bir küçük çocuk varmış eskiden.legolardan ve sayılardan oluşan bir dünyada.
bütün eğlencesi telefon numarası ezberlemek ve bozup bozup aynı şeyleri yapmakmış legolardan.
her 90lar çoçuğu gibi burak kut hayranı ve jetgiller fanıymış.
çizgi filmlerde koyu renk çizilmiş kapının açılacağını tahmin edenlerdenmiş.
bugs bunny ağacın arkasına saklanınca televizyonun arkasına geçip bakanlardan belki oradadır diye.
çok sık ağlarmış bu çocuk.şımarıkmış belki de biraz.
the rugratsı sinemada izlemiş en az iki defa.
bir küçük çocuk varmış üç sene önceye kadar.
en büyük korkusuymuş büyümek.peter panmiş en sevdiği karakter bu yüzden.
ta ki üç sene önce hayat kendini ona gösterene kadar.
bir öğle vakti tüm sahip olduklarını alıp götürmüş zaman küçük çocuktan.
artık kendi ayakları üstünde durması gerektiğini öğretmiş.
hiç bir şey anlamadan büyüyüvermiş birdenbire.
özlemenin ağlamanın acının kaybetmenin ne demek olduğunu öğrenmiş.
artık legolarlar oynayamayacağını,burak kut dinleyemeyeceğini,jetgiller izleyemeyeceğini.
ölümü tatmış küçük kız soğuk bir çarşamba gününde.
kaybettiklerine mi yoksa yaşayamadıklarına mı üzülse karar verememiş.
neden hayat herkese adil değil diye söylenip durmuş sadece.
sorgulamayı öğrenmiş hayattan, bir de tekrar ağlamayı.
zamansız büyümüş küçük kız.daha hazır değilken buna.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?