sus, kimseler duymasin,
duymasin, olurum ha.
aymisam yari gece,
seni bulmusam sonra.
seni, kaburgamin altin parcasi.
seni, dislerinde elma kokusu
bir daha hangi ana dogurur bizi?
ruhum... misra cekiyorum haberin olsun.
carsilarin en kucuk meyhanesi bu,
saclari yuzumde kardes, cocuksu.
derimizin altinda o olum namussuzu...
ve ahmedin isi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hancersizligi...
agliyor yesil.
ruya, butun cektigimiz.
ruya kahrim, ruya zindan.
nasil da yillari buldu,
bir misra boyu maceram...
bilmezler nasil aradik birbirimizi,
bilmezler nasil sevdik,
iki yitik hasret,
iki parca can.
catladi yuregi cakmaktasinin,
agiyor gokkusaklarinin serinliginde
caglardir bogulmus bir su...
agiyor yesil.
(bkz: ahmed arif)
(bkz: ahmet arif)
suskun
ayrıca bir ahmet kaya şarkısıdır.
suskun
susardın ve kar yağardı
gözlerinde başlardı gece
yarım kalmış kitaplarda biterdi.
alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman
kırılmış aynalardı
susardın, durmadan susardın
ve kar yağardı
ocak ağaran saçlarımdı
şubat hayırsız bir evlattı, kaçaktı
ve uzaktı yaz bir anaydı
martın izlerini taşırım bedenimde
aynı masalın ikizleri gibiydi günler
nisan saçlarımda ıslanırdı hep
susardın, durmadan susardın
ve yağmurlar başlardı
çok bekletti bizi,
hiç vaktinde gelmedi mayıs
haziran aramdı ya da öyle biriydi
temmuz bir düştü belki
yaraları sarar gibiydi
ağustos yıldızlarla basardı gecemizi
bir gül suçüstü yakalanırdı
eylül bir çocuğun çığlıklarıydı
susardın, durmadan susardın
ve rüzgârlar başlardı
yolunu yitirmiş bir gezgin gibiydi ekim
sürgünlere uğurlardık kendimizi
kalan mı bizdik, giden mi
bilinmezdi
kasım rüzgârda bir yapraktı
ve biraz ıtri
kendi sesiyle irkilirdi
aralık günlerin son neferi
soluk bir düş geçse de
hiçbir mevsim gözlerin kadar
acımasız kullanmadı neşteri
susardın ve kar yağardı
a. hicri izgören
susardın ve kar yağardı
gözlerinde başlardı gece
yarım kalmış kitaplarda biterdi.
alnımızda bilenen kör bir bıçaktı zaman
kırılmış aynalardı
susardın, durmadan susardın
ve kar yağardı
ocak ağaran saçlarımdı
şubat hayırsız bir evlattı, kaçaktı
ve uzaktı yaz bir anaydı
martın izlerini taşırım bedenimde
aynı masalın ikizleri gibiydi günler
nisan saçlarımda ıslanırdı hep
susardın, durmadan susardın
ve yağmurlar başlardı
çok bekletti bizi,
hiç vaktinde gelmedi mayıs
haziran aramdı ya da öyle biriydi
temmuz bir düştü belki
yaraları sarar gibiydi
ağustos yıldızlarla basardı gecemizi
bir gül suçüstü yakalanırdı
eylül bir çocuğun çığlıklarıydı
susardın, durmadan susardın
ve rüzgârlar başlardı
yolunu yitirmiş bir gezgin gibiydi ekim
sürgünlere uğurlardık kendimizi
kalan mı bizdik, giden mi
bilinmezdi
kasım rüzgârda bir yapraktı
ve biraz ıtri
kendi sesiyle irkilirdi
aralık günlerin son neferi
soluk bir düş geçse de
hiçbir mevsim gözlerin kadar
acımasız kullanmadı neşteri
susardın ve kar yağardı
a. hicri izgören
ruhum...
mısra cekiyorum, haberin olsun.
carsilarin en kucuk meyhanesi bu,
saclari yuzumde kardes, cocuksu.
derimizin altinda o olum namussuzu...
ve ahmedin isi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hancersizligi...
agliyor yesil.
seklinde biten ahmed arif siiridir.
mısra cekiyorum, haberin olsun.
carsilarin en kucuk meyhanesi bu,
saclari yuzumde kardes, cocuksu.
derimizin altinda o olum namussuzu...
ve ahmedin isi ilk rasgidiyor.
ilktir dost elinin hancersizligi...
agliyor yesil.
seklinde biten ahmed arif siiridir.
kahraman tazeoğlu şiirdir.
yağmurlar adını çizseydi yüreğime
gözyaşı tufanlarıyla yağmalanmazdı bu sevda
oysa
amansızlığın burçlarında
bencilliği unutup
sencil yaşamak vardı bir zamanlar
hasret kokulu günlerin tortuları
böyle çökmezdi gözlerime
hani sevdalar sevda gibi yaşanırdı
hani yenilgi sandığın yengiler vardı
suskun
yüreğimi kanırtmışlığınla
çekip gitmişliğindeyim
uçurumlarca uzağım sana
kan revanım
bu kadar mı kadük
bu kadar mı derme çatma bu sevda
suskun
çorak toprakların köhne çatlaklarına ağlarım
öyle ölgün öyle perişan
bulutlar kırılır başımın üstünde
ve
bağışlamalar serpiştiririm sulara
yılları unuturum yolları beklerken
gelmezsin suskun
dillenmeden yıllanırsın suskun
tamiri olmaz bitenlerin
yarınların gardiyanlığı düşer bize
özü sevdasında saklı
suskun
seni anlatmaktan yorgun mektuplar var
iflah olmaz ve yaralı şiirlerle dolu
dipsiz kuyuklardan şahikalara doğru
al beni götür
suskun
üşütmez bizi tenhalıklar
yakışmaz bu öfkeler bize
sevilmişlik kokuyor dudaklarımız
sözlerce serpin bana
ört ateşimi
suskun..
yağmurlar adını çizseydi yüreğime
gözyaşı tufanlarıyla yağmalanmazdı bu sevda
oysa
amansızlığın burçlarında
bencilliği unutup
sencil yaşamak vardı bir zamanlar
hasret kokulu günlerin tortuları
böyle çökmezdi gözlerime
hani sevdalar sevda gibi yaşanırdı
hani yenilgi sandığın yengiler vardı
suskun
yüreğimi kanırtmışlığınla
çekip gitmişliğindeyim
uçurumlarca uzağım sana
kan revanım
bu kadar mı kadük
bu kadar mı derme çatma bu sevda
suskun
çorak toprakların köhne çatlaklarına ağlarım
öyle ölgün öyle perişan
bulutlar kırılır başımın üstünde
ve
bağışlamalar serpiştiririm sulara
yılları unuturum yolları beklerken
gelmezsin suskun
dillenmeden yıllanırsın suskun
tamiri olmaz bitenlerin
yarınların gardiyanlığı düşer bize
özü sevdasında saklı
suskun
seni anlatmaktan yorgun mektuplar var
iflah olmaz ve yaralı şiirlerle dolu
dipsiz kuyuklardan şahikalara doğru
al beni götür
suskun
üşütmez bizi tenhalıklar
yakışmaz bu öfkeler bize
sevilmişlik kokuyor dudaklarımız
sözlerce serpin bana
ört ateşimi
suskun..
(bkz: suskunlar)
(bkz: susqun asıq)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?