bin jip

elifielifine
aşkın konuşulabilir değil de, hissedilebilir olduğunu gösteren film..

su gibi bir film; öyle sessiz ve bilge, öyle duru uzak doğu filmleri hep sıkıcı gelmiştir ama bu başka. aslında başka olan belki de kim ki duk’un hikayeyi anlatımı, mükemmelliği. susarken anlattığı hayat..
içine öyle alır ki; sanki o boş evde bir hayalet gibi siz de yaşarsınız. o aşkın sessizliğine tanık olursunuz.
diyalog yok, sadece aşk var dokunmadan hissedilen bir aşk, hayallerde yaşatılan aşk,
paranın, gücün satın alamayacağı saf bir aşk...

--- spoiler ---

film boyunca iki ana karakter sadece iki cümle konuşur. ev sahiplerinin evde olmadığı evlere girip, konaklayan, karşılığında da evde bozuk olan herhangi bir aleti tamir eden genç bir çocuğun hikayesidir, hiç bir şeyi yoktur sadece sırt çantasıdır hayatı..
bu evlerden birinde tanıştığı zengin ama mutsuz bir kadına aşık olur ama hiç konuşmazlar.
"`hepimiz kilitlerimizin açılmasını bekleyen birer boş eviz`"filmin temasını oluşturur..
en etkileyici sahnesi de filmin sonunda tartıdaki iki çift ayaktır, ve tartının göstergesi ’’sıfır’’ da kalması...
--- spoiler ---

filmin jenerik müzigi natascha atlas’ın gafsa’sıdır.
filmle birlikte o kadar iç içedir ki başka bir şekilde dinlemek istemezsiniz.


--- spoiler ---

"it’s hard to tell that the world we live in is either a reality or a dream
--- spoiler ---

not: bu film aklıma ahmet aslan’nın susarak özlüyorum türküsünü aklıma getirir. aslında susarak anlatılanlar konuşarak anlatılanlardan çok daha önemli olabiliyor bazen.
#33746150
bu başlıktaki tüm girileri gör

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol