turk halk muzigini cok sevmeme ragmen tarzini hic begenemidigim, kendine has bir uslubu olan ve mahsuni serif gibi cagin ozanlarindan sayilabilecek kirsehirli halk ozani.
neşet ertaş
bozkirin tezenesi lakapli turkucu ozan.
kardes turkuler’in kisa sure once piyasaya cikan albumu bahar’da da grubun solistlerinden feryal oney’le,"yaniyorum" turkusunde duet yapti.ayryca yakyn zamanda konser dvdsi kalan müzik etiketiyle piyasaya cykyyo.
(bkz: neredesin sen)
kimdir neşet ertaş? sarısözenin tabiri ile bir zamanlar sadece ve sadece "kırşehirli mahalli sanatçı" olarak bilinen neşet ertaşı binlerce, hatta milyonlarca saz çalıp türkü söyleyen diğerlerinden ayıran nedir? onun sazımn ve sesinin insanı büyüleyen sırrı nereden gelmektedir? neredeyse yarım asra varan bir süreden beri gerçek anlamda gönül telimizi titreten, ruhumuzu ürperten bu esrarlı sesin, sazın ve yorumun arka planında neler ve kimler vardır? sazı gümbür gümbür ses veren, adeta davula eslik edercesine sazının göğsünde pençesiyle sesler çıkaran, hep samimi ve kendi halinde yüreğinin acılarını ve kendi iç gurbetlerini seslendiren; hiç bir medyatik tutumu olmayan, kalabalıklardan ve şöhretten adeta köşe bucak kaçarak pek ortalıklarda görünmeyen; mezhep, parti ve etnik kimlik çağnsımlanna pirim vermeyen, sazından, sözünden ve sesinden gayri hiç bir şeyden medet ummayan bu "garip" insanı tanımak kadar tanımlamak da gerçekten zor. ayaklarının altındaki toprağın renginden, kokusundan haberdar olan, bastıkları yeri az çok tanıyan, yürekleri hep türkülerle birlikte atanlar için neşet ertaş, belki de tam bir "yaşayan efsane"; meçhul, uzak, esatiri ve sırlarla dolu... neşet ertaşın bir iki cümlede özetlenebilecek resmi biyografisi bize belki sadece ipuçları verebilir. onun "1938 yılında kırtıllar köyünde döneden doğma muharrem ertaşın oğlu" olduğunu; kırşehir, yozgat ve keskinin çeşitli köylerinde geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarının ardından, 15 yaşında çıktığı gurbet hayatinin hala devam etmekte olduğunu bilmenin fazla bir anlamı olmayabilir. neşet ertaşı tanımak, asıl onun ruh ve gönül macerasım bilmeyi gerektirir ki burada hemen karşımıza, neşet ertaşla en rafine üslubuna kavuşan orta anadolu abdal müziği geleneğinin gelmiş geçmiş en büyük ustalanndan olan babası muharrem ertas karşımıza çıkar. işte neşet ertaş, babası muharrem usta ile adeta anadoludaki en olgun seviyesine erişen bu türkmen/abdal müzik birikiminin yeni bir yorumcusudur. yoğun yöresel özellikleri ve baskın mahallilik unsurları ile donanmış bu müziği yöresinin dışına çıkarmış, ülke genelinde ve hatta yurt dışında bilinmesini ve tanınmasım sağlamıştır. 1960lardan itibaren binlerce yıllık sazımız bağlama ile birlikte anılan; sadece geniş halk kesimlerinde değil, ciddi musiki çevreleninin ve gerçek türkü dostlarının da gündeminden hiç düşmeyen neşet ertaşı farklı bir bağlamda değerlendirmek gerekiyor- çünkü o aslında bir anlamda tam bir yöre sanatçısı olmasına rağmen yaygın şöhreti ve söylediği türkülerin popülaritesi ile ülke genelinde tanınan biri olarak, hem babası muharrem ertaştan, hem de bu geleneğin diğer usta isimleri olan hacı taşan ve çekiç aliden de ayrılır. bir başka söyleyişle onun sanatı için, başta muharrem usta olmak üzere. hacı taşan, çekiç ali ve abdal/türkmen müziği geleneğinin çeşitli yörelerde farklı tavır ve üsluplarda karşımıza çıkan diğer ustaları da dahil olmak üzere hepsinin üst seviyede bir sentezi ve esrarlı bir bileşkesi denilebilir. neşet ertaşın sanatı hayatı ile hayatı sanatı i1e o kadar içice ki, çalıp çığırdığı türkü ve bozlaklarında bütün bir hayat hikayesini bulmak mümkün olduğu gibi, hayatına yakından baktığımızda da o içli türkülerin, acılı bozlakların nelerden nasıl doğduğunun ipuçlarını elde ederiz hemen. onun yokluk, yoksulluk ve acılarla dolu hayatım "garip" mahlasıyla yazdığı koşma tarzında usta işi şiirlerle anlattığı ozan yönünü yıllarca kimse farketmedi bile. babasından tevarüs ettiği geleneksel ve anonim türkülerin, bozlakların dışında, sözleri kendisine ait türküler, bozlaklar söylediğini de farkeden olmadı yıllarca. sözü ve müziği ile, anonim türkülerdeki erişilmez sadeliği ve estetik seviyeyi yakalayan sayısız türkünün, bozlağın altına attığı mütevazı imzasını kimselere söylemedi bile. neşet ertaş o büyük yaratıcı yeteneği ile okuduğu her eseri yeni baştan öyle bir yorumlar, ona öyle bir ruh ve hava verir ki, adeta yeni bir beste ile karşı karşıya olduğunuzu dahi sanabilirsiniz. bu durumu, yeteneği, kültürü ve birikimi oldukça sınırlı sığ ve sıradan sanatçıların yorum adına yaptıkları "dejenerasyon" ile karıştırmamak gerekir. çünkü neşet ertaş kendisine ait olmayan bir türküyü bi1e öyle bir okur ve yorumlar ki, o türkü o şekliyle yıllar öncesine ait bir neşet ertaş türküsü gibidir artık. olağanüstü denilebilecek yeteneği, geleneğe hakimiyeti, gelenekten kopmadan yeniye bağlılığı, yeni zamanların modern zevk ve eğilimlerini gözeten diri ve uyanık tecessüsü ile neşet ertaş, hep gündemde kalmış bir sanatçıdır. o, ismi bağlama ile özdeşmiş ve adeta bu dünyaya türkü söylemek için gelmiş gerçek bir türkü ustası... türküyü bağlamaya, bağlamayı türküye bu kadar yakınlaştıran ve yaklaştıran, adeta birbirlerinin içinde -kendisi ile birlikte- eritip yok eden ikinci bir sanatçı bulmak öyle sanıldığı kadar kolay olmasa gerek. neşet ertaşın sanatı; müziğin özünü, ruhunu kavrayan birinin, hiç bir yapmacıklığa tevessül etmeden, olduğu gibi kendini, kendi özünü ve hissettiklerini saza, söze dökmesidir.
kimkimdir.gen.tr
kimkimdir.gen.tr
türk halk müziğinin yaşayan efsanesi olan, altına imzasını attığı binlerce şarkının dillerde dolandığı, sazını bir oryantal misali oynatan, her daim müzik yapsın, bizleri hiç yanlız bırakmasın dedirten müzik adamı.
kendi ağzindan hayat hikayesi
bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
kırtıllar köyünde geldin dediler
babama muharrem, anama döne
dediysen atayı bildin dediler
dizinde sızıydı anamın derdi
tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü
baban gibi sazcı oldun dediler
o zaman babamdan öğrendim sazı
engin gönül ile hakk’a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözü
mecnun gibi çölde kaldın dediler
zalım kader devranını dönderdi
tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
babam saz çalarken bana zil verdi
oynadım meydanda köçek dediler
anam döne ibikli’de ölünce
tam beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de perişan olunca
babamgile burdan göçek dediler
yürüdü göçümüz tefleğe doğru
bu hali görenin yanıyor bağrı
üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
bunlara bir ana bulun dediler
yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
bize ana yok mu diyerek sorduk
adı arzu dediler bir ana bulduk
işte bu anadır buldun dediler
en küçük kardaşı kayıp eyledik
onun için gizli gizli ağladık
üstelik babamı asker eyledik
yine öksüz yetim kaldın dediler
zalım kader tebdilimi şaşırttı
heybe verdi dalımıza devşirtti
yardım etti yerköy’üne göçürttü
biraz da burada kalın dediler
yerköy’den kırıkkale’ye geldik
babam saz çalarken biz çümbüş aldık
kırşehir’e varınca kemanı çaldık
aferin arkadaş çaldın dediler
yarin aşkı ile arttı hep derdim
babamı bir yere dünür gönderdim
başlık çok istemişler haberin aldım
istemiyor yarin seni dediler
kırşehir’de yedi sene kalınca
düğün düzgün hepsi bize gelince
burada herkese yer daralınca
ankara’ya gider yolun dediler
ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
epeyce eğleştim, evinde kaldım
yüz lirayı verip bir yatak aldım
etti isen böyle buldun dediler
bir ev kiraladım münasip yerde
kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
bu aşk hançerini vurdu derinde
çaresini bulmazsan öldün dediler
yarin aşkı ile döndüm şaşkına
arada içerdim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna
bunu da içeriye alın dediler
http://www.dosthane.de/nesetertas.php
bin dokuzyüz otuzsekiz cihana
kırtıllar köyünde geldin dediler
babama muharrem, anama döne
dediysen atayı bildin dediler
dizinde sızıydı anamın derdi
tokacı saz yaptı elime verdi
yeni bitirmiştim üç ile dördü
baban gibi sazcı oldun dediler
o zaman babamdan öğrendim sazı
engin gönül ile hakk’a niyazı
o yaşımda yaktı bir ahu gözü
mecnun gibi çölde kaldın dediler
zalım kader devranını dönderdi
tuttu bizi ibikli’ye gönderdi
babam saz çalarken bana zil verdi
oynadım meydanda köçek dediler
anam döne ibikli’de ölünce
tam beş tane öksüz yetim kalınca
beşimiz de perişan olunca
babamgile burdan göçek dediler
yürüdü göçümüz tefleğe doğru
bu hali görenin yanıyor bağrı
üç aylık çoçuğun çekilmez kahrı
bunlara bir ana bulun dediler
yozgat’ın kırıksoku köyü’ne vardık
bize ana yok mu diyerek sorduk
adı arzu dediler bir ana bulduk
işte bu anadır buldun dediler
en küçük kardaşı kayıp eyledik
onun için gizli gizli ağladık
üstelik babamı asker eyledik
yine öksüz yetim kaldın dediler
zalım kader tebdilimi şaşırttı
heybe verdi dalımıza devşirtti
yardım etti yerköy’üne göçürttü
biraz da burada kalın dediler
yerköy’den kırıkkale’ye geldik
babam saz çalarken biz çümbüş aldık
kırşehir’e varınca kemanı çaldık
aferin arkadaş çaldın dediler
yarin aşkı ile arttı hep derdim
babamı bir yere dünür gönderdim
başlık çok istemişler haberin aldım
istemiyor yarin seni dediler
kırşehir’de yedi sene kalınca
düğün düzgün hepsi bize gelince
burada herkese yer daralınca
ankara’ya gider yolun dediler
ankara’da (sünnetçi) veysel usta’yı buldum
epeyce eğleştim, evinde kaldım
yüz lirayı verip bir yatak aldım
etti isen böyle buldun dediler
bir ev kiraladım münasip yerde
kaldı kavim kardaş hep kırşehir’de
bu aşk hançerini vurdu derinde
çaresini bulmazsan öldün dediler
yarin aşkı ile döndüm şaşkına
arada içerdim yarin aşkına
canan acımaz mı garip dostuna
bunu da içeriye alın dediler
http://www.dosthane.de/nesetertas.php
koleksiyonumdaki hendrix, robert johnson, paco de lucia gibi ruhani adamların arasında yeralan bağlama üstadı.bana müziğin evrensel kurallara dayandığını öğreten adam.ritmin herşey olduğunu, iyi çalmak için saymak gerektiğini beynime kazıyan adam.
büyük üstad, konserlerine en az bir kere gidilmesi gereken.
(bkz: zahidem)
(bkz: mühür gözlüm)
(bkz: gönül dağı)
(bkz: yalan dünya)
(bkz: zahidem)
(bkz: mühür gözlüm)
(bkz: gönül dağı)
(bkz: yalan dünya)
çok muhteşem sesi olan, kendisini dinledikçe insanın daha çok dinleyesi gelen türkü söyleyicisi. inanılmaz...
beyazıt öztürkün en çok sevdiği türkücü
kırıkkale kırşehir arasında yetişen türkiyenin görüp göreceği en iyi ozanlardan biri
muharrem ertas’in arkasindan muhtesem bir agit yakmistir. peki ya bu sahis oldugunde kim ardindan agit yakacak? kim yerini doldurabilecek? hiç kimse...
hele hele istanbul turkcesi ile turkuleri soyleyenler, kendini turkucu sanan sahsiyetler, eline su bile dokemez.
hele hele istanbul turkcesi ile turkuleri soyleyenler, kendini turkucu sanan sahsiyetler, eline su bile dokemez.
(bkz: garip)
dinlemeden önce zihnen hazirlik yaptigim tek sanatçi.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?