popomuz arkada ellerimizi yürümek için kullandığımız emekleme anımızdan,babamızın henüz saçına aklar düşmemişken kucağında çekilmiş fotografımız,annemizin peşimizden koşturduğu afacan çocukluğumuz,koca koca dantel yakalarla gözümüzde yaş,burnumuzda salya sümük ilk okul günümüz,gençlik yıllarında arkadaşlarla komik resim verme çabası,ilk sevgilimizle gittiğimiz sahil kenarında çekilen ve daha sonra hep yarıdan kesilecek olan fotograflar ta ki düğün günü çekilenlere kadar...ve hayat sürdükçe devam eden evreler,belki aklımıza gelmeyecek en olmadık anlar siyah beyaz bir fotografta can buluyor bazen,ve bize geçmişimiz olduğunu yaşadığımızı hatırlatıyor.biz öldükten sonrada bizden sonrakilerin bu simayı unutmamaları neler yaşadığımızı nasıl bir hayat sürdüğümüzün en güzel kanıtı oluyor.kimi zaman özlenen sevgilinin hasreti gideriliyor,kimi zamanda en umutsuz anda bize umut veriyor, elbet o mutlu günler geri gelecek diye.
eski fotoğraflara bakarken hissedilenler
asker fotoğrafları alır götürür adamı. karlı dağda derme çatma bir jandarma karakolu. buz gibi soğuğun aksettiği donuk suratlar. bir pazar sabahı kahvaltı masası. g3, kar maskesi, üşümek...elektrik yoksa ısınmakta yok...
bu başlığı görünce aklıma murathan munga’nın şu şiiri aklıma geliyor daha da heralde anlatılamaz gibime de geliyor bir fotoğrafa bakılırken neler hissediliyor
sevgilim,
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
kapılar kapalı, dünya buzlu cam
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan
ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı
kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların
sevgilim,
yetimim benim,
nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
sevgilim,
yetimim benim,
aylar nasıl geçiyor zaman hiç geçmezken
kapılar kapalı, dünya buzlu cam
uyuşmuş gözlerimin önünde
hayat akıp gidiyor hiç kımıldamadan
ikimizin yerine dinliyorum
sevdiğin şarkıları
siyah tişörtünü giyiyorum yatarken
gömleklerini, kazaklarını, kokunu
senin rüyalarını görüyorum ölür gibi uyurken
gün boyu elimde kahve fincanı
kapıyı açmıyorum
telefonlara çıkmıyorum
başını bekliyorum geleceği olmayan hatıraların
sevgilim,
yetimim benim,
nasıl da kayıtsız gülüyorsun hayata
öldüğünden haberi yok fotoğraflarının
buruk bir mutluluk hissi sanki.
ozellikle 80 lerde cekilen fotograflar bombadir.erkeklerde inanilmaz renk ve modelde bol kesim takim elbiseler,elektrik carpmis gibi saclar,siyah ayakkabi icerisinde beyaz coraplar.kadinlarda korkunc dopiyesler, krepe saclar,kalin kaslar. ailecek cektirdiginiz masum bir fotograf bile sirk cadirini andirmaktadir adeta. bayramlarda bir araya gelindiginde eglenmek icin birebirdir.
(bkz: >dön bana
<bkz:)cem özkan
<bkz:)cem özkan
eskiden ne güzelmişim lan ben...
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?