insanı hayatın zevklerinden alıkoyan hastalık. ne yutkunabilirsin ne konuşabilirsin yeri gelir nefes alırken bile canın yanar. o kadar aralıksız saatlerce sızlar ki kusasın gelir. sanki boğazından aşağıya sarkan iki taş gibi bilye varmış da her seferinde yutkunurken derinin içinde hareket ediyorlarmış gibi hissedersin.
sıcak bir şey içince sadece birkaç saniyeliğine yumuşatır bir sonraki yutkunma yine aynı acılarla olur. sadece yumuşasın istersin bir süre sonra aklında sadece şu kelime yankılanır: yumuşa...yumuşa..yumuşa...yumuşa...
aslında abarttığım kadar acısı sızısı yoktur fakat dakikada iki kere yutkunan normal bir insan bu hastalığın 3. günündeyse boğazından bademciğini kendi sökmek isteyebiliyor.
(bkz: çin işkencesi)
viral olduğundan çeşitli gargara pastil spreylerle patolojinin çoğalması önlenebiliyor veya ağrı kesiciyle ağrısız geçmesi beklenebiliyor ama onun dışında bir kere bademcik şişti mi inmesini beklemekten başka yapılacak sağlıklı bir şey yok. garip dimi. yıl ms 2016. bi bademcik yüzünden 3 gün kıvranıyosun.
edit: düşündüm de 20lik dişin de bi çaresi yok. onu da çekiyosun. yazık la bize.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?