bildigi herseyden suphe eden, kendi varligindan bile suphe edip, dusunuyorum oyleyse varim diyerek mantik yolu ile var oldugunu tespit eden, analitik geometrinin kurucusu, matematiksel olarak aciklanamayan hic bir dusunceyi kabul etmeyen fransiz dusunur.
rene descartes
1596-1650 yillari arasinda yasamis yeni cag filozofu. fransiz aristokrat bir ailden gelir.uzun sure hollanda’da yasamak zorunda kalmistir.yasaminin son donemlerinde isvec kralicesi tarafindan stokholm’e davet edilir; isvec’in soguk iklimi yerine yasi icabi kolay iklimli bir yere gitmek istememesine ragmen kralicenin yogun istekleri sonucunda gitmek zorunda kalir.orada kralicenin sabahin erken saatlerinden itibaren acik havada ders yapma isteyi sonucu hastalanan descartes, vefat eder.
en onemli eserleri ’metod uzerine konusma’, ’felsefenin ilkeleri’ ve ’metafizik dusunceler’ ’dir.
en onemli eserleri ’metod uzerine konusma’, ’felsefenin ilkeleri’ ve ’metafizik dusunceler’ ’dir.
descartes, aslında kuşkucu bir filozof değil, (felsefesel anlamda) dogmatik bir filozoftur. çünkü insan düşüncesinin sağlam ve kesin bilgilere ulaşabileceğine inanır. aynı zamanda tanrının varlığına da inanır ve tanrının varlığını kanıtlar. tanrı, sonsuz tözdür. sonsuz tözün iki yaratımı vardır: düşünce, ruh ve beden, madde. bu düşünceden dolayı descartesın iki evreni vardır; maddenin, doğanın dünyası ve ruhun, düşüncenin doğası. ona göre dünyaların ikisi de bağımsızdır. fakat beden ile ruhun birleştiği insanın nasıl oluştuğunu ve varolabildiğini açıklamamıştır.
(bkz: je pense donc je suis)
ayrıca yamulmuyorsam stellayla fransızcada araştırmıştık.voltaire falan çok sevmezmiş bir de bunu.
ayrıca yamulmuyorsam stellayla fransızcada araştırmıştık.voltaire falan çok sevmezmiş bir de bunu.
dekart olan telafuzunu yazıldığı descartes gibi yapanları anında ortamda yerin dibine sokacak tüm felsefik tartışmanın mına koyduracak adamdır.
(bkz: rasyonalizm)
(bkz: rendekar)
freud ve jungun teorilerinden sonra gümlemiştir. neden derseniz, "düşünüyorum o halde varım" derken kendini bilip, kendinden emin olan insandan bahsetmektedir. freud ve jungun id, ego, süperego, kolektif, bilinçdışı buluşlarından sonra "insan kendinden bile emin olamazken nasıl varlığını düşüncesine dayandırır? nasıl kendinden emin olabilir?" sorularını akla getirmiştir.
fransız düşünür, yazar, bilim adamı ve matematikçi. modern psikolojinin ve matematiğin kurucusu olarak kabul edilmektedir. kendisinden sonraki bilim adamlarına ve filozoflara ilham kaynağı olan teorileriyle, bilimin günümüz seviyesine ulaşmasında büyük rol oynamıştır. düşünsel alanda matematiksel açılımlardan yararlanarak, doğrudan ortaya çıkan ve doğruluğu tartışılmaz kesin-mutlak birtakım bilgilerin var olduğunu savunmuş; bu savını da "düşünüyorum, öyleyse varım" şeklindeki ünlü söylemiyle ortaya koymuştur. bilimsel devrimin baş aktörlerinden biri sayılan descartes, "kartezyen koordinasyon sistemi"ni (kartezyanizm) geliştirerek, özellikle düzlem geometrisinin ve matematiğin evrimsel sürecine çok büyük katkıda bulunmuştur.
rene descartes, 31 mart 1596 tarihinde, fransada, bugün kendi adıyla anılan ve indre-et-loiree bağlı olan la hayede, varlıklı bir ailede dünyaya geldi. doğumundan bir yıl sonra annesinin tüberkiloz nedeniyle vefat etmesinin ardından, brittany yüksek mahkemesinde yargıç olan babası joachim başka bir bayanla evlendi ve descartes üvey annesi tarafından yetiştirildi. on yaşına geldiğinde, anjou kentine bağlı la flechede bulunan ve ileride avrupanın en iyi okullarından biri olduğunu belirteceği, royal henry-le-grand adlı bir cizvit kolejine gönderildi. sağlığının zayıf olması nedeniyle, öğretmenleri tarafından yatılı okuması öngörüldü. kendisini iyi hissedene kadar yatakta kalmasına izin verildiğinden, büyük ilgi duyduğu matematik çalışmalarına ağırlık verdi. okulda verilen eğitim latince ve yunanca üzerinde yoğunlaştığı için, bu dilleri iyi derecede öğrenme fırsatı oldu; dolayısıyla ilerleyen zamanlarda, eski bilimsel ve düşünsel çalışmaları incelemesinde bu eğitimin büyük faydasını gördü.
gezmeye, yeni yerler görmeye ve yeni şeyler öğrenmeye oldukça fazla merak duyan descartes, 1612 yılında, liseden mezun olduktan sonra birkaç arkadaşıyla birlikte parise gitti. görkemli şehrin büyüsüne kapılarak, bir süre pervasızca yaşadı. ardından, kendisi gibi matematikle ilgilenen iki arkadaşıyla tesadüfen karşılaşınca, onların şehre geliş amacına uydu ve bilimsel araştırmalara daldı. üniversite eğitimine kadar geçen süre boyunca, özellikle arkadaşı mersenne ile birlikte durmaksızın matematik üzerine araştırmalar, çalışmalar yaptı. burada bulunduğu süre içerisinde, dönemin ünlü matematikçilerinden mydorgeyle tanışması, ufkunu genişletti.
eğitim hayatı boyunca özellikle klasik edebiyat, tarih, retorik ve felsefe alanlarında kendini geliştirdi. babasının yönlendirmesiyle, poitiers üniversitesinin hukuk fakültesine girdi ve 1616 yılında mezun oldu. o dönemde avrupa kaynayan bir kazan gibiydi. her yerde dini temelli bölgesel çatışmalar vardı ve çok sayıda savunma amaçlı askeri birlikler türemişti. bu siyasi ve toplumsal çalkantılar nedeniyle, soylu ailelere mensup gençlerin kilise ya da orduya katılması popüler hale gelmişti. dolayısıyla descartes da, toplumsal statüsünü sağlamlaştırmak için orduya katılmaya karar verdi. liseden mezun olduktan iki yıl sonra, 1618de, hollanda prensi orangeli william ve ülkesini ispanyol işgalinden kurtarmak için düzenlediği seferlerle ilgili heyecanlı rivayetler duyunca, macera arayışına ve gezme hevesine kapılarak, prensin davetine uydu ve oraya yerleşti. hollanda birleşik iller (nassau) prensi olan maurice komutasındaki protestan flemenk ordusuna hizmet etmeye başladı.
asker olarak kayıt olduğu bu birlikte birkaç yıl geçiren descartes, görevi sırasında, matematik ve fizik konularındaki yaratıcı yeteneğinin farkına varmasını sağlayacak kişi olan isaac beeckmanla tanıştı. ilk felsefik çalışmalarından olan "compendium musicae"yi 1618 yılında kaleme aldı ve beeckmana ithaf etti. 1619 yılının kasım ayında, almanya seyahati sırasında, fizikle ilgili problemlerin çözümünde, matematiksel bilgilerden yararlanmak üzerine kendisine ait bir vizyon geliştirdi. descartesın vizyonu, insanlığın gelişimine mükemmel katkı sağlayacak bilimlerin temellerini keşfetmekti. bu dönem, ünlü düşünürün hayatında bir dönüm noktasıydı ve analitik geometrinin gelişimi üzerine ortaya atacağı teorilerin düşünsel düzlemini oluşturduğu bir süreçti. hayatının geri kalan bölümünü de, matematikle doğa arasındaki gizemli bağı çözmeye adayacaktı. st. augustinein (354-430) "özgür irade" kavramıyla ilgili de çalışmalar yapan filozof, tanrının iradesiyle eşit tuttuğu insan iradesinin, doğal bir yaradılış özelliği olarak, tanrının iradesinden bağımsız olduğunu ortaya atan teori üzerine derinlemesine düşündü.
orange prensinin hizmetinden ayrıldıktan sonra bir süre danimarka, polonya ve almanya gibi bazı avrupa ülkelerini dolaşan descartes, otuz yıl savaşlarının başladığı dönemde yeniden askeriyeye döndü ve bu defa bavyera ordusunun katolik düküne hizmet etmeye başladı. askeri bir görev için ulmde bulunduğu sırada, bilimlerin birlikteliği üzerine bir metodoloji geliştirdi. askerlik yaşamı süresince sıcak çarpışmaya girmeyen descartes için bu dönem, "büyük bir tembellik ve derbederlik" içerisinde, sadece düşünmeye, gezmeye, araştırmaya ve üretmeye yönelik kazançlar sağladığı bir dönemdi. düşünsel eylemlere ve çeşitli bilimlere olan merakı gittikçe artan düşünürün en büyük amacı, dünyayı gezmek ve evrenle ilgili somut gerçeklere ulaşabilmekti. bu yüzden hayatı boyunca pekçok yer gezmiş, orduda yer almış, bu süreçte birbirinden farklı statüdeki ve yaradılıştaki insanlarla uyuşmaya çalışmış, birçok konuda deneyim kazanmış ve kendini değişik koşullarda test etmişti. 1619 yılının kasım ayında, şömineli sıcak bir odada, ileride üstüne simgesel anlamlar yükleyeceği ve yaşamının dönüm noktası olarak değerlendireceği ünlü rüyasını gördü.
1621de, askerlik görevine macaristan imparatorluk ordusunda devam etmeye başladı. 1622 yılında, fransaya geri dönerek parise yerleşti; bir süre de britannyde kaldı. ertesi yıl ailesinin yanına poitouya giderek, annesinden üzerine kalan tüm mülkleri sattı ve hayatının geri kalanını refah içinde geçirebilmek; araştırmalarını, çalışmalarını yaparken maddi sıkıntı çekmemek için tüm gelirini (27.000 livre) bonolara yatırdı. aynı yıl italyaya doğru bir seyahat gerçekleştiren düşünür, 1627ye kadar pariste ikamet etti.
1628de, hollandaya geri dönerek 1649 yılına kadar, düşünsel, bilimsel ve yazınsal dehasının en verimli dönemini burada geçirdi. özellikle matematik, geometri ve felsefe üzerine çığır açacak teoriler üretti; buluşlar ortaya koydu, ünlü kitabı "treatise on the world"ü (kurallar) yazmaya koyuldu. burada bulunduğu sırada, kardinal berulle ile tanıştı ve düşünsel teorilerini hayata aktarma konusunda, onun zengin ufkundan yararlandı. dğer yandan da, hiçbir zaman bağını koparmadığı arkadaşı mersenne ile yazışarak, çalışmalarıyla ilgili fikir alışverişinde bulundu. beeckman ile dostluğunu sürdürdü ve mydorge, büyük frans von schooten, hortensius, huygens gibi bilim adamlarıyla iletişim kurdu.
sonraki iki yıl boyunca, franeker ve leydende, olgunluk (matrikülasyon) üzerine düzenlenen sınavlara girdiyse de, herhangi bir derece almakla ilgilenmedi. 1633 yılında, ünlü fizikçi galileonun, roma katolik kilisesi tarafından, dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ettiği ve dolayısıyla kilisenin yanlış bilimsel kanılarını yıkmaya çalıştığı iddiasıyla mahkum edilmesi nedeniyle, descartes, dört yıllık bilimsel bir çalışmanın ürünü olan "treatise on the world"ü (kurallar) tamamlamış olmasına rağmen, yayımlamaktan vazgeçti (kitap ölümünden yıllar sonra, 1701de basıldı). aynı dönemde, "le mond"un taslak çalışmasını bitirdi; fakat bunu da yayımlamadı.
descartes hayatı boyunca evlenmese de, birlikte yaşadığı ve eskiden hizmetçisi olan hollandalı sevgilisi heleneden, 1635 yılında francine adlı bir kız çocuğu dünyaya geldi. ancak, francinein hayatı çok kısa sürdü ve 1640 yılında, beş yaşındayken hayatını kaybetti. bu ölüm, ünlü düşünürü derinden sarstı.
descartes matematik ve felsefe üzerine yoğunlaşan çalışmalarının meyvelerini vermeye devam ederek, bilimsel değeri çok yüksek birçok eser kaleme aldı ve bunları yayımladı. 1637 yılında, "söylem" adlı eserini imzasız olarak yayımladı. 1640da ise, "meditasyonlar"ı çıkardı. 1643de, utrecht üniversitesi tarafından sakıncalı bulunan "kurallar", yerel otoritelerce, ateizm öğeleri içerdiği gerekçesiyle düşünürün mahkum edilmesine neden oldu. iki yıl sonra aynı üniversite, eser hakkında yapılacak tüm yanlı/yansız yorumları yasaklayarak, "nötr sansür" uygulaması getirdi. aynı dönemde, bohemya prensesi elizabethle uzun bir zaman devam edecek olan yazışmaları başladı. prensesle, başta matematik, geometri, tıp, felsefe, metafizik olmak üzere çeşitli bilim dallarından siyasete kadar pekçok konuda fikir alışverişinde bulundular. prensese ithaf ettiği "felsefenin ilkeleri" adlı kitabını 1644de amsterdamda yayımladı (eser 1647 yılında franzcaya çevrildi). ardından parise geçen descartes, ünlü matematikçi ve fizikçi pascal ile buluşarak, yeni çalışmalarını ve görüşlerini onunla paylaşma fırsatını yakaladı. bu sırada, fransa kralı tarafından kendisine sunulan ikametgah ve yıllık gelir teklifini, çalışmalarını bağımsız ve esnek bir ortamda sürdürebilme maksadıyla geri çevirdi.
1649 yılında, "ruhun tutkuları" adlı kitabını tamamladı ve yayımladı. aynı yılın kasım ayında, eserlerinden çok etkilenen ve onun dehasından yararlanmak isteyen isveç kraliçesi christinanın ricasını kırmayarak, ona uzmanı olduğu konularda ders vermek üzere stockholme yerleşti. ancak kraliçenin talebi doğrultusunda derslerin, sabahın oldukça erken saatlerinde yapılması nedeniyle, hayatı boyunca geç kalkmaya alışkın olan descartesın fizyolojik dengesi bozuldu. bunun yanı sıra, yabancısı olduğu aşırı soğuk iklime uyum sağlayamayan vücudu bitkin düşerek zatürreeye yakalandı ve ünlü düşünür, 11 şubat 1650 tarihinde, 54 yaşında hayatını kaybetti. son sözleri, "işte böyle ruhum, ayrılma zamanı geldi" oldu. bazı araştırmacılar, aynı hastalıktan tedavi gören fransa büyükelçisi dejion a. nopeleene hastabakıcılık yaptığı için, hastalığın descartesa da bulaştığını iddia ettiler. ancak sonraları, doktor eike piesin incelemelerine göre, ünlü düşünürün, kullandığı arsenik yüzünden vücudunun zehirlenerek zayıf düştüğü ortaya çıktı. descartesın mezarı, 1667 yılında anavatanı olan fransaya, parise taşınmıştır.
descartes, batının o zamana kadarki düşünsel birikimini altüst etmiş; bilimde ve özellikle matematikte büyük gelişmelere neden olan düşünceleriyle yeni bir çığır açmıştır. dinsel egemenliğin, anlamsız çatışmaların ve modern düşüncelere yönelik hoşgörüden uzak, bağnazca tutumların hüküm sürdüğü; aynı zamanda, avrupanın düşünsel, sanatsal ve kültürel kabuk değişiminin gerçekleştiği bir dönemde yaşadı. birçok alanda hayata geçirilen atılımlara, düşünce ve eserleri ile eşlik etti. ortaçağı tarihe gömerek, modern bilimin rönesansını inşa edenler arasında yer aldı. ulusçuluk anlayışının güçlü yükselişine rağmen, insanlığın "bilimsel düşünce" ile "akıl" ekseninde ortak bir paydada buluşabileceğinin altını çizdi. felsefeye getirdiği farklı ve yenilikçi bakış açısıyla, modern felsefenin temellerini attı. bu alandaki ilk çalışması, geometri, meteorlar, optik ve metot şeklinde dört bölümden oluşan "denemeler" adlı eseridir.
matematiksel çözüm yöntemlerini felsefeye uyarlamaya çalışan descartes, temeli yunanlı filozof socrates tarafından atılan ve özellikle matematikle diğer pozitif bilim dallarında uygulama sahası bulan "tümevarım" metodunu, kendi düşünsel felsefesine adapte etmiştir. mutlak bilgiye ulaşmakta, antik çağ yunan düşünürlerinden kalan "şüpheci" (septisizm) bakış açısını yöntem edinerek, başta matematik ve analitik geometri olmak üzere, birçok alanda çeşitli buluşlar ortaya koymuştur. tüm dışsal faktörleri bir kenara ayırarak, süpheci analizlerle, mutlak ve kesin doğru bilgilerin varlığını savunmuştur; ki ona göre, bu özelliği taşıyan tek şey "düşünce"dir. doğruluğu tartışılamaz tek bilginin düşünce olduğunu; dolayısıyla diğer mutlak bilgilerin de bu düşüncelerden türediğini ortaya atmıştır. "kuşku etmek düşünmektir" şeklinde bir çıkarımda bulunan descartes, varlığı kesin olan tek şey düşünmek ise, düşünebilen bir yaratık olarak şüphe götürmez tek gerçeğin "varlığımız" olduğunu belirtmiş ve tümevarımsal bu bilgi kanunu, "düşünüyorum, o halde varım" (cogito, ergo sum; je pense, donj je suis) şeklindeki ünlü tümcesiyle ifade etmiştir. elindeki bu ilk bilgiyi, sağlam bilgi olarak görmüş; artık yapması gereken tek şeyin, diğer bilgileri bu ham bilgiden türetmek olduğu sonucuna ulaşmıştır. bu sonucun çıkış noktası ise, bireyin öznelliğidir. çünkü, varlığı ifade eden düşünce, zaten bireyin kendisinde mevcuttur. bu ham bilgiyle yola çıkan birey, diğer mutlak bilgileri bundan türetebilir. düşüncenin zıddı ise, bedendir. bu nedenle, dönemin hakim kıyafet şekli olan yeşil ipek giysileri bir kenara atarak, bedenini arka plana atmak istemiş ve düşüncenin baskınlığını simgesel olarak ifade etmek maksadıyla da, siyah giysileri tercih etmiştir.
geliş açısı ile gidiş açısının birbirine eşit olduğunu keşfederek, optiksel yansımanın temel kanunlarını geliştirmiştir. cebiri, geometri çözümlemelerinde kullanmış; "kartezyen" teoremini ortaya atarak, analitik geometrinin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. "eğri"lerin sınıflandırılmasında, onları ortaya çıkaran denklemleri baz almıştır. matematiksel ve geometrik problemlerin çözümü için kurulan denklemlerde, "x, y, z" gibi alfabenin çok kullanılmayan son harflerini bilinmeyen çoklukları, "a, b, c" gibi çok kullanılan ilk harfleri de bilinen çoklukları ifade etmesi için kullanmıştır.
descartes, tüm çalışmalarında ve araştırmalarında, doğru bilgiye ulaşmak amacıyla, karmaşıklıktan uzak durmaya ve herşeyi basite indirgemeye çalışmıştır. bulduğu her bilgiye kuşkucu bir tavırla yaklaşmıştır. bu konudaki düşüncelerinden, 1637 yılında kaleme aldığı, "metot üzerine konuşma"da bahsetmiştir. bilim dallarının pratik hayattaki işlevlerinin birbirinden farklı olduğunu vurgulayan düşünür, sadece bazı ortak yöntemlerin farklı amaçlar için uygulanabileceğini öngörmüş, dolayısıyla bilimlerin birlikteliğini savunmuştur.
"hiçbirşey keşfedilemeyecek kadar uzak olamaz" diyen descartes, evrenle ilgili düşüncelerini de bu görüşü çerçevesinde şekillendirmiştir. ona göre, evren bir bilmecedir ve çözümü olmayan bir bilmece yoktur. bu doğrultuda ihtiyaç duyulan tek şey, doğru bilgilere sahip olabilmektir ki, tüm pozitif bilimler de zaten bu ihtiyaca hizmet etmek için varolmuştur. döneminin alışkanlıklarının tam tersine, bütün bilimsel değeri olan kitapların latince yazıldığı bir yüzyılda, eserlerini fransızca olarak kaleme almıştır ve "sağduyu"su olan her insanın rahatça anlayabileceği kadar basite indirgenmiş bir dil kulanmıştır.
descartesa göre gerçeklik, özü düşünme olan bir "zihin" (soyut) ile özü evrende bir yer kaplayan ve göreceli büyüklüğü olan "madde" (somut) şeklinde ikiye ayrılabilir. bu anlamda düşünür, her zaman için zihni maddenin önüne koymuştur. onun düşünce sisteminde, birtakım kavramların, bilgilerin kaynağı, yaratılıştır. yani bunlar, doğuştan gelen ve doğruluğu, varlığı tartışılmaz gerçek bilgilerdir. ona göre, tanrı, zihin ve madde kavramlarının varlığı kesindir ve doğruluğu su götürmez bu kavramlar doğuştan gelir; sonraki deneyimlerden kaynaklanmaz. felsefede mutlak bilgiye ulaşmanın tek yolu, kuşku edilmeyecek, açık ve net bir önermeye ya da kavrama varıncaya dek, herşeyden kuşku duymaktır.
fizik ve doğa kanunları ile ilgili çalışmalar da yapmış olan descartes, 1644 yılında latince olarak kaleme aldığı "principia philosophia" (felsefenin ilkeleri) adlı eserinde, "çevrimler kuramı" adını verdiği teorisiyle, evrenin yapısı ve doğa kanunlarının işleyişi ilgili çarpıcı bilgiler öne sürmüştür. ondan sonra gelen ünlü fizikçi isaac newton için bu teori, temel bilgi kaynağı olmuştur.
eserleri:
compendium musicae (1618 / isaac beeckmana ithaf ettiği, müzik teorisinin kuralları ve müzik estetiğiyle ilgili çalışması)
rules for the direction of the mind (aklın idaresi için kurallar / 1626-1628: ilk olarak 1684de yayımlanmıştır)
le monde (the world / 1633: descartesın doğa felsefesiyle ilgili ilk sistematik çalışmasıdır)
discours de la méthode (metod üzerine konuşma / 1637: optik, meteor ve geometriyle ilgili ilk çalışmasıdır)
la géométrie (geometri / 1637: descartesın matematiksel çözümlemeler üzerine kaleme aldığı başlıca yapıtıdır)
meditationes de prima philosophia (meditasyonlar ya da metafizik düşünceler / 1641)
principia philosophiae (felsefenin ilkeleri / 1644: aristotalesin eserlerinin yerini alması isteğiyle, latince olarak yazdığı eseridir; sonraları üniversitelerde okutulmaya başlanmıştır)
the description of the human body (1647 / ölümünden sonra yayımlanmıştır)
les passions de lâme (ruhun tutkuları / 1649: bohemya prensesi elizabethe ithaf etmiştir)
correspondence (yazışmalar / 1657: ölümünden sonra, descartesın yayımcısı claude clerselier tarafından yayımlanmıştır)
rene descartes, 31 mart 1596 tarihinde, fransada, bugün kendi adıyla anılan ve indre-et-loiree bağlı olan la hayede, varlıklı bir ailede dünyaya geldi. doğumundan bir yıl sonra annesinin tüberkiloz nedeniyle vefat etmesinin ardından, brittany yüksek mahkemesinde yargıç olan babası joachim başka bir bayanla evlendi ve descartes üvey annesi tarafından yetiştirildi. on yaşına geldiğinde, anjou kentine bağlı la flechede bulunan ve ileride avrupanın en iyi okullarından biri olduğunu belirteceği, royal henry-le-grand adlı bir cizvit kolejine gönderildi. sağlığının zayıf olması nedeniyle, öğretmenleri tarafından yatılı okuması öngörüldü. kendisini iyi hissedene kadar yatakta kalmasına izin verildiğinden, büyük ilgi duyduğu matematik çalışmalarına ağırlık verdi. okulda verilen eğitim latince ve yunanca üzerinde yoğunlaştığı için, bu dilleri iyi derecede öğrenme fırsatı oldu; dolayısıyla ilerleyen zamanlarda, eski bilimsel ve düşünsel çalışmaları incelemesinde bu eğitimin büyük faydasını gördü.
gezmeye, yeni yerler görmeye ve yeni şeyler öğrenmeye oldukça fazla merak duyan descartes, 1612 yılında, liseden mezun olduktan sonra birkaç arkadaşıyla birlikte parise gitti. görkemli şehrin büyüsüne kapılarak, bir süre pervasızca yaşadı. ardından, kendisi gibi matematikle ilgilenen iki arkadaşıyla tesadüfen karşılaşınca, onların şehre geliş amacına uydu ve bilimsel araştırmalara daldı. üniversite eğitimine kadar geçen süre boyunca, özellikle arkadaşı mersenne ile birlikte durmaksızın matematik üzerine araştırmalar, çalışmalar yaptı. burada bulunduğu süre içerisinde, dönemin ünlü matematikçilerinden mydorgeyle tanışması, ufkunu genişletti.
eğitim hayatı boyunca özellikle klasik edebiyat, tarih, retorik ve felsefe alanlarında kendini geliştirdi. babasının yönlendirmesiyle, poitiers üniversitesinin hukuk fakültesine girdi ve 1616 yılında mezun oldu. o dönemde avrupa kaynayan bir kazan gibiydi. her yerde dini temelli bölgesel çatışmalar vardı ve çok sayıda savunma amaçlı askeri birlikler türemişti. bu siyasi ve toplumsal çalkantılar nedeniyle, soylu ailelere mensup gençlerin kilise ya da orduya katılması popüler hale gelmişti. dolayısıyla descartes da, toplumsal statüsünü sağlamlaştırmak için orduya katılmaya karar verdi. liseden mezun olduktan iki yıl sonra, 1618de, hollanda prensi orangeli william ve ülkesini ispanyol işgalinden kurtarmak için düzenlediği seferlerle ilgili heyecanlı rivayetler duyunca, macera arayışına ve gezme hevesine kapılarak, prensin davetine uydu ve oraya yerleşti. hollanda birleşik iller (nassau) prensi olan maurice komutasındaki protestan flemenk ordusuna hizmet etmeye başladı.
asker olarak kayıt olduğu bu birlikte birkaç yıl geçiren descartes, görevi sırasında, matematik ve fizik konularındaki yaratıcı yeteneğinin farkına varmasını sağlayacak kişi olan isaac beeckmanla tanıştı. ilk felsefik çalışmalarından olan "compendium musicae"yi 1618 yılında kaleme aldı ve beeckmana ithaf etti. 1619 yılının kasım ayında, almanya seyahati sırasında, fizikle ilgili problemlerin çözümünde, matematiksel bilgilerden yararlanmak üzerine kendisine ait bir vizyon geliştirdi. descartesın vizyonu, insanlığın gelişimine mükemmel katkı sağlayacak bilimlerin temellerini keşfetmekti. bu dönem, ünlü düşünürün hayatında bir dönüm noktasıydı ve analitik geometrinin gelişimi üzerine ortaya atacağı teorilerin düşünsel düzlemini oluşturduğu bir süreçti. hayatının geri kalan bölümünü de, matematikle doğa arasındaki gizemli bağı çözmeye adayacaktı. st. augustinein (354-430) "özgür irade" kavramıyla ilgili de çalışmalar yapan filozof, tanrının iradesiyle eşit tuttuğu insan iradesinin, doğal bir yaradılış özelliği olarak, tanrının iradesinden bağımsız olduğunu ortaya atan teori üzerine derinlemesine düşündü.
orange prensinin hizmetinden ayrıldıktan sonra bir süre danimarka, polonya ve almanya gibi bazı avrupa ülkelerini dolaşan descartes, otuz yıl savaşlarının başladığı dönemde yeniden askeriyeye döndü ve bu defa bavyera ordusunun katolik düküne hizmet etmeye başladı. askeri bir görev için ulmde bulunduğu sırada, bilimlerin birlikteliği üzerine bir metodoloji geliştirdi. askerlik yaşamı süresince sıcak çarpışmaya girmeyen descartes için bu dönem, "büyük bir tembellik ve derbederlik" içerisinde, sadece düşünmeye, gezmeye, araştırmaya ve üretmeye yönelik kazançlar sağladığı bir dönemdi. düşünsel eylemlere ve çeşitli bilimlere olan merakı gittikçe artan düşünürün en büyük amacı, dünyayı gezmek ve evrenle ilgili somut gerçeklere ulaşabilmekti. bu yüzden hayatı boyunca pekçok yer gezmiş, orduda yer almış, bu süreçte birbirinden farklı statüdeki ve yaradılıştaki insanlarla uyuşmaya çalışmış, birçok konuda deneyim kazanmış ve kendini değişik koşullarda test etmişti. 1619 yılının kasım ayında, şömineli sıcak bir odada, ileride üstüne simgesel anlamlar yükleyeceği ve yaşamının dönüm noktası olarak değerlendireceği ünlü rüyasını gördü.
1621de, askerlik görevine macaristan imparatorluk ordusunda devam etmeye başladı. 1622 yılında, fransaya geri dönerek parise yerleşti; bir süre de britannyde kaldı. ertesi yıl ailesinin yanına poitouya giderek, annesinden üzerine kalan tüm mülkleri sattı ve hayatının geri kalanını refah içinde geçirebilmek; araştırmalarını, çalışmalarını yaparken maddi sıkıntı çekmemek için tüm gelirini (27.000 livre) bonolara yatırdı. aynı yıl italyaya doğru bir seyahat gerçekleştiren düşünür, 1627ye kadar pariste ikamet etti.
1628de, hollandaya geri dönerek 1649 yılına kadar, düşünsel, bilimsel ve yazınsal dehasının en verimli dönemini burada geçirdi. özellikle matematik, geometri ve felsefe üzerine çığır açacak teoriler üretti; buluşlar ortaya koydu, ünlü kitabı "treatise on the world"ü (kurallar) yazmaya koyuldu. burada bulunduğu sırada, kardinal berulle ile tanıştı ve düşünsel teorilerini hayata aktarma konusunda, onun zengin ufkundan yararlandı. dğer yandan da, hiçbir zaman bağını koparmadığı arkadaşı mersenne ile yazışarak, çalışmalarıyla ilgili fikir alışverişinde bulundu. beeckman ile dostluğunu sürdürdü ve mydorge, büyük frans von schooten, hortensius, huygens gibi bilim adamlarıyla iletişim kurdu.
sonraki iki yıl boyunca, franeker ve leydende, olgunluk (matrikülasyon) üzerine düzenlenen sınavlara girdiyse de, herhangi bir derece almakla ilgilenmedi. 1633 yılında, ünlü fizikçi galileonun, roma katolik kilisesi tarafından, dünyanın yuvarlak olduğunu iddia ettiği ve dolayısıyla kilisenin yanlış bilimsel kanılarını yıkmaya çalıştığı iddiasıyla mahkum edilmesi nedeniyle, descartes, dört yıllık bilimsel bir çalışmanın ürünü olan "treatise on the world"ü (kurallar) tamamlamış olmasına rağmen, yayımlamaktan vazgeçti (kitap ölümünden yıllar sonra, 1701de basıldı). aynı dönemde, "le mond"un taslak çalışmasını bitirdi; fakat bunu da yayımlamadı.
descartes hayatı boyunca evlenmese de, birlikte yaşadığı ve eskiden hizmetçisi olan hollandalı sevgilisi heleneden, 1635 yılında francine adlı bir kız çocuğu dünyaya geldi. ancak, francinein hayatı çok kısa sürdü ve 1640 yılında, beş yaşındayken hayatını kaybetti. bu ölüm, ünlü düşünürü derinden sarstı.
descartes matematik ve felsefe üzerine yoğunlaşan çalışmalarının meyvelerini vermeye devam ederek, bilimsel değeri çok yüksek birçok eser kaleme aldı ve bunları yayımladı. 1637 yılında, "söylem" adlı eserini imzasız olarak yayımladı. 1640da ise, "meditasyonlar"ı çıkardı. 1643de, utrecht üniversitesi tarafından sakıncalı bulunan "kurallar", yerel otoritelerce, ateizm öğeleri içerdiği gerekçesiyle düşünürün mahkum edilmesine neden oldu. iki yıl sonra aynı üniversite, eser hakkında yapılacak tüm yanlı/yansız yorumları yasaklayarak, "nötr sansür" uygulaması getirdi. aynı dönemde, bohemya prensesi elizabethle uzun bir zaman devam edecek olan yazışmaları başladı. prensesle, başta matematik, geometri, tıp, felsefe, metafizik olmak üzere çeşitli bilim dallarından siyasete kadar pekçok konuda fikir alışverişinde bulundular. prensese ithaf ettiği "felsefenin ilkeleri" adlı kitabını 1644de amsterdamda yayımladı (eser 1647 yılında franzcaya çevrildi). ardından parise geçen descartes, ünlü matematikçi ve fizikçi pascal ile buluşarak, yeni çalışmalarını ve görüşlerini onunla paylaşma fırsatını yakaladı. bu sırada, fransa kralı tarafından kendisine sunulan ikametgah ve yıllık gelir teklifini, çalışmalarını bağımsız ve esnek bir ortamda sürdürebilme maksadıyla geri çevirdi.
1649 yılında, "ruhun tutkuları" adlı kitabını tamamladı ve yayımladı. aynı yılın kasım ayında, eserlerinden çok etkilenen ve onun dehasından yararlanmak isteyen isveç kraliçesi christinanın ricasını kırmayarak, ona uzmanı olduğu konularda ders vermek üzere stockholme yerleşti. ancak kraliçenin talebi doğrultusunda derslerin, sabahın oldukça erken saatlerinde yapılması nedeniyle, hayatı boyunca geç kalkmaya alışkın olan descartesın fizyolojik dengesi bozuldu. bunun yanı sıra, yabancısı olduğu aşırı soğuk iklime uyum sağlayamayan vücudu bitkin düşerek zatürreeye yakalandı ve ünlü düşünür, 11 şubat 1650 tarihinde, 54 yaşında hayatını kaybetti. son sözleri, "işte böyle ruhum, ayrılma zamanı geldi" oldu. bazı araştırmacılar, aynı hastalıktan tedavi gören fransa büyükelçisi dejion a. nopeleene hastabakıcılık yaptığı için, hastalığın descartesa da bulaştığını iddia ettiler. ancak sonraları, doktor eike piesin incelemelerine göre, ünlü düşünürün, kullandığı arsenik yüzünden vücudunun zehirlenerek zayıf düştüğü ortaya çıktı. descartesın mezarı, 1667 yılında anavatanı olan fransaya, parise taşınmıştır.
descartes, batının o zamana kadarki düşünsel birikimini altüst etmiş; bilimde ve özellikle matematikte büyük gelişmelere neden olan düşünceleriyle yeni bir çığır açmıştır. dinsel egemenliğin, anlamsız çatışmaların ve modern düşüncelere yönelik hoşgörüden uzak, bağnazca tutumların hüküm sürdüğü; aynı zamanda, avrupanın düşünsel, sanatsal ve kültürel kabuk değişiminin gerçekleştiği bir dönemde yaşadı. birçok alanda hayata geçirilen atılımlara, düşünce ve eserleri ile eşlik etti. ortaçağı tarihe gömerek, modern bilimin rönesansını inşa edenler arasında yer aldı. ulusçuluk anlayışının güçlü yükselişine rağmen, insanlığın "bilimsel düşünce" ile "akıl" ekseninde ortak bir paydada buluşabileceğinin altını çizdi. felsefeye getirdiği farklı ve yenilikçi bakış açısıyla, modern felsefenin temellerini attı. bu alandaki ilk çalışması, geometri, meteorlar, optik ve metot şeklinde dört bölümden oluşan "denemeler" adlı eseridir.
matematiksel çözüm yöntemlerini felsefeye uyarlamaya çalışan descartes, temeli yunanlı filozof socrates tarafından atılan ve özellikle matematikle diğer pozitif bilim dallarında uygulama sahası bulan "tümevarım" metodunu, kendi düşünsel felsefesine adapte etmiştir. mutlak bilgiye ulaşmakta, antik çağ yunan düşünürlerinden kalan "şüpheci" (septisizm) bakış açısını yöntem edinerek, başta matematik ve analitik geometri olmak üzere, birçok alanda çeşitli buluşlar ortaya koymuştur. tüm dışsal faktörleri bir kenara ayırarak, süpheci analizlerle, mutlak ve kesin doğru bilgilerin varlığını savunmuştur; ki ona göre, bu özelliği taşıyan tek şey "düşünce"dir. doğruluğu tartışılamaz tek bilginin düşünce olduğunu; dolayısıyla diğer mutlak bilgilerin de bu düşüncelerden türediğini ortaya atmıştır. "kuşku etmek düşünmektir" şeklinde bir çıkarımda bulunan descartes, varlığı kesin olan tek şey düşünmek ise, düşünebilen bir yaratık olarak şüphe götürmez tek gerçeğin "varlığımız" olduğunu belirtmiş ve tümevarımsal bu bilgi kanunu, "düşünüyorum, o halde varım" (cogito, ergo sum; je pense, donj je suis) şeklindeki ünlü tümcesiyle ifade etmiştir. elindeki bu ilk bilgiyi, sağlam bilgi olarak görmüş; artık yapması gereken tek şeyin, diğer bilgileri bu ham bilgiden türetmek olduğu sonucuna ulaşmıştır. bu sonucun çıkış noktası ise, bireyin öznelliğidir. çünkü, varlığı ifade eden düşünce, zaten bireyin kendisinde mevcuttur. bu ham bilgiyle yola çıkan birey, diğer mutlak bilgileri bundan türetebilir. düşüncenin zıddı ise, bedendir. bu nedenle, dönemin hakim kıyafet şekli olan yeşil ipek giysileri bir kenara atarak, bedenini arka plana atmak istemiş ve düşüncenin baskınlığını simgesel olarak ifade etmek maksadıyla da, siyah giysileri tercih etmiştir.
geliş açısı ile gidiş açısının birbirine eşit olduğunu keşfederek, optiksel yansımanın temel kanunlarını geliştirmiştir. cebiri, geometri çözümlemelerinde kullanmış; "kartezyen" teoremini ortaya atarak, analitik geometrinin gelişimine büyük katkı sağlamıştır. "eğri"lerin sınıflandırılmasında, onları ortaya çıkaran denklemleri baz almıştır. matematiksel ve geometrik problemlerin çözümü için kurulan denklemlerde, "x, y, z" gibi alfabenin çok kullanılmayan son harflerini bilinmeyen çoklukları, "a, b, c" gibi çok kullanılan ilk harfleri de bilinen çoklukları ifade etmesi için kullanmıştır.
descartes, tüm çalışmalarında ve araştırmalarında, doğru bilgiye ulaşmak amacıyla, karmaşıklıktan uzak durmaya ve herşeyi basite indirgemeye çalışmıştır. bulduğu her bilgiye kuşkucu bir tavırla yaklaşmıştır. bu konudaki düşüncelerinden, 1637 yılında kaleme aldığı, "metot üzerine konuşma"da bahsetmiştir. bilim dallarının pratik hayattaki işlevlerinin birbirinden farklı olduğunu vurgulayan düşünür, sadece bazı ortak yöntemlerin farklı amaçlar için uygulanabileceğini öngörmüş, dolayısıyla bilimlerin birlikteliğini savunmuştur.
"hiçbirşey keşfedilemeyecek kadar uzak olamaz" diyen descartes, evrenle ilgili düşüncelerini de bu görüşü çerçevesinde şekillendirmiştir. ona göre, evren bir bilmecedir ve çözümü olmayan bir bilmece yoktur. bu doğrultuda ihtiyaç duyulan tek şey, doğru bilgilere sahip olabilmektir ki, tüm pozitif bilimler de zaten bu ihtiyaca hizmet etmek için varolmuştur. döneminin alışkanlıklarının tam tersine, bütün bilimsel değeri olan kitapların latince yazıldığı bir yüzyılda, eserlerini fransızca olarak kaleme almıştır ve "sağduyu"su olan her insanın rahatça anlayabileceği kadar basite indirgenmiş bir dil kulanmıştır.
descartesa göre gerçeklik, özü düşünme olan bir "zihin" (soyut) ile özü evrende bir yer kaplayan ve göreceli büyüklüğü olan "madde" (somut) şeklinde ikiye ayrılabilir. bu anlamda düşünür, her zaman için zihni maddenin önüne koymuştur. onun düşünce sisteminde, birtakım kavramların, bilgilerin kaynağı, yaratılıştır. yani bunlar, doğuştan gelen ve doğruluğu, varlığı tartışılmaz gerçek bilgilerdir. ona göre, tanrı, zihin ve madde kavramlarının varlığı kesindir ve doğruluğu su götürmez bu kavramlar doğuştan gelir; sonraki deneyimlerden kaynaklanmaz. felsefede mutlak bilgiye ulaşmanın tek yolu, kuşku edilmeyecek, açık ve net bir önermeye ya da kavrama varıncaya dek, herşeyden kuşku duymaktır.
fizik ve doğa kanunları ile ilgili çalışmalar da yapmış olan descartes, 1644 yılında latince olarak kaleme aldığı "principia philosophia" (felsefenin ilkeleri) adlı eserinde, "çevrimler kuramı" adını verdiği teorisiyle, evrenin yapısı ve doğa kanunlarının işleyişi ilgili çarpıcı bilgiler öne sürmüştür. ondan sonra gelen ünlü fizikçi isaac newton için bu teori, temel bilgi kaynağı olmuştur.
eserleri:
compendium musicae (1618 / isaac beeckmana ithaf ettiği, müzik teorisinin kuralları ve müzik estetiğiyle ilgili çalışması)
rules for the direction of the mind (aklın idaresi için kurallar / 1626-1628: ilk olarak 1684de yayımlanmıştır)
le monde (the world / 1633: descartesın doğa felsefesiyle ilgili ilk sistematik çalışmasıdır)
discours de la méthode (metod üzerine konuşma / 1637: optik, meteor ve geometriyle ilgili ilk çalışmasıdır)
la géométrie (geometri / 1637: descartesın matematiksel çözümlemeler üzerine kaleme aldığı başlıca yapıtıdır)
meditationes de prima philosophia (meditasyonlar ya da metafizik düşünceler / 1641)
principia philosophiae (felsefenin ilkeleri / 1644: aristotalesin eserlerinin yerini alması isteğiyle, latince olarak yazdığı eseridir; sonraları üniversitelerde okutulmaya başlanmıştır)
the description of the human body (1647 / ölümünden sonra yayımlanmıştır)
les passions de lâme (ruhun tutkuları / 1649: bohemya prensesi elizabethe ithaf etmiştir)
correspondence (yazışmalar / 1657: ölümünden sonra, descartesın yayımcısı claude clerselier tarafından yayımlanmıştır)
bugün yaşıyor olsaydı karşılıklı konuşup düşünüp varolma felsefesinin günümüz durumu hakkında tartışmak istediğim filozof.düşünüyorum varım,düşündükçe eleştirip, yok sayılıyorum.ee tabi adam fransız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?