-barış anlaşmasına kadar istanbula ayak basmamamız ve milletvekili olmamamız tavsiyesi-
nutuktan...
istanbul teşkilâtımızdan, 13 ekim 1919 tarihinde açıklanma istenmek üzere çekilen telgrafımıza verdikleri 20 ekim 1919 tarihli cevapta, «milletvekillerinin istanbulda toplanmasında bir sakınca ve tehlike bulunmadığı, itilâf devletlerinin herhangi bir davranışının medeniyet dünyasına karşı kötü etki yapacağının imkân dahilinde görüldüğü» sözlerine; yalnız «yasama gücü, şimdiki yetkisinin genişletilmesine teşebbüs ederse, zâtışâhânenin meclisi kapatmaya kalkışması ve muhaliflerin tehlikeli durum almaları, itilâf devletlerinin de bundan yararlanarak zâtıdevletleri gibi yüksek şahsiyetlere saldırma cesaretini göstermeleri muhtemeldir» sözleri ekleniyordu. bu telgrafın sonunda da «bizim barış anlaşması yapılıncaya kadar, istanbula ayak basmamaklığımız ve milletvekili olmamaklığımız» tavsiye olunuyordu (belge: 178, 179).
istanbuldaki teşkilât merkezimizden kara vasıf beyin gizli, şevket beyin açık imzasıyla aldığımız 30 ekim 1919 tarihli şifrede, teşkilâtımızda bulunanların görüşleri, daha birçok kimsenin görüşleri ile destekleniyordu. bu şifrenin birinci maddesi şöyle başlıyordu: «ahmet izzet paşa, sadrazam, harbiye nâzırı, genelkurmay başkanı, nafıa nâzırı ve programlara gerçekten bağlı olan ve hizmet eden, bağlılığı ile birlikte önemli bir kuvveti de bulunan göz doktoru esat paşa ile, ayrıca rauf ahmet bey ve diğer zatlarla gerek kendi istekleri üzerine gerek ilişkimiz dolayısıyla görüştüm. bütün düşüncelerin birleştiği noktalar aşağıdadır:»
bundan sonra bütün düşüncelerin birleştiği noktalar özetleniyordu:
1 — meclis-i mebusanın istanbulda toplanması zarurîdir. yalnız, biz istanbula gitmemeliyiz. sadrazam paşa, meclisin istanbulda vicdan huzuru içinde kararlar alabileceğini yabancılardan söz alarak vâdetti. fakat, yalnız bizim için güvence sağlamak mümkün olamayacağından, «milletvekili olurlarsa izinli olarak veyahut milletvekili olmadan daha yüksekte ve milletin sevgilisi olarak kalmaları uygun olur» deniliyordu.
birinci maddenin (b) fıkrasında: «zaten hükûmet, yapılacak anlaşmada nisbî temsili, azınlıkların hakları bakımından kabule mecburdur. şu halde, millî meclisin, azınlıkların da yeniden seçime katılmaları için dağılıp yeniden seçileceği bazı çevrelerce kesin olarak ümit edilmektedir» şeklinde yeni bir bilgi veriliyordu.
birinci maddenin (c) fıkrasında da: «hükûmet gerçekte iyi niyetlidir. ancak isteksizlik içindedir» güvencesi okunuyordu.
ikinci maddede de: «elden geldiği kadar sosyalist, birkaç temiz hürriyet ve itilâfçı v.b. çıkarmak» gibi bizim anlayamayacağımız çapraşık ve karışık bir anlayışın belirtisine rastlıyorduk. ondan sonra:
3üncü maddeyi: «hükûmeti güç durumlara düşürmemek.»
4üncü maddeyi de: «bize zararı dokunacakları, her şekilde inandırarak elde etmek istiyorum. herkes de bana bunu tavsiye ediyor. örnek olarak, refi cevat, sosyalistler gibi» görüşleri içine alıyordu (belge: 180).
1 ve 4 ekim 1919 tarihlerinde, istanbuldaki teşkilâtımıza uzun düşünce ve yorumların yer aldığı cevaplar verdik. bu cevaplarımızda, özet olarak: «milletvekillerinin istanbulda toplanması her bakımdan tehlikeli ve sakıncalıdır» dedik ve açıklamasını yaptık.
cemal paşa vasıtasıyla hükûmete bildirdiğimiz görüşleri özetledik. «bizim için var olan tehlikenin bütün milletvekilleri için söz konusu olduğunu» ispata çalıştık. «bizim seyirci durumunda kalmamız mutlaka arzu buyuruluyorsa, gerekçeleriyle birlikte» bildirilmesini istedik (belge: 181).
yalnız, kara vasıf beye çekilen telgrafta:
«ahmet izzet paşa hazretleri, aslında millî mücadelenin istanbulda katliama yol açabileceği zannında idi. sözlerinin ciddiye alınması öncelikle bu kanaatlarının değişip değişmediğini bilmekle mümkündür.
harbiye nâzırı cemal paşa hazretlerine gelince: onun da kararsız olduğunu bilmez değilsiniz.
abuk paşa da aynı zihniyet ve ruh hali içindedir. göz doktoru esat paşa hakkında kesin bir düşüncem yoktur.
yalnız, bazıları bu zatı son derece dar görüşlü, pek fazla şan ve şöhret düşkünü olarak gösteriyorlar. sözün kısası, irade ve düşüncelerinde kararlılık ve isabet olmayan ve istanbulda düşman baskısı altında düşünen resmî ve özel şahısların tavsiyeleri incelenmeye değer» dedikten ve söz konusu olan toplantı yeri hakkında, yeniden, gelebilecek tehlike ve sakıncaları saydıktan sonra «asıl garip karşılanacak olan nokta, bizi, yani adları bilinen iki üç kişiyi korumakta güçsüzlüğe düşen hükûmetin, öteki milletvekillerini nasıl koruyacağı meselesidir.
bizde yavaş yavaş yer etmeye başlayan görüş ve kanaat, ne yazık ki yabancılar değil, aksine belki onlardan çok, şimdiki hükûmet üyeleri ile diğer şahıslardan bazılarının bizi tehlikeli saymakta olmalarıdır» dedik.
bundan sonra yer alan fıkralardan birinde: «nisbî temsili kabul etme zarureti karşısında meclisin dağıtılmasını şimdiden düşünen bir çevrede, meclis-i mebusanın toplanmaması gereği tabiî görülmelidir» kanaatini belirttik.
bir fıkrada da : «hükûmetin istekli olmadığı sözünden bir şey anlayamadığımıza işaret ederek, «maksadı bizi güç zamanlarda yalnız bırakmak mıdır?» sorusundan sonra, onların bir düşüncelerine karşılık olarak da «muhaliflerin iktidara geçmesinden korkmak yarar sağlamaz.
bundan dolayı politika ve tutum değiştirilemez» dedik (belge: 182).
efendiler, bu yazışmalardan ve bu yazışmalarda ileri sürülen düşüncelerden kolaylıkla anlaşılmaktaydı ki, bizim istanbuldaki teşkilâtımızın ileri gelenleri, hükûmet adamlarının, şunun bunun görüşlerine tutsak olmuşlar ve artık onlara sözcülük etmekten öteye bir görev yapmıyorlardı.
işte, diğer bir şifre telgraf ki, 6 kasım 1919 tarihinde yazılıyor, ancak şifrenin metninde kara vasıf beyin görüş ve üslûbu hâkim oluyor ve harbiye nâzırı cemal paşa imzasıyla geliyordu.
bu şifrede yine toplanma yerinden söz edilerek, özellikle: «önce siyasî sakıncalar var, sonra idarî sakıncalar var, daha sonra toplanma imkânı yoktur... zaruret duyguya hâkim olmalıdır... uygun karşılığınızı acele olarak kabineye bildiriniz» sözleriyle baskı yapılıyor ve «japon rıza beyle birlikte pek yakında iyi haberlerle sizin yanınızda olacağım» müjdesi veriliyordu. «sulh ve selâmeti iyice kazandık demektir. millî türk de bizim. milî ahrârı yıkıyoruz.
millî kongre yola gelecek» cümleleriyle de iyi haberlerin nelere, ne gibi boş şeylere ait olduğunu belirtmekte acele ediliyordu (belge: 183).
kara vasıf beye 7 kasım 1919da hemen sivasa gelmesini yazdım.
kara vasıf beyin yine aynı konu ile ilgili olarak gönderdiği, 19 kasım 1919 tarihli şifresinde uzun düşüncelere dayandırdığı muhakeme ve mantığını şu cümlede özetliyordu:
«kuva-yı milliye ile aynı görüşte olan meclis, padişaha karşı düşmanlık ilân ederse, anadolu kimin arkasından gider?!... kuva-yı milliyeye mi tâbi olsun?!...
meclisi anadoluda toplamak düşüncesinden vazgeçmek, bir vatan borcudur...» (belge: 184)
devamı için:
(bkz: komutanların görüşlerini almak)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?