkün değildir. bu konuda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (sui-misal, misal olamaz). bizim düşüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleştirel akılcılıktır. aklı ve eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite kapısından içeri alamayız.
icab ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir.
bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol