afiyetle yersen bir sindirim sistemi hastalığı.
oral yolla alınan katı gidalar, uzun süre midede muhafaza edildiği takdirde mukoza yırtılır. beyin, mukozada bulunan sinirlerin deforme olmasını sinyaller aracılığı ile algılar. ne sinyali olduğunu bilmiyorum. sen radyo sinyali de, ben arka stop.
alınan bu sinyaller beyinde kalıcı tahribata yol açar. tahribatların yol açtığı sinirsel deformaysona müteakiben surmenaj belirtileri başlar.rahatsızlığın son safhası unutkanlıktır.
içimdeki potansiyel hekim olma güdüsünü bir nebze dinginlik seviyesine getirdikten sonra asıl konumuza dönelim.
bir petek dinçöz var. kütür kütür yerim onu ben.
assolistin tanımını hatırlayalım; bir musiki şölenin icra edildiği sahneye en son teşrif eden kalontor sesli sanatçı. pavyonda gördüklerinizle karıştırmayın.
bir assolistte olması gereken meziyetler basittir aslında; önce ses!. ses eşektede var. gayette güzel böğürüyor hayvanoğlu hayvanat. hele bir de gözleri var ki, insanın zikesi geliyor. oha lan, gözden etkilenip eşek zikmek nasıl bir sapkınlık, nasıl bir fantezi akımıysa kendimden utanıyorum.
assolist tanımına örnek gösterebilecegimiz muazzez ersoy var. her ne kadar soyu danny devitogillere dayansa da, muazzez ablamızdaki ciğer, bronş ve ses, sur borusundan çıkacak ve dünyada yaşayan tüm insanların duyacağı "yarağı yediniz kaçın" desibeli ile identik. tabii sûr borusundan çıkacak bu naranın ses ahengi çok önemli. o boruyu muazzez ersoy üflese, sesinin güzelliğinden dolayı kimse infiale kapılmaz. la ne izdiham olur, ne de irtica. buradan çıkaracağımız sonuç; cebrailin ses ahenginin iğrenç olduğudur.bu yüzdendir ki; insanoğlu infiale kapılacak, kaos ve kargaşa yaşanacaktır.
kitlelere hitap ederken, sesin ne denli önemli bir etken olduğunu hepimiz kavradık sanırım.
burada aristokrat ve hekim çizgimi bozuyorum sözlük;
ne idüğü belirsiz üçüncü sınıf manken bozmasına, zoraki assolist yaftası yapıştırıp izleyiciye sunan zihniyetin ta amına koyim.
sabah televizyonu açıyorum bu karı, akşam açıyorum ana haberde, bi dizisi eksik ecdadını zikim. yahu manken olup olmaması beni ilgilendirmiyor. türkiyede, herhangi bir mankenin, herhangi bir sanat dalına geçişini yadırgayan kitleden değilim. aksine onları çok seviyorum. bir şenay akay var. arap atı ile merzifon eşeği karışımı bir canlıya benzese de inanılmaz şuh, cekici ve seksi bir kadın! bu beğenimi arkadaşlarıma deklare ettiğimde " travestiler hakkında ne düşünüyorsun" sualini yönelttiler. ibneler akılları sıra senayıma akay!ıma laf sokacak, mecazi ya da bodoslama zevk kriterlerimi eleştirecekler. ne şenayı, ne de kendimi meşakatli bir duruma düşürmemek için, bir aristokrasi neferi olarak soruya cevap vermedim. şenayın çenesindeki sakal olurum.
konudan saptık biraz, lakin duygularına gem vuranı sevmem. bir şarkıcının assolist mertebesine ulaşabilmesi için, kaliteli bir eğitmenden (pedagog) ileri seviyede şan dersi alması gerekiyor. şan dersi deyip geçmeyin ahali, zira nefes kontrolünden tutun, diyaframa kadar bir çok organ-elinizi terbiye ediyor ve dahi geliştiriyorsunuz. daha sonra ses telleri yapılan pratikler ile açılıyor, oktav yükseliyor vs vs ...
bülent ersoy, petek dinçöz için son assolist demiş. etik olarak, bülent ersoyun veliaht ilan edebilmesi için assolist olması gerekiyor. bülent hanım tenör lan.hele melül melül bakıp, pandaya benzeyen suratını ekşittiği vakit, sur borusunu üfleyecek aslan parçasının bu olduğunu düşünüyorum. karı konuşmuyor kükrüyor.
türk assolisti zeki, güzel, yetenekli ve diksiyonu düzgün olmalıdır. ilk hedefiniz maksim gazinosudur ileri. yaşadığım geçici hezeyan için özür dilerim.
yukarıda saydığımız özellikler ile petek kızımızı karşılaştırıyorum. zeka yok, şenay akay sever olarak güzel bulmuyorum, yetenekli değil; zira ikinci bir ses tonu yok.hep aynı tondan okuduğu için az detone oluyor. hah" işte benim en uyuz olduğum noktaya geldik. (ara: diksiyon)
bazen arım balım peteğim adlı programı izliyorum. gülmek, neşelenmek, yarım yarım yarılmak isterseniz sizlere de seyretmenizi öneririm. assolist olayını aştı programcılığa başladı abla. abla diyorum ama bu karı daha çocuk lan.
24 yaşında bir kadın hayatın hangi tecrübelerini tatmıştır ki?; yarak affedersin benzeri kötü, negatif enerjiyi atın beyin loblarınızdan. şimdi oturup domalın, kollar yere paralel vaziyette derin derin nefes alın.vücudu kıpırdatmadan kollarınızı yana doğru açıp derin derin nefes alın ve kaslarınızı gevşetin. alabildiğiniz kadar derin bir nefes alıp, soluk borusunu müteakiben diyaframı kasarak basıncı göte iletip "börttt" osurun. bört yerine bırt olabilir.bu efekt, sizin dötünüzün ve yediğiniz gıdaların farklılığı ile alâkalı değişkenlik sergileyebilir.benim icat ettiğim postmodern reiki dir bu. yalnız ıkınırken dikkat edin, çevreye evrensel yasam gucu enerjisi yayacağız diye şıçmayın.
keşfettiğim postmodern reiki alternatif tıpa giriyor. telif hakkını almadan bu sırrı neden sizlerle paylaştım?.. çünkü petek dinçözü seyrettiğimde ancak osurarak rahatlayabiliyorum.
23 yaşında hayat tecrübesi cinsel uzuvlardan ibaret olan bir insanın, 40 yaşında kadınlar gibi ahkâm kesmesini, öğüt vermesini asla kabul edemem. vereceği tek ders, çalışan vibratör yutmuşcasına dans edişidir.koreografi deyip geçmeyin, önümüzde nurhan damcıoğlu örneği var.
gelelim programda kullandığı edebi dile. konuklar şarkılarını bitirdikten sonra " wuuuu, hööytt enerjiii, enerjii " benzeri nazaraları dikkatımi çekti. ok, studyodaki ambiansa uygun hengame yaratmak gayet normal. lakin aynı sanatçının ikinci parçasının bitmesi ile attığı "wuuu, höyytt, sinerjiii, sinerjiii" narayı çözümleyemedim. studyodaki hengameyi ikiye katlamak istemesi de normal.
lakin, geçenlerde programına mahmut tunceri konuk almış. mahmut abiyi severim, delikanlı adamdır. valla mahmut abi bi ağlak parça söyledi "vüle vüle çok fe-enayım, yüreğim cıbır cıbır" benzeri nakaratı vardı tam hatırlamıyorum. parça bitti petek "wuuu enerjiii, sinerjiii wuuuu" demez mi?.. kapattım televizyonu, 2 saat posmodern ederleziavela reikisi yaptım.. anca geçti sinirim, cidden çakmak çaksam aranızda olmayabilirdim.o derece negatif enerji yaydım salona.
assolist sendromu
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?