iliklerimize kadar işleyen duygudur.
bende fazlasıyla var mesela bundan. etrafımda olup bitenle zerre ilgilenmem. başkasının derdi başkasınındır mantığındayım. ama bazen insanın içine bir şey oturuyor, kötü yapıyor.
23 nisan sabahı bir ilkokulun gösterilerini izlemek için okula gittim. dini ve milli bayramlar içerisinde en sevdiğim 23 nisan dır benim. hepsinden daha cıvıl cıvıl ve eğlencelidir çünkü. bütün veliler, okul görevlileri ve meraklı kalabalıkla birlikte okul bahçesindeki yerimi aldım. müdür yardımcısı açılış konuşmasını yaptı, 2a sınıfından bir kız içinde atatürk ve 23 nisan geçen bir şiir okudu, okul korosu bütün teknik aksaklıklara rağmen şarkılarını söyledi. esasında organizasyon çok çok kötüydü ama çocukların o heyecanlı, kıpır kıpır halleri bütün olumsuzlukları örtüyordu. sonra onların tabiriyle özel eğitim sınıfı öğrencileri folklor gösterilerini sergilemek için sahneye geldi. ilk duyduğumda anlamadım nasıl bir sınıf olduğunu. kendilerini görünce taşlar yerine oturdu; zihinsel hastalığı olan çocuklarmış onlar. hastalıklarının ne olduğunu bilmiyorum ama ayakta durmakta dahi zorluk çekenler vardı. tamamı anlama zorluğu yaşıyordu, bir kısmı nerede olduğunun bile farkında değildi. öğretmenlerinin eşliğinde danslarını sergilediler. tabi bakmayın siz benim danslarını sergilediler dediğime, hiç bir şey yapamadı çocuklar. yapamıyorlar çünkü, dedim ya ayakta durmakta zorlanıyorlar. ikili sıra halinde, öğretmenlerinin de büyük desteğiyle sahneye geldiler. sonra birer birer öne çıkıp bir kaç figür göstermeye çalıştılar. bir çoğu yapamadı, sadece durdu. bir iki tanesi nispeten daha iyi durumdaydı ve bir kaç şey yapabildiler. bir tanesi de kendi etrafında dönerken kontrolünü kaybetti, yere yığıldı. öğretmenleri ayağa kaldırdı, biz alkışladık. tahmini 200 kişi kadardık orada. onlar dans edemedi, biz alkışladık. izleyenlerin yüzlerine baktım; herkesin gözü doluydu. son defa çok büyük bir alkışla sahneden ayrıldılar. sonra 1a sınıfından 4 öğrenci içinde yine atatürk ve 23 nisan geçen başka bir şiir okudu, biz alkışladık.
benim ailemde hiç zihinsel engelli bir çocuk yok. komşularımda ya da arkadaşlarımın ailelerinde de yok. bu neyi değiştirir ki? şimdi ben çok mu şanslıyım? böyle bir hastalığa sahip bir kız kardeşim olabilirdi mesela, sizin de olabilirdi. hepimizin başına gelebilirdi bu. ya da doğacak çocuklarınızın sağlıklı olacağının garantisini verebiliyor musunuz? 8 yaşına geldiğinde hala konuşamayan ve yürüyemeyen bir çocuğa sahip olma ihtimali hiç aklınızdan geçiyor mu?
ben o sabah izlediğim çocuklara üzüldüğüm için yazmıyorum bu entryi. evet onlar gösterilerini sergileyemediler ama hepsi yöresel kıyafetlerini giymiş, o sahneye çıkmış özel eğitim sınıfı öğrencileriydi. yani onlar dışarıdakilerdi. peki diğerleri? ailelerinin ucube gözüyle baktığı, evlerinden dışarı çıkartmadıkları çocuklar? beyinlerindeki mikrop nedeniyle hayatlarını yaşayamayan, herhangi bir hayatı olmayan kaç çocuk vardır sizce? peki sizce o iğrenç mikroba sahip beyinler mi daha hastalıklıdır yoksa hala bu sorunları görmezden gelen zihniyetinkiler mi? ne zamana kadar kaçabilirizki? tepki göstermek için illa evimizden içeri mi girmesi gerekiyor.
annesinin en sevdiği vazoyu kırıp, kırıkları kanepenin altına saklayan çocuklardan farkımız yok. ama o evde temizlik yapılacak, o kanepe çekilecek.. hepimiz biliyoruz bunu. ama susuyoruz işte. ben de sustum. sonra zirve falan vardı işte içtik eğlendik. öyle yani. yaşamak güzel.
toplumsal duyarsızlık
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?