kendini romanlarina ve bu romanlarin karakterlerine adamis unlu fransiz romanci. omru boyunca san, sohret ve para pesinde kostugu rivayet edilir. en unlu eseri icin:
(bkz: vadideki zambak)
honore de balzac
uvey ana, goriot baba, albay chabert,vendetta, top oynayan kedi magazasi, esrarli bir vaka, koyluler, sonmus hayaller, asiller, iki yeni gelinin hatiralari ve maskeli ask diger eserlerinden.
honoré de balzac 20 mayis 1799’da tours’da dogdu. babasi bir koylu ailesindendi; adini sonradan balzac olarak degistirmis ve buna soyluluk ifade eden “de” ontakisini eklemisti. balzac hukuk ogrenimi yapti, ama kucuk yaslardan beri edebiyata gosterdigi egilim, sonunda agir basti. ilk edebi yapitlarinin basarisizliga ugramasi nedeniyle basimcilik, yayincilik, hatta dokumculuk yapti. ancak sonunda kesin olarak edebiyata yoneldi. yasami boyunca, bir salon adami olarak goze carpti. hukumdarlarin hukumdar soyundan gelmesi gerektigini savunanlara katildi, goruslerini kimi yapitlarina da yansitti. 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amaciyla, eski ve yeni romanlarini uc bolum altinda topladi: orf ve adet incelemeleri; felsefi incelemeler ve cozumleyici incelemeler.
1840’dan sonra, insanlik guldurusu’nun ciltleri yayinlanmaya baslandi; insanlik guldurusu, balzac’in daha once yazdigi romanlarin toplandigi ciltlerin genel basligiydi. ne var ki hastaydi, gitgide artan agrilari da edebiyat calismalarinin yavaslamasina neden oluyordu. 1848 devrimi gibi onemli tarihsel olaylari yasadiktan sonra, 18 agustos 1850’de oldu. arkasinda 85 tamamlanmis, 50’si taslak halinde kalmis romanlar birakti. balzac, insanlik guldurusu’nun, sayisi 2000’i asan kahramanlari ile onumuze fransiz toplumunu ve kimi evrensel degerleri sermistir. baslica yapitlari arasinda goriot baba, vadideki zambak, eugenie grandet, koy hekimi, koyluler, iki yeni gelinin anilari sayilabilir. asagida, iki yeni gelinin anilari adli kitaptan bir bolum bulacaksiniz. balzac’in 1840-1841 yillari arasinda yazdigi, iki arkadasin birbirlerine gonderdigi mektuplardan olusan iki yeni gelin, once la presse gazetesinde 1 kasim 1841 – 15 ocak 1842 arasinda tefrika edildi, daha sonra souverain yayinlari arasinda 1842 yilinda kitap olarak yayinladi.
honoré de balzac olcusuz hirsi, devasa yapitinin evrenselligiyle, moliere ve hugo’yla birlikte kuskusuz fransiz edebiyatinin en onemli adlarindandir. italya’da dante’nin, ispanya’da cervantes’in, ingiltere’de shakespeare’in, almanya’da goethe’nin, rusya’da tolstoy’un yaptigi gibi, o da fransa’da gerceklige damgasini vurmus, dilin butun olanaklarini kullanarak caginin toplumunu anlatmis, kendi kisiligini yapitina yansitarak, yasamla edebiyat arasinda sasirtici iliskiler kurabilmistir. yasamla romani kaynastirarak, ’yasamdaki zaferlerle’ ’edebiyattaki zaferleri’ ayni potada eritmis, yasamini ve romanlarini ’kesinlikle ayni bicimde kurmustur’ (proust).
1840’dan sonra, insanlik guldurusu’nun ciltleri yayinlanmaya baslandi; insanlik guldurusu, balzac’in daha once yazdigi romanlarin toplandigi ciltlerin genel basligiydi. ne var ki hastaydi, gitgide artan agrilari da edebiyat calismalarinin yavaslamasina neden oluyordu. 1848 devrimi gibi onemli tarihsel olaylari yasadiktan sonra, 18 agustos 1850’de oldu. arkasinda 85 tamamlanmis, 50’si taslak halinde kalmis romanlar birakti. balzac, insanlik guldurusu’nun, sayisi 2000’i asan kahramanlari ile onumuze fransiz toplumunu ve kimi evrensel degerleri sermistir. baslica yapitlari arasinda goriot baba, vadideki zambak, eugenie grandet, koy hekimi, koyluler, iki yeni gelinin anilari sayilabilir. asagida, iki yeni gelinin anilari adli kitaptan bir bolum bulacaksiniz. balzac’in 1840-1841 yillari arasinda yazdigi, iki arkadasin birbirlerine gonderdigi mektuplardan olusan iki yeni gelin, once la presse gazetesinde 1 kasim 1841 – 15 ocak 1842 arasinda tefrika edildi, daha sonra souverain yayinlari arasinda 1842 yilinda kitap olarak yayinladi.
honoré de balzac olcusuz hirsi, devasa yapitinin evrenselligiyle, moliere ve hugo’yla birlikte kuskusuz fransiz edebiyatinin en onemli adlarindandir. italya’da dante’nin, ispanya’da cervantes’in, ingiltere’de shakespeare’in, almanya’da goethe’nin, rusya’da tolstoy’un yaptigi gibi, o da fransa’da gerceklige damgasini vurmus, dilin butun olanaklarini kullanarak caginin toplumunu anlatmis, kendi kisiligini yapitina yansitarak, yasamla edebiyat arasinda sasirtici iliskiler kurabilmistir. yasamla romani kaynastirarak, ’yasamdaki zaferlerle’ ’edebiyattaki zaferleri’ ayni potada eritmis, yasamini ve romanlarini ’kesinlikle ayni bicimde kurmustur’ (proust).
asiri yemek duskunu olan,bir oturusta uc dort kisinin yiyebilecegi yemekleri tek basina goturuveren fransiz yazar.
adinin son derece sacma bir sarkida gececegini bilseydi asla yazar olmayacagini tahmin ettigim sahis.
(bkz: bana da lo lo lo yaparsin artik)
(bkz: bana da lo lo lo yaparsin artik)
20 mayıs 1799’da fransa tours’da doğdu. 18 ağustos 1850’de yaşamını yitirdi. asıl ismi honore balssa. adını balzac olarak değiştirdi ve soyluluk ifade eden de’ öntakısını ekledi. köy kökenli bir ailenin çocuğu. babası devlet memuru. 6 yıl vendomeda college des oratorienste öğrenim gördü. napolyonun devrilmesinden sonra ailesi parise taşındı. burada 2 yıl daha okula gitti. 3 yıl bir avukatın yanında çalıştı. ama küçük yaşlardan beri edebiyata gösterdiği eğilim ağır bastı. trajedi türünü denediği 1819da yazılmış "cromwell" başarı kazanamayınca romana yöneldi. para kazanmak için tarihsel, mizahi ve gotik romanlar yazdı. bunları değişik adlarla yazdı. basımcılık, yayıncılık, hatta dökümcülük yaptı. başarılı olamayınca tekrar edebiyata döndü. 1829da yazdığı "les chouans" isimli tarihi roman tanınmasını sağladı. bu eser türkçeye (köylü isyanı 1974 ve şuanlar 1977 olarak çevrildi.) 1824-1834 arasında yayıncılarından aldığı parayla bohem bir yaşam sürdü. 1829-1831 arasında yergici gazetelere yazılar yazdı. 1830’lardan sonra bir toplum tarihi yazmak amacıyla, eski ve yeni romanlarını üç bölüm altında toplamaya karar verdi. örf ve âdet incelemeleri, felsefi incelemeler ve çözümleyici incelemeler. bu tasarı 1834-1837 arasında 12 cilt olarak gerçekleşti. 1840’ta bu yapıtların hepsine danteyi anımsatan bir başlık koydu: "insanlık komedisi". 1842-1848 arasında 17 ciltlik bir baskı yapıldı. 1869-1876 arasında da 24 cilt olarak yayınlandı. eserlerinde aynı kahramanlara tekrar tekrar yer verme düşüncesini geliştirdi. bunu gerçekçiliğin baş romanı kabul edilen ve 1834te yayınlanan "goriot baba"da uyguladı. 1836 ve 1837de italya gezisine çıktı. 1828de versailles yakınlarında pahalı bir ev yaptırdı. borç sorunu nedeniyle passyde bir eve yerleşti (bugün balzac müzesi). para kazanmak için tiyatroda başarısız denemeler yaptı. edebiyatçılar derneği başkanı olarak yazar haklarıyla ilgili girişimlerde bulundu. 1847de polonyada sevgilisi eveline hanskanın şatosunda kaldı. 1850de eveline ile evlendi parise döndüler. birkaç ay sonra yaşamını yitirdi. geride 85’i tamamlanmış, 50’si taslak halinde eser bıraktı. romanda gerçekçilik ve doğalcılık akımlarının yaratıcısı olarak kabul edilir. mantısal bir sıra izleyen olayların her şeyi gören bir gözlemcinin ağzından anlatıldığı, kahramanların tutarlı bir biçimde sunulduğu, kuralları belli "klasik roman tekniğini" balzacın kurduğu benimsenir. olağanüstü bir gözlem yeteneği ve güçlü bir hafızası vardı. kendisini başka insanların yerine koyup onların duygularını paylaşmayı biliyordu. eserlerinde nedenselliği ve arka plan ile karakterler arasındaki ilişkiyi açıklamakta ustadır. bütün bu özellikleriyle "romanın shakespearei sayılır.
türkçeye çevrilen eserleri:
köylü isyanı (1974)
tours papazı (1949)
eugenie grandet (1983)
goriot baba (1984)
bette abla (1977)
otuz yaşındaki kadın (1963)
vandetta (1943)
tılsımlı deri (1943, 1968)
tefeci gobseck (1947-1961)
kırmızı han (1946)
terör devrinde (1979)
köy hekimi (1942-1979)
bilinmeyen şaheser (1945)
lois lambert (1946)
albay chabert (1944-1974)
bir havva kızı (1970)
onüçlerin romanı (1945)
mutlak peşinde (1945-1965)
altın gözlü kız (1943)
kibar fahişelerin ihtişam ve sefaleti (1946) - kibar fahişeler (1972) - kötü kadınların parlayış, düşüşü (1981)
vadideki zambak (1941-1985)
sönmüş hayaller (1949)
nucingen bankası (1950)
köy papazı (1952)
cesar birotteau (1945-1964)
ursula mirouet (1949)
karanlık bir iş (1947) - esrarlı bir vaka (1949-1964)
iki gelinin hatıraları (1940 - 1983)
modeste mignon (1947)
köylüler (1845, 1976-1985)
http://www.edebiyatturk.net/
türkçeye çevrilen eserleri:
köylü isyanı (1974)
tours papazı (1949)
eugenie grandet (1983)
goriot baba (1984)
bette abla (1977)
otuz yaşındaki kadın (1963)
vandetta (1943)
tılsımlı deri (1943, 1968)
tefeci gobseck (1947-1961)
kırmızı han (1946)
terör devrinde (1979)
köy hekimi (1942-1979)
bilinmeyen şaheser (1945)
lois lambert (1946)
albay chabert (1944-1974)
bir havva kızı (1970)
onüçlerin romanı (1945)
mutlak peşinde (1945-1965)
altın gözlü kız (1943)
kibar fahişelerin ihtişam ve sefaleti (1946) - kibar fahişeler (1972) - kötü kadınların parlayış, düşüşü (1981)
vadideki zambak (1941-1985)
sönmüş hayaller (1949)
nucingen bankası (1950)
köy papazı (1952)
cesar birotteau (1945-1964)
ursula mirouet (1949)
karanlık bir iş (1947) - esrarlı bir vaka (1949-1964)
iki gelinin hatıraları (1940 - 1983)
modeste mignon (1947)
köylüler (1845, 1976-1985)
http://www.edebiyatturk.net/
kahve zehirlenmesinden öldüğü söylenmektedir. bir günde 30 fincan dan fazla kahve içtiği anlatılmaktadır. kahve üzerine yazıları vardır. birinde iyi kahve yapmanın kurallarını sayar ve nihayetinde kahveyi içmenin en iyi yolunun icmek degil kahve tanelerini yemek olduğunu söyler. bir diger yazısında napolyonun süvarilerinin atlarının koşusturdugu sanal ortamlardan bahseder, ki bu ortam kendi düşünceleridir, kafeinsiz kaldığında düşüncesiz olduguna karar verir.
para kazabilmek amacıyla giriştiği ilk yazarlık örneği olan kitap goriot babadır.bu kitapla yazar her ne hikmetse ölümsüzlüğe ulaşmıştır.
en sevdigim yazar, favorim vadideki zambak akıcı üslubuyla, dönemin tüm ucurumlarini iyi bir şekilde anlatılan roman insanı cok farklı boyutlara taşımaktadır..
fransız roman ve oyun yazarı. 19.yüzyıl avrupa edebiyatında "realizm"in yaratıcısı ve klasik roman tekniğinin kurucusu olarak kabul edilmektedir. oldukça üretken bir yazar olan balzac, yaşamı boyunca yüzün üzerinde roman, kısa hikaye ve oyun kaleme almış; tüm eserleri, dantenin "the divine comedy"sinden esinlenilerek, "la comedie humanine" (insanlık komedisi) adı altında dünyaca ünlü bir kitapta toplanmıştır. küçük ve orta dereceli fransız burjuvazisini ve toplum geleneklerini ince bir ironiyle hicvettiği birçok eseri "dünya klasikleri" arasına girmiş; bir roman üstadı olarak, dünya edebiyatına damgasını vurmuştur. böylesine büyük edebi yeteneğine ve üretkenliğine rağmen, yaşamı boyunca borç içinde yaşamış; öldükten sonra üne kavuşmuştur.
honore de balzac, 20 mayıs 1799 tarihinde, fransanın tours şehrinde, memur bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. orta sınıf bir burjuvazi ailesinden gelen babası bernard françois balssa, 1797 yılında, parisli seçkin bir aileye mensup ve kendisinden 31 yaş küçük olan anne charlotte laure sallambier ile hayatını birleştirdi. eyalet savcısı olarak imparatorluk bünyesinde görev yapıyor; aynı zamanda, paristeki kral konseyinin sekreterliğini yürütüyordu. fransız ihtilali boyunca, liberal düşünceler taşıyan bernard françois, komün birliği içinde yer almasına rağmen, 1795 yılında, kralcı protestoculara yardım ettiği gerekçesiyle toursa gönderildi. rabelaisteki evinde düşüp sakatlanınca, şehir hastanesinde uzun süren bir tedavi sürecine başladı. aile, bu sağlık problemlerinin daha iyi koşullarda halledilebilmesi için, 1814de parise geri döndü.
balzac dört yaşına kadar, saint cyr adındaki bir köyde bulunan bir yetimhanede büyüdü. o dönemin fransasında pek de sık rastlanılmayan bir durumdu bu. dört yaşında ailesinin himayesine geri verildi ve ilköğrenimine başladı. babasının eğitim konusundaki titizliği nedeniyle, oldukça donanımlı bir öğrenim hayatı geçirdi. ilk olarak college de vendomea gitti. honore de charlemagne lisesinin ardından sorbonne üniversitesinde hukuk okudu. bu mesleği, sadece babasının isteği üzerine seçen balzac, mezun olduktan sonra bir süre, hukuk bürolarında staj yaptı.
asıl merakı, edebiyat ve yazarlık olan balzac, başkentte bulunduğu süre içerisinde sanat ve edebiyatla tanışmış; bu alandaki yeteneğinin farkına varma fırsatını yakalamıştı. nitekim, 1819 yılında ailesi, finansal sorunlar nedeniyle küçük bir kasaba olan villeparisisye taşınma kararı aldığında, yazar olmak isteğini ilk defa açıkça dile getirdi. elbette ailesiyle, geleceği konusunda fikir ayrılığına düşmesinin tek nedeni, meslek seçimi değildi. balzac, ihtilal dönemi fransasında esen saint-simon akımının etkisine kapılmıştı ve siyasi düşüncesi de buna bağlı olarak sol ideolojilere meyilliydi. bu durum yazarın, koyu bir liberal olan babasıyla ters düşmesine ve ailesinden gittikçe uzaklaşmasına yol açtı. böylece sefalet ve yalnızlıkla geçecek bir hayata merhaba diyerek ailesinden ayrılıp hayallerinin peşine düşen balzac, parise geri döndü ve arsenal kütüphanesi yakınlarında, pejmürde bir oda kiraladı. birkaç yıl sonra, e.t.a. hoffmanndan esinlenerek kaleme alacağı, "la peau de chargin" (1831) adlı kitabında, bu odayı ve orada geçirdiği günleri, fantastik bir öykü halinde anlatacaktı.
yazarın ilk çalışması, 1820 yılında kaleme aldığı "cromwell" adlı trajik bir tiyatro oyunuydu ve kendi ailevi sorunlarının onun üzerinde bıraktığı etkilerin izlerini taşıyordu. çünkü ileri görüşlü ve ihtilalci bir baba ile, kocasından 19 yaş küçük ve içine kapanık bir annenin mutsuz evliliği, yazarın karamsar bir aile ortamında yetişmesine neden olmuştu. bu yapıtın başarısızlığının ardından balzac roman türüne yönelerek, 1822ye kadar, farklı takma isimlerle, romantizme karşı hicivsel bir tavır içeren birkaç eser kaleme almış olsa da, edebiyat çevrelerine kendini bir yazar olarak kabul ettirebilme fırsatını yakalayamadı. bu yoksul yaşamına üzülen ailesinin, özellikle de babasının baskılarına rağmen, edebi kariyerini sürdürme niyetinde olan balzac, ancak yazarak kişisel bir başarıya ulaşabileceğini düşünüyordu. bunun yanı sıra, asgari ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda olduğu için, bir yandan da ticarete soyundu ve bir yayımevi açtı. çok fazla iş alamayan bir de matbaa satın aldıysa da, bu ticari faaliyetlerinde başarı sağlayamadı ve ağır bir borç yükü altına girdi. malesef, yazarlıkta gösterdiği beceriyi iş yaşamında sergileyemeyerek hayatı boyunca bu tür borçlarla uğraşmak zorunda kaldı.
1825 yılında, kötü giden evliliğinin ardından terk edilen ve depresyona giren kızkardeşi laurancei kaybeden balzac, her ne kadar aşka olan inancını tamamen yitirse de, ona hayatın anlamını yeniden geri kazandıracak kişi olan madame laure de benryle tanıştı ve ona aşık oldu. karamsarlığı, içe kapanıklığı ve toplum yaşamına karşı tepkisel duruşuyla a-sosyal bir kişi haline gelmiş olan yazarın yaşamında, bir kadının üstlenebileceği ne kadar anlam varsa hepsinin yerini tutacak olan bu kadın, balzacın manevi açlığını doyurmasının yanı sıra, maddi anlamda da tek destekçisi haline geldi. onu toplumla barıştırmaya çalıştı. kendisinden yaşça çok büyük olan kontes, "vadideki zambak"taki madame de mortsauf ve "sönmüş hayaller"deki madame de bargeton gibi pekçok kadın kahramanın ilham kaynağı olacaktı. ancak özel hayatı ile başarısız ticari deneyimleri arasında bir denge kuramayan yazar için kişisel yargılamaya dayalı bir dönem başlayacak ve bu duygularını ileride kaleme alacağı romanlarındaki karakterlere yansıtacaktı.
artık 29 yaşına gelmiş olan balzac, kariyeriyle ilgili çalışmalarında halen bir ilerleme kaydememişti. bu dönemde, kendisini misafir etmek isteyen general de pommereulun davetine icap etti ve yeni romanı için araştırma yapmak amacıyla, generalin brittanyde bulunan fougeresdeki evinde, kısa bir süre kaldı. 1829 yılında, sir walter scottun yaşam tarzıyla ilgili tarihsel bir çalışma olan "la dernier chouan"ı (köylü isyanı ya da şuanlar olarak bilinir) yayımladı (sonradan "les chouans" olarak anılmaya başlandı). ilk defa kendi ismini kullanan balzac, bu kitapla birlikte yavaş yavaş edebi çevrelerinin dikkatini çekmeye başladı. 1830 ile 1832 yılları arasında, altı adet kısa hikaye kaleme aldı ve bunları "scenes de la vie privee" (özel yaşamdan sahneler) adlı bir kitap altında biraraya getirdi. evlilik kurumunu sorguladığı ve bilhassa bayan okurların dikkatini çeken bu çalışma, ilk olarak la pressede yayımlandı. ardından, le voleur adlı gazetede, "paris mektupları" adını verdiği köşesinde, siyasi temalı fıkralar kaleme almaya başladı ve böylece dönemin popüler mesleklerinden sayılan gazeteciliğe de adım atmış oldu.
gizem öğeleri içeren yazılarla ilgilenen madam balzacın, oldukça ağır bir hastalığa yakalanmasından sonra, bu gizem merakı, balzacı da etkisi altına aldı. jacob boehme ve swedenborgün çalışmalarını incelemeye başlayan ünlü yazar, sorbonneda, anton mesmerin "hayvan manyetizması" derslerini de takip etti. bu dönem tüm bu yaşadığı olayların, öğrendiği ve okuduğu derslerin etkileri "la peau de chargin" adlı eserinde açıkça hissedilmekteydi; çünkü kitabın baş kahramanı, başarıya ulaşmak için sihirli güçler kullanıyordu. felsefi öğeler de içeren roman, yazarına alışkın olmadığı maddi bir kazanç getirdi ve balzac, o zaman için hatırı sayılır bir meblağ olan 5000 franklık gelir elde etti. 30lu yaşlarını süren balzacın kariyer grafiği artık çıkışa geçmişti. edebi çevrelerce tanınır hale gelmiş ve entellektüel ortamlarda boy gösterir olmuştu. elde ettiği bu başarıyı ve çok sevdiği bohem hayatının avantajlarını kaybetmek istemeyen yazar, olağanüstü bir çabayla kendini yazmaya adadı. bedeninin kaldırabileceğinin çok üstünde bir performans sergiledi ve 1832 yazında aklını kaybetmenin eşiğine geldi. bu dönemde kaleme aldığı, "louis lambert" adlı otobiyografi niteliğindeki romanında, sözkonusu depresyonun etkileri hissedilmekteydi.
1833de balzac, yazdığı tüm romanları biraraya getirmeye karar verdi. böylece, birbirinin tamamlayıcısı haline gelecek olan bu romanlar, üzerinde durduğu toplumsal konuları tam anlamıyla ifade edebilecekti. doksan kadar roman ve kısa hikayeyle birlikte, ikibin kadar karakterden oluşacak seri sayesinde, yazarın, fransız burjuvazisinin alışkanlıkları, atmosferi, gelenekleri ve yaşam tarzı ile ilgili çizdiği tablo net bir şekilde görülebilecek ve idrak edilebilecekti. bu büyük planı için büyük bir enerji ve hırsla çalışmaya koyulan balzac, yine ağır bir borç yükünün altına girdi ve kurtuluş için yeniden, finansal kaynak getirmesini umduğu birtakım ticari faaliyetlerde bulundu. bir defasında, sevresde bulunan ville davraydaki evinde ananas yetiştirip satmaya çalıştı. ancak hiçbir çabası onu başarıya götüremedi ve iki yıl sonra, alacaklılarından kaçmak zorunda kalarak, hizmetlisi madame de brugnollenin adı altında kimliğini gizledi.
1835 yılında, "la chronique de paris" adlı bir gazeteyi satın alan balzac, yeniden hırsla yazmaya koyuldu ve bir dünya klasiği olan "vadideki zambak", bu dönemin bir ürünü olarak ortaya çıktı. yoğun çalışma temposuyla kendini çok fazla yıpratan yazar, kitabın yayımlanmasının ardından bir kalp krizi geçirdi. sonrasında ise, hayatının önemli bir bölümüne damgasını vurmuş olan madame de bernyyi kaybederek büyük bir sarsıntı yaşadı. tüm bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, finansal sorunlar yüzünden gazetesi de iflas edince, yayıncısı bulloz ile arası bozuldu ve böylece ertesi yıla kadar gazeteciliğe ara verdi.
1834den 1837 yılına kadar süren çabaları sonucunda, 12 ciltlik 3 bölümden oluşan, eski ve yeni eserlerini biraraya getirdiği kitabını tamamladı. ilk bölümde, toplumsal hayatın farklı yönlerini, insan hayatı üzerinde belirleyici rol oynayan örfler, adetler ve gelenekler çerçevesinde ele aldı. ikinci bölümde, bu konuya felsefi bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve farklı açılımlarda bulunuyordu. üçüncü ve son bölümde ise, insan doğası ve kitlesel davranış biçimleri hakkında çözümleyici, analitik sonuçlara varıyordu. "yaşlı kız" adını verdiği bu ilk derleme çalışması, 1936 yılında, la pressede yayımlanmaya başladı. 1840 yılında, derlemeyi yeniden düzenledi ve dantenin "the divine comedy" adlı eserinden ilham alarak, hepsi için ortak, birleştirici bir isim koydu: "la comedia humanine" (insanlık komedisi).
1842de kaleme aldığı "the human society"de, geoffroy saint - hilairenin hayvan krallığı ve beşeri topluma özgü teorilerinin etkisinde kalarak, karşılaştırmalı bir bakış açısı ortaya koydu. ona göre, insanoğlunun yaşam tarzı ve buna hükmeden gelenekleri çok çeşitli özelliklere sahipti ve yöreden yöreye, toplumdan topluma değişiklik gösteriyordu. bunun yanı sıra, hayvanlarda nadiren rastlanılan bir durum olmasına karşın, insanoğlunun sevgisi, dramatik çatışmalarla doluydu. ona göre, fransız devrimi savunduğu adaletli ve eşitlikçi düşünceleri hayata geçirememiş; toplumsal sınıflar arasındaki ayrımı yok edememiş ve vaadettiklerinin aksine, insanları yaşadıkları çevreye yabancılaştırmıştı. liberalizm, insanların bireyci ve bencil düşüncelerini körükleyerek ahlaki çöküşe neden olmuştu.
balzacın yeniden revize ettiği ve 1842 ile 1848 yılları arasında 17 cilt halinde yayımladığı "insanlık komedi"sinin baş yapıtları arasında, "le pere goriot" (goriot baba), "les illusions perdues", "les paysans", "la femme de trente ans" ve "eugenie grandet" yer alıyordu. bu kitaplarda yazar, paristen taşra kentlerine uzanan geniş bir perspektif içinde, farklı yaşam biçimlerini manzara ediyordu. eski ve köklü aristoratik yapısıyla, orta-sınıf ticaretiyle, yeni refah politikalarıyla, profesörleriyle, memurlarıyla, genç entellektüeleriyle, suçlularıyla ve daha pekçok özelliğiyle kendini gösteren fransız toplumunu, paris odağında analiz ediyor ve birçok noktada eleştiriyordu. balzacın romanlarında dikkati çeken önemli bir özellik, pekçok önemli karakterine, farklı romanlarında yeniden yer vermesiydi. yirmibeş ayrı romanında görünen henry de massay ile eugene rastignac gibi öne çıkan karakterlerle neredeyse bir gönül bağı kurmuş olan ünlü yazarın, bu karakterlerini gerçek hayattan kurgulayarak romanlarına işlediği yönünde değerlendirmeler yapılmaktaydı.
"le pere goriot" (goriot baba) adlı ünlü romanı, ilk defa 1934 yılında, revue de parisde yayınlandı ve ertesi yıl da kitap haline getirilerek basıldı. fransız ihtilalinden sonraki burjuva sınıfının karamsar bir tablosunu çizen bu eser, shakespearein "kral lear" adlı oyununun roman türüne çevrilmiş farklı bir uyarlamasıydı. hırslı fakat yoksul bir genç adam olan eugene de rastignac, egoist ve acımasız kızkardeşleri ile çocukları için herşeyini feda etmekten çekinmeyecek bir baba olan yaşlı goriotnun birbiriyle ilintili hikayesini anlatıyordu.
eserlerinin pekçoğunu, büyük bir sevgiyle bağlı olduğu pariste kaleme alan balzac, tours yakınlarındaki sachede de bir süre ikamet etti ve çalışmalarına burada devam etti. 1828 ile 1836 yılları arasında, şehir merkezine yakın, rasathane civarındaki cassinide yaşadı ve bohem hayatı sürdü. 1847de rue fortuneeye taşınan balzac, bu en verimli döneminde, günde ortalama 15 saat çalışıyor ve özel olarak harmanlanmış paris kahvesinden içiyordu. akşam yemeğinden sonra kısa bir süre uyuyor; ardından gece yarısı uyanarak sabaha kadar yazmaya devam ediyordu. kendini neredeyse tamamiyle yazmaya adamış olsa da, hayatın tadını çıkaracak faaliyetlere de katılıyordu.
1846 yılında yayımladığı "la cousin bette" (bette abla), yazarın hiç gün yüzüne çıkmamış aşk ilişkilerinden kesitler taşıyordu. bu hikayede, cousin bette adlı baş kahraman, ailesi ve bir hayat kadını olan valerie marneffeden, yaşadığı tüm hayalkırıklıkları için intikam almaya çabası içine giriyordu.
yazar, madame de bernynin ölümüyle büyük bir sarsıntı yaşadıysa da, hayatına hükmeden tek aşkı o olmamıştı. 1832 yılındaki tanışmalarından itibaren balzac, polonyalı bir kontes olan eveline hanska ile 15 yıl boyunca mektuplaşmıştı. hanska, yazarın, bette abladaki madame hulot karakterinin de aralarında bulunduğu birkaç eserindeki bayan kahramanlar için esin kaynağı oldu. 1837 yılının sonbaharında, hem sağlığına yeniden kavuşmak, hem de evelinenin, bartolini tarafından yapılan büstünü görmek için italyaya gitti. bartoliniden, aynı büstten kendisine de yapmasını rica etti.
1841de, kontesin eşinin vefat etmesinin ardından, sevgilisiyle uzun zaman birlikte yaşama hayalleri kuran balzac, sağlığının iyice kötüye gitmesine rağmen, 1847de, polonyaya giderek, sevgilisinin şatosunda yaşamaya başladı. 1850 yılının mart ayında ise, madame hanska ile evlendi. çift parise geri döndü; ancak mutlu evlilik sadece iki yıl sürdü. 18 ağustos 1850 tarihinde, bronşit ve kalp yetmezliğinden hayata veda eden honore de balzac, ardında 50ye yakın tamamlanmamış eser bıraktı. bunlardan en önemlisi, dünya edebiyat tarihinde oldukça değerli ve saygın bir yere sahip olan insanlık komedisinin, 1845 yılında başladığı son revizesiydi. yarım kalan bu çalışma, 1869 - 1876 tarihleri arasında tamamlandı ve 24 cilt halinde yeniden basıldı.
kahramanlarının kişisel özelliklerinin ve kişisel deneyimlerinin de yaşadıkları olaylardaki duruşlarını etkilediğinin altını çizerek, olaylardan ve davranışlardan ziyade, nedenler ile geçmiş üzerinde durmuş; dolayısıyla romanın shakespeareı olarak kabul edilmiştir. eleştirel düşüncelerinin ve savunduğu ideolojilerin etkisiyle, yaşama realist bir pencereden bakan yazar, romanlarında gerçekçi, tutarlı ve doğal bir üslup kullanmıştır. kahramanları aracılığıyla, diğer insanlara karşı empati kurmuş; gözlem yeteneğinden oldukça fazla yararlanmıştır. bu nedenle, roman türünde, realizm ve doğalcılık anlayışını edebi bir akım haline getirmiştir.
türkçeye çevrilen eserleri:
manyak kurba (2006)
köylü isyanı (1974)
tours papazı (1949)
eugenie grandet (1983)
goriot baba (1984)
bette abla (1977)
otuz yaşındaki kadın (1963)
vandetta (1943)
tılsımlı deri (1943, 1968)
tefeci gobseck (1947-1961)
kırmızı han (1946)
terör devrinde (1979)
köy hekimi (1942-1979)
bilinmeyen şaheser (1945)
lois lambert (1946)
albay chabert (1944-1974)
bir havva kızı (1970)
onüçlerin romanı (1945)
mutlak peşinde (1945-1965)
altın gözlü kız (1943)
kibar fahişelerin ihtişam ve sefaleti (1946)
kibar fahişeler (1972)
kötü kadınların parlayış, düşüşü (1981)
vadideki zambak (1941-1985)
sönmüş hayaller (1949)
nucingen bankası (1950)
köy papazı (1952)
cesar birotteau (1945-1964)
ursula mirouet (1949)
karanlık bir iş (1947)
esrarlı bir vaka (1949-1964)
iki gelinin hatıraları (1940 - 1983)
modeste mignon (1947)
köylüler (1845, 1976-1985)
honore de balzac, 20 mayıs 1799 tarihinde, fransanın tours şehrinde, memur bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldi. orta sınıf bir burjuvazi ailesinden gelen babası bernard françois balssa, 1797 yılında, parisli seçkin bir aileye mensup ve kendisinden 31 yaş küçük olan anne charlotte laure sallambier ile hayatını birleştirdi. eyalet savcısı olarak imparatorluk bünyesinde görev yapıyor; aynı zamanda, paristeki kral konseyinin sekreterliğini yürütüyordu. fransız ihtilali boyunca, liberal düşünceler taşıyan bernard françois, komün birliği içinde yer almasına rağmen, 1795 yılında, kralcı protestoculara yardım ettiği gerekçesiyle toursa gönderildi. rabelaisteki evinde düşüp sakatlanınca, şehir hastanesinde uzun süren bir tedavi sürecine başladı. aile, bu sağlık problemlerinin daha iyi koşullarda halledilebilmesi için, 1814de parise geri döndü.
balzac dört yaşına kadar, saint cyr adındaki bir köyde bulunan bir yetimhanede büyüdü. o dönemin fransasında pek de sık rastlanılmayan bir durumdu bu. dört yaşında ailesinin himayesine geri verildi ve ilköğrenimine başladı. babasının eğitim konusundaki titizliği nedeniyle, oldukça donanımlı bir öğrenim hayatı geçirdi. ilk olarak college de vendomea gitti. honore de charlemagne lisesinin ardından sorbonne üniversitesinde hukuk okudu. bu mesleği, sadece babasının isteği üzerine seçen balzac, mezun olduktan sonra bir süre, hukuk bürolarında staj yaptı.
asıl merakı, edebiyat ve yazarlık olan balzac, başkentte bulunduğu süre içerisinde sanat ve edebiyatla tanışmış; bu alandaki yeteneğinin farkına varma fırsatını yakalamıştı. nitekim, 1819 yılında ailesi, finansal sorunlar nedeniyle küçük bir kasaba olan villeparisisye taşınma kararı aldığında, yazar olmak isteğini ilk defa açıkça dile getirdi. elbette ailesiyle, geleceği konusunda fikir ayrılığına düşmesinin tek nedeni, meslek seçimi değildi. balzac, ihtilal dönemi fransasında esen saint-simon akımının etkisine kapılmıştı ve siyasi düşüncesi de buna bağlı olarak sol ideolojilere meyilliydi. bu durum yazarın, koyu bir liberal olan babasıyla ters düşmesine ve ailesinden gittikçe uzaklaşmasına yol açtı. böylece sefalet ve yalnızlıkla geçecek bir hayata merhaba diyerek ailesinden ayrılıp hayallerinin peşine düşen balzac, parise geri döndü ve arsenal kütüphanesi yakınlarında, pejmürde bir oda kiraladı. birkaç yıl sonra, e.t.a. hoffmanndan esinlenerek kaleme alacağı, "la peau de chargin" (1831) adlı kitabında, bu odayı ve orada geçirdiği günleri, fantastik bir öykü halinde anlatacaktı.
yazarın ilk çalışması, 1820 yılında kaleme aldığı "cromwell" adlı trajik bir tiyatro oyunuydu ve kendi ailevi sorunlarının onun üzerinde bıraktığı etkilerin izlerini taşıyordu. çünkü ileri görüşlü ve ihtilalci bir baba ile, kocasından 19 yaş küçük ve içine kapanık bir annenin mutsuz evliliği, yazarın karamsar bir aile ortamında yetişmesine neden olmuştu. bu yapıtın başarısızlığının ardından balzac roman türüne yönelerek, 1822ye kadar, farklı takma isimlerle, romantizme karşı hicivsel bir tavır içeren birkaç eser kaleme almış olsa da, edebiyat çevrelerine kendini bir yazar olarak kabul ettirebilme fırsatını yakalayamadı. bu yoksul yaşamına üzülen ailesinin, özellikle de babasının baskılarına rağmen, edebi kariyerini sürdürme niyetinde olan balzac, ancak yazarak kişisel bir başarıya ulaşabileceğini düşünüyordu. bunun yanı sıra, asgari ihtiyaçlarını da karşılamak zorunda olduğu için, bir yandan da ticarete soyundu ve bir yayımevi açtı. çok fazla iş alamayan bir de matbaa satın aldıysa da, bu ticari faaliyetlerinde başarı sağlayamadı ve ağır bir borç yükü altına girdi. malesef, yazarlıkta gösterdiği beceriyi iş yaşamında sergileyemeyerek hayatı boyunca bu tür borçlarla uğraşmak zorunda kaldı.
1825 yılında, kötü giden evliliğinin ardından terk edilen ve depresyona giren kızkardeşi laurancei kaybeden balzac, her ne kadar aşka olan inancını tamamen yitirse de, ona hayatın anlamını yeniden geri kazandıracak kişi olan madame laure de benryle tanıştı ve ona aşık oldu. karamsarlığı, içe kapanıklığı ve toplum yaşamına karşı tepkisel duruşuyla a-sosyal bir kişi haline gelmiş olan yazarın yaşamında, bir kadının üstlenebileceği ne kadar anlam varsa hepsinin yerini tutacak olan bu kadın, balzacın manevi açlığını doyurmasının yanı sıra, maddi anlamda da tek destekçisi haline geldi. onu toplumla barıştırmaya çalıştı. kendisinden yaşça çok büyük olan kontes, "vadideki zambak"taki madame de mortsauf ve "sönmüş hayaller"deki madame de bargeton gibi pekçok kadın kahramanın ilham kaynağı olacaktı. ancak özel hayatı ile başarısız ticari deneyimleri arasında bir denge kuramayan yazar için kişisel yargılamaya dayalı bir dönem başlayacak ve bu duygularını ileride kaleme alacağı romanlarındaki karakterlere yansıtacaktı.
artık 29 yaşına gelmiş olan balzac, kariyeriyle ilgili çalışmalarında halen bir ilerleme kaydememişti. bu dönemde, kendisini misafir etmek isteyen general de pommereulun davetine icap etti ve yeni romanı için araştırma yapmak amacıyla, generalin brittanyde bulunan fougeresdeki evinde, kısa bir süre kaldı. 1829 yılında, sir walter scottun yaşam tarzıyla ilgili tarihsel bir çalışma olan "la dernier chouan"ı (köylü isyanı ya da şuanlar olarak bilinir) yayımladı (sonradan "les chouans" olarak anılmaya başlandı). ilk defa kendi ismini kullanan balzac, bu kitapla birlikte yavaş yavaş edebi çevrelerinin dikkatini çekmeye başladı. 1830 ile 1832 yılları arasında, altı adet kısa hikaye kaleme aldı ve bunları "scenes de la vie privee" (özel yaşamdan sahneler) adlı bir kitap altında biraraya getirdi. evlilik kurumunu sorguladığı ve bilhassa bayan okurların dikkatini çeken bu çalışma, ilk olarak la pressede yayımlandı. ardından, le voleur adlı gazetede, "paris mektupları" adını verdiği köşesinde, siyasi temalı fıkralar kaleme almaya başladı ve böylece dönemin popüler mesleklerinden sayılan gazeteciliğe de adım atmış oldu.
gizem öğeleri içeren yazılarla ilgilenen madam balzacın, oldukça ağır bir hastalığa yakalanmasından sonra, bu gizem merakı, balzacı da etkisi altına aldı. jacob boehme ve swedenborgün çalışmalarını incelemeye başlayan ünlü yazar, sorbonneda, anton mesmerin "hayvan manyetizması" derslerini de takip etti. bu dönem tüm bu yaşadığı olayların, öğrendiği ve okuduğu derslerin etkileri "la peau de chargin" adlı eserinde açıkça hissedilmekteydi; çünkü kitabın baş kahramanı, başarıya ulaşmak için sihirli güçler kullanıyordu. felsefi öğeler de içeren roman, yazarına alışkın olmadığı maddi bir kazanç getirdi ve balzac, o zaman için hatırı sayılır bir meblağ olan 5000 franklık gelir elde etti. 30lu yaşlarını süren balzacın kariyer grafiği artık çıkışa geçmişti. edebi çevrelerce tanınır hale gelmiş ve entellektüel ortamlarda boy gösterir olmuştu. elde ettiği bu başarıyı ve çok sevdiği bohem hayatının avantajlarını kaybetmek istemeyen yazar, olağanüstü bir çabayla kendini yazmaya adadı. bedeninin kaldırabileceğinin çok üstünde bir performans sergiledi ve 1832 yazında aklını kaybetmenin eşiğine geldi. bu dönemde kaleme aldığı, "louis lambert" adlı otobiyografi niteliğindeki romanında, sözkonusu depresyonun etkileri hissedilmekteydi.
1833de balzac, yazdığı tüm romanları biraraya getirmeye karar verdi. böylece, birbirinin tamamlayıcısı haline gelecek olan bu romanlar, üzerinde durduğu toplumsal konuları tam anlamıyla ifade edebilecekti. doksan kadar roman ve kısa hikayeyle birlikte, ikibin kadar karakterden oluşacak seri sayesinde, yazarın, fransız burjuvazisinin alışkanlıkları, atmosferi, gelenekleri ve yaşam tarzı ile ilgili çizdiği tablo net bir şekilde görülebilecek ve idrak edilebilecekti. bu büyük planı için büyük bir enerji ve hırsla çalışmaya koyulan balzac, yine ağır bir borç yükünün altına girdi ve kurtuluş için yeniden, finansal kaynak getirmesini umduğu birtakım ticari faaliyetlerde bulundu. bir defasında, sevresde bulunan ville davraydaki evinde ananas yetiştirip satmaya çalıştı. ancak hiçbir çabası onu başarıya götüremedi ve iki yıl sonra, alacaklılarından kaçmak zorunda kalarak, hizmetlisi madame de brugnollenin adı altında kimliğini gizledi.
1835 yılında, "la chronique de paris" adlı bir gazeteyi satın alan balzac, yeniden hırsla yazmaya koyuldu ve bir dünya klasiği olan "vadideki zambak", bu dönemin bir ürünü olarak ortaya çıktı. yoğun çalışma temposuyla kendini çok fazla yıpratan yazar, kitabın yayımlanmasının ardından bir kalp krizi geçirdi. sonrasında ise, hayatının önemli bir bölümüne damgasını vurmuş olan madame de bernyyi kaybederek büyük bir sarsıntı yaşadı. tüm bu olumsuz gelişmelerin yanı sıra, finansal sorunlar yüzünden gazetesi de iflas edince, yayıncısı bulloz ile arası bozuldu ve böylece ertesi yıla kadar gazeteciliğe ara verdi.
1834den 1837 yılına kadar süren çabaları sonucunda, 12 ciltlik 3 bölümden oluşan, eski ve yeni eserlerini biraraya getirdiği kitabını tamamladı. ilk bölümde, toplumsal hayatın farklı yönlerini, insan hayatı üzerinde belirleyici rol oynayan örfler, adetler ve gelenekler çerçevesinde ele aldı. ikinci bölümde, bu konuya felsefi bir bakış açısıyla yaklaşıyor ve farklı açılımlarda bulunuyordu. üçüncü ve son bölümde ise, insan doğası ve kitlesel davranış biçimleri hakkında çözümleyici, analitik sonuçlara varıyordu. "yaşlı kız" adını verdiği bu ilk derleme çalışması, 1936 yılında, la pressede yayımlanmaya başladı. 1840 yılında, derlemeyi yeniden düzenledi ve dantenin "the divine comedy" adlı eserinden ilham alarak, hepsi için ortak, birleştirici bir isim koydu: "la comedia humanine" (insanlık komedisi).
1842de kaleme aldığı "the human society"de, geoffroy saint - hilairenin hayvan krallığı ve beşeri topluma özgü teorilerinin etkisinde kalarak, karşılaştırmalı bir bakış açısı ortaya koydu. ona göre, insanoğlunun yaşam tarzı ve buna hükmeden gelenekleri çok çeşitli özelliklere sahipti ve yöreden yöreye, toplumdan topluma değişiklik gösteriyordu. bunun yanı sıra, hayvanlarda nadiren rastlanılan bir durum olmasına karşın, insanoğlunun sevgisi, dramatik çatışmalarla doluydu. ona göre, fransız devrimi savunduğu adaletli ve eşitlikçi düşünceleri hayata geçirememiş; toplumsal sınıflar arasındaki ayrımı yok edememiş ve vaadettiklerinin aksine, insanları yaşadıkları çevreye yabancılaştırmıştı. liberalizm, insanların bireyci ve bencil düşüncelerini körükleyerek ahlaki çöküşe neden olmuştu.
balzacın yeniden revize ettiği ve 1842 ile 1848 yılları arasında 17 cilt halinde yayımladığı "insanlık komedi"sinin baş yapıtları arasında, "le pere goriot" (goriot baba), "les illusions perdues", "les paysans", "la femme de trente ans" ve "eugenie grandet" yer alıyordu. bu kitaplarda yazar, paristen taşra kentlerine uzanan geniş bir perspektif içinde, farklı yaşam biçimlerini manzara ediyordu. eski ve köklü aristoratik yapısıyla, orta-sınıf ticaretiyle, yeni refah politikalarıyla, profesörleriyle, memurlarıyla, genç entellektüeleriyle, suçlularıyla ve daha pekçok özelliğiyle kendini gösteren fransız toplumunu, paris odağında analiz ediyor ve birçok noktada eleştiriyordu. balzacın romanlarında dikkati çeken önemli bir özellik, pekçok önemli karakterine, farklı romanlarında yeniden yer vermesiydi. yirmibeş ayrı romanında görünen henry de massay ile eugene rastignac gibi öne çıkan karakterlerle neredeyse bir gönül bağı kurmuş olan ünlü yazarın, bu karakterlerini gerçek hayattan kurgulayarak romanlarına işlediği yönünde değerlendirmeler yapılmaktaydı.
"le pere goriot" (goriot baba) adlı ünlü romanı, ilk defa 1934 yılında, revue de parisde yayınlandı ve ertesi yıl da kitap haline getirilerek basıldı. fransız ihtilalinden sonraki burjuva sınıfının karamsar bir tablosunu çizen bu eser, shakespearein "kral lear" adlı oyununun roman türüne çevrilmiş farklı bir uyarlamasıydı. hırslı fakat yoksul bir genç adam olan eugene de rastignac, egoist ve acımasız kızkardeşleri ile çocukları için herşeyini feda etmekten çekinmeyecek bir baba olan yaşlı goriotnun birbiriyle ilintili hikayesini anlatıyordu.
eserlerinin pekçoğunu, büyük bir sevgiyle bağlı olduğu pariste kaleme alan balzac, tours yakınlarındaki sachede de bir süre ikamet etti ve çalışmalarına burada devam etti. 1828 ile 1836 yılları arasında, şehir merkezine yakın, rasathane civarındaki cassinide yaşadı ve bohem hayatı sürdü. 1847de rue fortuneeye taşınan balzac, bu en verimli döneminde, günde ortalama 15 saat çalışıyor ve özel olarak harmanlanmış paris kahvesinden içiyordu. akşam yemeğinden sonra kısa bir süre uyuyor; ardından gece yarısı uyanarak sabaha kadar yazmaya devam ediyordu. kendini neredeyse tamamiyle yazmaya adamış olsa da, hayatın tadını çıkaracak faaliyetlere de katılıyordu.
1846 yılında yayımladığı "la cousin bette" (bette abla), yazarın hiç gün yüzüne çıkmamış aşk ilişkilerinden kesitler taşıyordu. bu hikayede, cousin bette adlı baş kahraman, ailesi ve bir hayat kadını olan valerie marneffeden, yaşadığı tüm hayalkırıklıkları için intikam almaya çabası içine giriyordu.
yazar, madame de bernynin ölümüyle büyük bir sarsıntı yaşadıysa da, hayatına hükmeden tek aşkı o olmamıştı. 1832 yılındaki tanışmalarından itibaren balzac, polonyalı bir kontes olan eveline hanska ile 15 yıl boyunca mektuplaşmıştı. hanska, yazarın, bette abladaki madame hulot karakterinin de aralarında bulunduğu birkaç eserindeki bayan kahramanlar için esin kaynağı oldu. 1837 yılının sonbaharında, hem sağlığına yeniden kavuşmak, hem de evelinenin, bartolini tarafından yapılan büstünü görmek için italyaya gitti. bartoliniden, aynı büstten kendisine de yapmasını rica etti.
1841de, kontesin eşinin vefat etmesinin ardından, sevgilisiyle uzun zaman birlikte yaşama hayalleri kuran balzac, sağlığının iyice kötüye gitmesine rağmen, 1847de, polonyaya giderek, sevgilisinin şatosunda yaşamaya başladı. 1850 yılının mart ayında ise, madame hanska ile evlendi. çift parise geri döndü; ancak mutlu evlilik sadece iki yıl sürdü. 18 ağustos 1850 tarihinde, bronşit ve kalp yetmezliğinden hayata veda eden honore de balzac, ardında 50ye yakın tamamlanmamış eser bıraktı. bunlardan en önemlisi, dünya edebiyat tarihinde oldukça değerli ve saygın bir yere sahip olan insanlık komedisinin, 1845 yılında başladığı son revizesiydi. yarım kalan bu çalışma, 1869 - 1876 tarihleri arasında tamamlandı ve 24 cilt halinde yeniden basıldı.
kahramanlarının kişisel özelliklerinin ve kişisel deneyimlerinin de yaşadıkları olaylardaki duruşlarını etkilediğinin altını çizerek, olaylardan ve davranışlardan ziyade, nedenler ile geçmiş üzerinde durmuş; dolayısıyla romanın shakespeareı olarak kabul edilmiştir. eleştirel düşüncelerinin ve savunduğu ideolojilerin etkisiyle, yaşama realist bir pencereden bakan yazar, romanlarında gerçekçi, tutarlı ve doğal bir üslup kullanmıştır. kahramanları aracılığıyla, diğer insanlara karşı empati kurmuş; gözlem yeteneğinden oldukça fazla yararlanmıştır. bu nedenle, roman türünde, realizm ve doğalcılık anlayışını edebi bir akım haline getirmiştir.
türkçeye çevrilen eserleri:
manyak kurba (2006)
köylü isyanı (1974)
tours papazı (1949)
eugenie grandet (1983)
goriot baba (1984)
bette abla (1977)
otuz yaşındaki kadın (1963)
vandetta (1943)
tılsımlı deri (1943, 1968)
tefeci gobseck (1947-1961)
kırmızı han (1946)
terör devrinde (1979)
köy hekimi (1942-1979)
bilinmeyen şaheser (1945)
lois lambert (1946)
albay chabert (1944-1974)
bir havva kızı (1970)
onüçlerin romanı (1945)
mutlak peşinde (1945-1965)
altın gözlü kız (1943)
kibar fahişelerin ihtişam ve sefaleti (1946)
kibar fahişeler (1972)
kötü kadınların parlayış, düşüşü (1981)
vadideki zambak (1941-1985)
sönmüş hayaller (1949)
nucingen bankası (1950)
köy papazı (1952)
cesar birotteau (1945-1964)
ursula mirouet (1949)
karanlık bir iş (1947)
esrarlı bir vaka (1949-1964)
iki gelinin hatıraları (1940 - 1983)
modeste mignon (1947)
köylüler (1845, 1976-1985)
yalancılık meslek dalı olarak ilan edilmeli artık, çünkü çok fazla ustası var diyerek göndermelerin hasına imzasını koymuştur.
"erkekler kadınların içlerinden geçenleri bilselerdi daha atılgan olurlardı."
"ancak en son katedralin en son tuğlası en son papazın kafasına düşüp ezdiği zaman insanlık gerçekten özgür olabilecektir." h.b.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?