şirinlerin okuduğu üniversitedir.. öğretmenlerde öğrencilerde şirindir.
(bkz: rektör şirin)
(bkz: dekan şirin)
(bkz: öğrenci şirin)
(bkz: fotokopici şirin)
(bkz: kopyacı şirin)
(bkz: inek şirin)
ayrıca bunların aldıkları derslerde şirindir.
(bkz: şirin 101)
(bkz: şirince 101)
(bkz: şirin matematiği 220)
(bkz: şirin fizik teoremleri 307)
en ayrıcası, bu şirinlerde üniversiteye girmek için $ss den geçmek zorundadırlar.
(bkz: şirin seçme sınavı)
şirin üniversitesi
bu üniversitede bilgisayar laboratuarı olacağına göre eğer şirinler haklarında yazdıklarımızı öğrenirse yandık
kampüsünde bolca şirin çilek ağaçlarının olduğu üniversitedir.
üniversitenin rektörü olan şirin babanın en çok rahatsız olduğu konu ise okulun özel üniversite sanılmasıymış. bu, koyu bir marksist için dünyanın en kötü şeyidir. lütfen bu konuda duyarlı olalım.
üniversitenin rektörü olan şirin babanın en çok rahatsız olduğu konu ise okulun özel üniversite sanılmasıymış. bu, koyu bir marksist için dünyanın en kötü şeyidir. lütfen bu konuda duyarlı olalım.
asla vakıf üniversitesi olamayacak bir üniversitedir.
rektörü büyük ihtimalle şirin baba olur.
rektörü büyük ihtimalle şirin baba olur.
bu üniversitede sınav yokmuş, öğrenciler isterlerse dersi tekrar alabilirlermiş. ama dersler o kadar zevkli olurmuş ki kimse devamsızlık yapmazmış ve sadece yeterince iyi öğrenemediğini düşünen öğrenciler, kendi istekleriyle dersi tekrar alırmış; gerçi bu durum pek olmazmış çünkü öğretmenler hem alanında iyi şirin öğretmenlermiş, hem de öğrencilerine değer verirler, onları ekmek kapısı olarak değil; öğrenmek isteyen şirinler olarak görürlermiş.
bu üniversitede para geçmezmiş. yemek, ulaşım, bilgi öğrenmek gibi şeyler temel ihtiyaç olduğundan herkes bunlardan gerektiği ölçüde yararlanabilirmiş. yalnız, başkasında olan ve ihtiyaç duydukları herhangi bir şey olursa onu ödünç alırlarmış ya da takas ederlermiş. senin, benim diye bir kavram pek yokmuş zaten. önemli olan kimin neye ihtiyaç duyduğu ve onun için ne kadar çok emek verdiğiymiş.
bu üniversitede para geçmezmiş. yemek, ulaşım, bilgi öğrenmek gibi şeyler temel ihtiyaç olduğundan herkes bunlardan gerektiği ölçüde yararlanabilirmiş. yalnız, başkasında olan ve ihtiyaç duydukları herhangi bir şey olursa onu ödünç alırlarmış ya da takas ederlermiş. senin, benim diye bir kavram pek yokmuş zaten. önemli olan kimin neye ihtiyaç duyduğu ve onun için ne kadar çok emek verdiğiymiş.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?