ümit yaşar oğuzcan mektuplarından.
"aramak. ömür boyu aramak. yalnız seni aramak. paslı teneke kutularda, küf kokan dolaplarda, çerçevelerde, tenhelarda, ağaç diplerinde, sonra vapurlarda, trenlerde hep seni aramak. belki bu şehirde değilsin. ne çıkar? seni arıyorum ya! belki de aynı sokakta evlerimiz, sabahları beni görüyorsun işime giderken. sonra akşamı bekliyorsun, alacakaranlığı. beni bekliyorsun ya da bir başkasını, bir başkasını.
hiç gel demeyeceğim sana. aramak neredeyse ben oradayım. ayaklarım ne güne duruyor. yok yok birden karşıma çıkma. kaç, saklan. seni aramak istiyorum.
git bu şehirden haydi git. dağlara çık, o uzak dağlara. rüzgârların krallığında hüküm sür. baktın ki oraya da geldim yine kaç başını al, açıl denizlere. gemilerin en güzeli en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni, dilediğin yerde demir atmalı. ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. seni arıyorum ya!
bir yıl, beş yıl, on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. okyanus dalgaları üstünde bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. yalınayak koşmalı yollarda, ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. çöllerden geçmeli yolu, yanmalı, kavrulmalı. sonra gözün alabildiğine ak, soğuk ülkelere düşmeli. buzlar kırılmalı ayaklarının altında, üstüne kar yağmalı.
bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. ayaklarını afrikadan getirip bir kağıt üzerine yapıştırmalıyım, saçların sibiryada olmalı, dudakların çinde. gözlerin hindistanda bir mabudun gözleri olmalı, ellerin italyada bir heykelin elleri. bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
yine de bir yerin eksik kalmalı.
yeniden yollara düşmeliyim, onu aramalıyım.
ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim."
ikinci mektup
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?