cemal şan’ın yazıp yönettiği, kalp, ruh, akıl kavramlarını ele aldığı, 2008 yapımı üçlemenin üçüncü (son) filmi.
filmde serdar orçin, begüm birgören, ufuk bayraktar, uğur polat rol alıyor.
ali nin sekız günü
özür dilerim, size bir şey sorabilir miyim? hayat neden bu kadar zalim? insanlar neden bu kadar zalim? yaşamak neden bu kadar zor, bu kadar güzel ve vazgeçilmez... peki insanların birbirlerini anlamamak için bu büyük çabası neden?
karım, karım bana çok kızıyor, ona istediği gibi bir hayat sunamadığım için.
istediği gibi bir adam olamadığım için...
çocuklarım, çocuklarım da bana çok kızıyor. onlara bilgisayar, elbise, ayakkabı, araba alamadığım için...
patronum. patronum sürekli alaycı bakışlarla beni izleyerek ne kadar işe yaramaz bir adam olduğumu günün her saatinde bana hatırlatıyor. o da bana çok kızıyor, ona çok para kazandıramadığım için...
dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım beni adam yerine bile koymuyor. onlar da bana kızıyor, onların istedikleri gibi bir adam olmadığım için... onları yemeğe götürmediğim için, onlara borç para veremediğim için, onlara ayak bağı olduğum için, onların eğlendiği gibi eğlenemediğim için...
devlet, devlet de bana kızıyor, daha çok vergi veremediğim için... arada bir ne oluyor? diye sorduğum için, yanlış partiye oy verdiğim için...
biliyor musun, her tarafım kanıyor, acılar içindeyim. çürüyorum. onların istediği gibi bir adam olmak istiyorum ama beceremiyorum... dostlarıma, akrabalarıma, patronuma, çocuklarıma, karıma üzgünüm diyorum, sizin istediğiniz gibi bir adam olamadığım için özür dilerim diyorum, duymuyorlar...
acılarımı, kederlerimi, sıkıntılarımı anlatıyorum, dinlemiyorlar. ben, ben... bana yardım edin diyorum, kaçıyorlar. gelin biraz konuşalım diyorum, masayı terk ediyorlar. ölüyorum ben diyorum, ne zaman öleceksin? diye soruyorlar.
lütfen bana söyler misin? ne oldu, bize ne oldu?..
eskiden böyle değildi, şimdi ne oldu? neden insanların artık bir takım duygulara ve düşüncelere prim verecek zamanları yok? neden bu kadar hızla koşuyorlar? neden, bir an bile olsun durup hayatın, insanın, evrenin anlamı üzerine düşünmüyorlar?
ben acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi onlara anlatırken neden beni dinlemiyorlar? benim bütün bu düşlerim, arzularım, hayata dair imdat çığlığım onlara neden sahte geliyor? sahici gelmiyor, samimi gelmiyor, neden, neden, neden, söyle bana neden?
ne olur bana yardım et... yardım et bana.. lütfen, lütfen! neden beni bu halimle kabul edip aralarına almıyorlar? neden beni sevmeleri için sürekli, inanmadığım halde onların ilgisini çekip, onlarla konuşmak zorundayım?
neden egom olmak zorunda? neden onların arasında bencil olmak durumundayım? neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım ha? lütfen bana yardım et... bana hayatta yaşamanın sırrını söyle. bak, biliyorsan eğer bana o yolu göster, lütfen... çünkü ben artık yalnız yaşamak istemiyorum. bana hayatta, yaşayabilmem için güç ver. neden ben hayatta yaşamayı beceremiyorum. lütfen bana yardım et. lütfen, lütfen...
özür dilerim, lütfen beni bağışlayın, kendi derdimle sizi üzdüm. özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...
karım, karım bana çok kızıyor, ona istediği gibi bir hayat sunamadığım için.
istediği gibi bir adam olamadığım için...
çocuklarım, çocuklarım da bana çok kızıyor. onlara bilgisayar, elbise, ayakkabı, araba alamadığım için...
patronum. patronum sürekli alaycı bakışlarla beni izleyerek ne kadar işe yaramaz bir adam olduğumu günün her saatinde bana hatırlatıyor. o da bana çok kızıyor, ona çok para kazandıramadığım için...
dostlarım, arkadaşlarım, akrabalarım beni adam yerine bile koymuyor. onlar da bana kızıyor, onların istedikleri gibi bir adam olmadığım için... onları yemeğe götürmediğim için, onlara borç para veremediğim için, onlara ayak bağı olduğum için, onların eğlendiği gibi eğlenemediğim için...
devlet, devlet de bana kızıyor, daha çok vergi veremediğim için... arada bir ne oluyor? diye sorduğum için, yanlış partiye oy verdiğim için...
biliyor musun, her tarafım kanıyor, acılar içindeyim. çürüyorum. onların istediği gibi bir adam olmak istiyorum ama beceremiyorum... dostlarıma, akrabalarıma, patronuma, çocuklarıma, karıma üzgünüm diyorum, sizin istediğiniz gibi bir adam olamadığım için özür dilerim diyorum, duymuyorlar...
acılarımı, kederlerimi, sıkıntılarımı anlatıyorum, dinlemiyorlar. ben, ben... bana yardım edin diyorum, kaçıyorlar. gelin biraz konuşalım diyorum, masayı terk ediyorlar. ölüyorum ben diyorum, ne zaman öleceksin? diye soruyorlar.
lütfen bana söyler misin? ne oldu, bize ne oldu?..
eskiden böyle değildi, şimdi ne oldu? neden insanların artık bir takım duygulara ve düşüncelere prim verecek zamanları yok? neden bu kadar hızla koşuyorlar? neden, bir an bile olsun durup hayatın, insanın, evrenin anlamı üzerine düşünmüyorlar?
ben acılarımı, sıkıntılarımı, kederlerimi onlara anlatırken neden beni dinlemiyorlar? benim bütün bu düşlerim, arzularım, hayata dair imdat çığlığım onlara neden sahte geliyor? sahici gelmiyor, samimi gelmiyor, neden, neden, neden, söyle bana neden?
ne olur bana yardım et... yardım et bana.. lütfen, lütfen! neden beni bu halimle kabul edip aralarına almıyorlar? neden beni sevmeleri için sürekli, inanmadığım halde onların ilgisini çekip, onlarla konuşmak zorundayım?
neden egom olmak zorunda? neden onların arasında bencil olmak durumundayım? neden var olabilmek için rekabet etmek zorundayım ha? lütfen bana yardım et... bana hayatta yaşamanın sırrını söyle. bak, biliyorsan eğer bana o yolu göster, lütfen... çünkü ben artık yalnız yaşamak istemiyorum. bana hayatta, yaşayabilmem için güç ver. neden ben hayatta yaşamayı beceremiyorum. lütfen bana yardım et. lütfen, lütfen...
özür dilerim, lütfen beni bağışlayın, kendi derdimle sizi üzdüm. özür dilerim, özür dilerim, özür dilerim...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?